Fulden Ufacık: February 2020

Toros Dağlarına doğru bir yolculuk yapmaya hazır mısınız? Çukurova'nın dili olsa da konuşsa dedirten olayların içinde olmaya hazır mısınız? İnce Memed'in yanında dağları, tepeleri ,köyleri karış karış gezerek onu yaşadıklarını okumak ister misiniz?

İnce Memed serisini okumayı hep istemiştim. Sanırım zamanın gelmesini bekliyordum. Ve başladım okumaya. Okurken İnce Memed ne yaşadıysa, ne düşündüyse nereleri gezdiyse ben onunla oraları gezdim, düşündüklerini dinledim onu anlamaya çalıştım. Zor hayatlar zor yaşantılar, kederler, mutluluklar, sevgi, üzüntü.... Bu duyguların hepsini yaşadım okurken. Yaşarken kah sevineceğim bir şeyler oldu kah üzülüp elimden gelse değiştirmek için yapacağım şeyler yaşandı. Peki bu İnce Memed dillere destan olmuş, Çukurova'nın dilinden düşmeyen İnce Memed kim?

Kitap, İnce Memed'in çocukluğundan başlıyor. Beş köyün ağası olan sadece kendi çıkarları için yaşayan Abdi Ağa'nın zulmünden kurtulmak için koşuyor. Kaçıyor o hayattan. Anasını bırakıp kaçmak zorunda kalıyor çünkü Abdi Ağa onu dövüp çok çalıştırtıyor. Eziyet görmekten yorulan bir ruh ile kaçıyor ormanın içine. Kaçarken arkasına bakıyor onu takip ediyorlar mı diye, bakıyor o hayattan kurtulmak için...

O hayattan kurtulmak için karşısına çıkan evde Süleyman emmi yaşamaktadır. Onu oğlu gibi sevip ona yardım etmiştir. Tabi İnce Memed'in yaşadığını Abdi Ağa öğrenince İnce Memed'e ve anasına etmediği eziyet kalmaz.

Köylüye zulum eden onların topraklarını alan üstüne bu topraklarda onları saatlerce çalıştırıp ekinlerin 3/2'si de kendisinin olur. Çünkü o ağadır ve topraklarında onları çalıştırdığı için köylüler aslında çok şanslıdır. Kışın aç kalsalar bile ağaları onlara her zaman yardım etmek için inekleri satın alacak kadar merhametlidir (!) Tarlalarda çalışırken vücutlarına batan çalıdikenliğini ağa ne bilsin. O gelen mahsulun çoğunu almak için adamlarını yollatıp işini halletmeye bakar.

Yıllar böyle devam eder. İnce Memed genç adam olur. Sevdiği Hatçe ile evlenecektir ancak kızı sadece kendi istememektedir. Abdi'nin yeğeni de kızı ister. Ağa'nın sözünden çıkılmaz o ne derse yapılır düşüncesi ile kız onun yeğeni ile nişanlanır. Köylü bu duruma üzülür ama ellerinden bir şey gelmez. Sonunda iki aşık kaçmaya karar verir. Her şey diledikleri gibi olacakken iz sürme ustası Topal Ali yüzünden iki aşık yakalanır. Memed de Abdi'ye ve onun yeğenine silahla vurur. Yeğen ölür, Abdi yaralanır.

Her yerde İnce Memed'i ararlar. Artık İnce Memed kaçmak için dağlarda eşkiya olmak zorunda kalır. Geride ise Hatçesini ve anasını bırakarak kaçar. İnce Memed'in dillere destan serüveni artık başlamıştır.

İçinde yangınlar olsa da mert biridir. Diğer eşkiyalar tarafından adı yavaş yavaş duyulmaya başlar. Yaptıkları ile içinde bulunduğu sisteme, ağalığa karşı gelmek onun hayatının amacı olmuştur.

Yaşar Kemal, mükemmel betimlemeleri ve kaleminin ustalığı ile Toros Rüzgarını sayfaların içinden çıkarıp okuyucunun yüzüne üfler. Sistem eleştirisinin fazlaca olduğu bu kitapta 1930-1940'lı yıllardaki Tek Partili Sisteme de eleştiri yapılarak devletin o dönemdeki durumunu da okuyucuya aktarır.

Okurken sizi kendisine çekecek bir kitap İnce Memed. Okumanızı mutlaka tavsiye ederim.

"Beklemek kadar zor bir şey yok."

"Düşünmek, tecrübenin yerini tutar. Sen, her şeyi inceden inceye düşün."

"İnsanoğlu bu kimin içinde ne var bilinmez."

"İşte bunu yapmamalı. İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, ince yerleri, işte oraya değmemeli."

"İnsanları sözleriyle değil, hareketleriyle ölç."

"Bir türkü duyulur... Gecede başka türlü, gündüzde başka türlüdür. Çocuk söylerse başka tadda, kadın söylerse... Genç söylerse başka türlü olur, yaşlı söylerse... Dağda söylerse başka, ovada, ormanda, denizde başka türlüdür. Hep ayrı ayrı taddadır. Sabahleyin başka, öğle, ikindinin, akşamleyin başkadır."

Share |

Emily Bronte The Night İs Darkening Round Me (Gece benim etrafımda kararıyor)

Kitap Yorumları 6:04:00 PM

Kitabın Türkçesini bulamadığım için ben çevirdim. (Tahminimce çeviri de aşağı yukarı böyle olurdu.)

Uğultulu Tepeler eseriyle bilinen yazarın şiir kitabıyla karşınızdayım. Kitap İngilizce olduğu ve şiir türünde yazıldığı için eğer İngilizceniz iyi değilse anlamama ihtimaliniz var. Çünkü şiirler düz yazı gibi değildir. Kullanılan sözcüklerin içinde derin anlamlar vardır.

Şiirlerde kendi hayatının izlerine rastlamak mümkün. Örneğin, erken yaşta kaybedilen anneden dolayı ölümün tanıdık sesini hissettim. Babasıyla olan ilişkisinin izlerine rastlamak mümkün.

Bu kitabın içindeki melankolik ruhu hissettim ben. Sanki yaşanılmamış bir hayatı aktarmak istiyor dizelerinde. Sanki istediği hayatı yaşayamamaktan şikayetçi. Umudun ona iyi davranmadığından dem vuruyor. Yaşanılmamış hayattan kurtulmanın yolunu ölümün özgürlüğünde olduğuna inanan şiirler.. Ölüm onun için sonsuzluk... O özgür olmak için dua ediyor şiirlerinde.

Gecenin ondan bıraktığı etkiler de şiirlerinde rastlamak mümkün. Şiirlerde kullanılan kelimelerin ahenkini okurken arkadan melankolik bir melodi çalıyor. Sanki şiirler yaşamak için bağırıyor. Aşk, ölüm, acı çekme, umut, sonsuzluk imgeleri işlenmiş şiirlerde. Ben keyif alarak okudum.

"Faith And Despondency

The winter wind is loud and wild,
Come close to me, my darling child;
Forsake thy books, and mateless play;
And, while the night is gathering grey,
We'll talk its pensive hours away;– "

"Stars

Ah! why, because the dazzling sun
Restored our Earth to joy,
Have you departed, every one,
And left a desert sky?

All through the night, your glorious eyes
Were gazing down in mine,
And, with a full heart’s thankful sighs,
I blessed that watch divine.

I was at peace, and drank your beams
As they were life to me;
And revelled in my changeful dreams,
Like petrel on the sea.

Thought followed thought, star followed star,
Through boundless regions, on;
While one sweet influence, near and far,
Thrilled through, and proved us one!

Why did the morning dawn to break
So great, so pure, a spell;
And scorch with fire the tranquil cheek,
Where your cool radiance fell?

Blood-red, he rose, and, arrow-straight,
His fierce beams struck my brow;
The soul of nature sprang, elate,
But mine sank sad and low!

My lids closed down, yet through their veil
I saw him, blazing, still,
And steep in gold the misty dale,
And flash upon the hill.

I turned me to the pillow, then,
To call back night, and see
Your worlds of solemn light, again,
Throb with my heart, and me!

It would not do—the pillow glowed,
And glowed both roof and floor;
And birds sang loudly in the wood,
And fresh winds shook the door;

The curtains waved, the wakened flies
Were murmuring round my room,
Imprisoned there, till I should rise,
And give them leave to roam.

Oh, stars, and dreams, and gentle night;
Oh, night and stars, return!
And hide me from the hostile light
That does not warm, but burn;

That drains the blood of suffering men;
Drinks tears, instead of dew;
Let me sleep through his blinding reign,
And only wake with you!"

"Oh, for the day, when I shall rest,
And never suffer more! "

"A Death- Scene

"O day! he cannot die

When thou so fair art shining!
O Sun, in such a glorious sky,
So tranquilly declining;

He cannot leave thee now,
While fresh west winds are blowing,
And all around his youthful brow
Thy cheerful light is glowing!

Edward, awake, awake -
The golden evening gleams
Warm and bright on Arden's lake -
Arouse thee from thy dreams!

Beside thee, on my knee,
My dearest friend! I pray
That thou, to cross the eternal sea,
Wouldst yet one hour delay:

I hear its billows roar -
I see them foaming high;
But no glimpse of a further shore
Has blest my straining eye.

Believe not what they urge
Of Eden isles beyond;
Turn back, from that tempestuous surge,
To thy own native land.

It is not death, but pain
That struggles in thy breast -
Nay, rally, Edward, rouse again;
I cannot let thee rest!"

One long look, that sore reproved me
For the woe I could not bear -
One mute look of suffering moved me
To repent my useless prayer:

And, with sudden check, the heaving
Of distraction passed away;
Not a sign of further grieving
Stirred my soul that awful day.

Paled, at length, the sweet sun setting;
Sunk to peace the twilight breeze:
Summer dews fell softly, wetting
Glen, and glade, and silent trees.

Then his eyes began to weary,
Weighed beneath a mortal sleep;
And their orbs grew strangely dreary,
Clouded, even as they would weep.

But they wept not, but they changed not,
Never moved, and never closed;
Troubled still, and still they ranged not -
Wandered not, nor yet reposed!

So I knew that he was dying -
Stooped, and raised his languid head;
Felt no breath, and heard no sighing,
So I knew that he was dead. "

"Sympathy

There should be no despair for you
While nightly stars are burning;
While evening pours its silent dew,
And sunshine gilds the morning.
There should be no despair—though tears
May flow down like a river:
Are not the best beloved of years
Around your heart for ever?

They weep, you weep, it must be so;
Winds sigh as you are sighing,
And winter sheds its grief in snow
Where Autumn’s leaves are lying:
Yet, these revive, and from their fate
Your fate cannot be parted:
Then, journey on, if not elate,
Still, NEVER broken-hearted!"

"And if I pray, the only prayer
That moves my lips for me
Is, ’Leave the heart that now I bear,
And give me liberty!’"

"All hushed and still within the house;
Without--all wind and driving rain;
But something whispers to my mind,
Through rain and through the wailing wind,
Never again.
Never again? Why not again?
Memory has power as real as thine."

Share |

Özgür Balpınar Canım Arkadaşım

Kitap Yorumları 7:45:00 PM

Arkadaş kelimesi yedi harften oluşan bir kelime olarak görünse de anlam olarak insanların kalbine ısıtan bir kelime. Kalpler ısındıkça sevgi devreye girmek için can atar. Sevgi can attıkça mutluluk onun yanında olmak için çırpınır. Tıpkı bir kuş gibi çırpınır mutluluk. Tıpkı ağacına konmaya hazır ağacında huzur bulacağına inanan o güzel kuş gibi...

Taiyang zengin bir ailesi olan yalnız biridir. Hayatı toz pembe olarak bilen babasının katı kuralları ile büyüyen sevgi bekleyen biri. Güzel bir kuş gibi, kanatlarını çırpmak için elinden geleni yapan ancak kendi kabuğundan çıkamadığı için başaramayan biri.

Bu güzel kuş bir gün kafesinden çıkmaya karar verdiğinde işaretlerin peşinden giderek yeşil ağacını bulup onun üzerinde konmaya karar verecektir. Yeşil ağaç ise onun gelmesini bekler gibi ona kol kanat gerecektir. Arkadaşlığın kol kanat germesidir bu. Arkadaşlığın büyülü tılsımı onları bulduğunda hayatları artık eskisi gibi olmayacaktır.

Taiyang güzel bir kuş gibi Yue'nun kocaman dalları olan yeşil ağaca benzer yüreğine konduğunda arkadaşlığın o güzel tınısı ikisinin hayatına yön verecektir.

Bu kitapta önyargıların yıkılmasına neden olacak sımsıcak bir arkadaşlık anlatıyor. Bu arkadaşlıkta sevginin önenimi, düşlerin huzurunu birlikte yaşanılan anıların sıcaklığını hissedersiniz.

Yue'nın tıpkı bir ağaç gibi gür yaprakları olan küçük yüreğinden Taiyang için bekleyen sevginin sıcaklığı tıpkı Yue isminin anlamı olan Ay gibi parıldıyor. Yue gecenin içinden tıpkı Ay'ın parlaması ile Taiyang'ın hayatına girer. Yue için Taiyang ise tıpkı isminin anlamı gibi Güneş'in sapsarı sıcaklığı ile hayatına renk katar.

Doğa'nın güzelliği ile harmanlanan sımsıcak bir arkadaşlık Taiyang ve Yue'nun arkadaşlığı.

Kitabın içinde ayrıca çocuk işçi çalıştırma, sosyal statüden dolayı insanların hor görülmesi gibi sorunlara yer verilmiştir. Bu da insanların bakış açılarını değiştirmeleri için bir anahtar olacağına inanıyorum.

Kitapta doğa sevgisinin insanlar için önemine dem vurarak yazar, doğanın güzelliklerine çağırıyor insanları.

Bu güzel kitabı her yaştan insanın okumasını tavsiye ederim. Taiyang ve Yue'nun düşlerine ortak olmanızı ve onların sevgilerini hissetmenizi istiyorum.

"İç içe geçmiş kalpler, zihinler birbirinden öyle kolay ayrılmazlar, değil mi?"

"Diliniz, alfabeniz, kullandığınız kelimeler, kurduğunuz cümleler ne olursa olsun, bazen sayfalarca mektuplar yazsanız da, saatlerce konuşsanız da derdinizi anlatamazsınız."

"Duvarlar.. yıkılmak içindir. Eğer bir engel olarak orada duruyorlarsa, bütün duvarlar yıkılmak için vardır."

"Doğayı anlamaya çalışmak bizim bu hayattaki en önemli görevimizdir. Bütün sorularımızın cevabı ve bütün sorunlarımızın çözümü doğadadır. Yüzyılın dahisi olarak andığımız Albert Einstein bile doğaya yakından baktığımızda her şeyi daha iyi anlayabileceğimizi söylemiştir. En güzel kitaplar, en güzel şarkılar doğadadır. Doğada, mutlu sonla biten sonsuz masal vardır."

“Bana göre, televizyonlar nasıl düşünmenizi, nasıl hissetmenizi, nelere gülüp nelere ağlayacağınızı belirleyen gereksiz makinelerden ibaret.”

"Düş kurmaya müsait, açık ve parlak bir gökyüzü hepimizin arzusuydu kuşkusuz. Fakat gökyüzü, bunun da ötesindedir. Nereye gitsek bizimle birlikte oraya gelir. Bizi hiç yalnız bırakmaz, hep başımızın üstündedir. Bütün sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, düşlerimizi en iyi o bilir. Gökyüzü bir boşluk değildir, boşluklarımızı tamamlayandır olsa olsa."

"Mutluluğun paylaşmakla bir ilgisi olmalıydı, yoksa birbirini tanımayan bunca insan aynı anda nasıl böylesine içten gülebilirdi ki?"

"Arkadaş, arkadaşın gölgesidir. Ne olursun birbirimizi karanlıkta bırakmayalım!"

"Bana kalırsa, insan bir işte başarılı olmak istiyorsa, izleyeceği bir yol mutlaka bulunur. Başarısız insanlar ya o yolları görmezden gelir ya da yolda yürümekten yorulur."

Share |

Şükrü Erbaş Bağbozumu Şarkıları

Kitap Yorumları 9:06:00 PM

Şükrü Erbaş sözcükleri ilmek ilmek işleyerek onlardan bir sanat çıkarır. Bu sanatı okuyucunun önüne sunarak onlara duygularını hissetmesini söyler. Hissederek okumak gerekir onun şiirlerini tıpkı hissederek yaşamak gibi...

Yaşamın bir gerçeği ölüm. Bunu kabul edip ilerliyoruz hayat yolculuğumuza. İlerlerken anıların tozları üzerimizde duruyor bu tozların içinde duygularımınız kalıntıları da mevcut.

Kitabın özeti bana göre şu dörtlüktür:

“Yaşamayı kimse bağışlamaz bize
Biz onu ölümün ana rahminden
Aşka dönmüş bir beden arzusuyla
Harf harf yaratarak çeker alırız.”

Yaşamın ne olduğunun sorgulanacağı bir kitap. İçindeki sözlerle, şiirlerle yaşanılmış kokuları duyularak buram buram yaşamla tanışacaksınız. Yaşamın içindeki aşkı hissedeceksiniz. Bazı yerlerde ise yaşamın içindeki ayrılığı duyacaksınız.

Şiirleri okurken bir doyum oturacak yüreğinize. Yüreğiniz konuşmaya başlayacak. Hayatı yüreğinizin sesiyle dinleyeceksiniz bu şiirlerde. Yüreğiniz canlanıp şarkı olacak. Şarkı bağıracak içinizde dışarı çıkmak isteyecek. Her sayfa çevrildiğinde yeni bir hayat karşınıza çıkacak. Onlara sarılmak istecek yüreğiniz. Sözcüklerle yarenlik edecek.

Şiirlerindeki doyumsuz yolculukta düşünceleriniz de yanınızda olacak. Yaşanılanları düşüneceksiniz. Hayatı onun gözüyle yeniden yaşayacaksınız.

Şiir okumayı seviyorsanız mutlaka okumanızı istediğim bir şair. Benim kendisinden okuduğum üçüncü kitap oldu ve yolculuğuma devam edeceğim.

"BAŞ DÖNMESİ

Ölümle konuşmaya başlamıştım
Ağaçlar avuçlarımda dünya masalıydı
Çiçekler nasıl da sonsuzdular
Zaman bedenimde tozlanıyordu
Ara sokaklarda bulanık perdeler
Bir eski bahçede sedef düğmeler
Uykulardan kopuyordu yıllardır
Yağmur değil ben çekiliyordum
Yeraltı sularının rahmine
Ey kalabalığın kara yalnızlığı
Yıldızlar taşlarla söyleşiyordu
Sokak köpeklerinden öğreniyordum
Sevgisizliğin açık yarasını
Çakıl taşlarında kış denizleri
Bedende yanıp bedende sönen
Odalar dolusu hayal kandili
Güneş evlerden çok
Mezar taşlarını ısıtıyordu.
Sonra siyah bir denizde bir ışık goncası
Bir baş dönmesi kanatlı gamzeler
Dünyayı doğuran bir dünya ürpertisi
Bir tek söz söylemeden
Ağzıyla sabaha çıkardı beni
Üstüm başım kirpik saç topuk dil
Şimdi daha çok konuşuyorum ölümle...
2009"

"Damla damla akıyorsun gözlerimden."

"Bir denizden bir denize kocaman bir ışık vuruyor. Işık gül oluyor. Gülün ortasında kırmızı bir ocak, ocağın ortasında dağılmış bir nar, narın her tanesinde dünya var. Yalnız seni sevmiyorum ben."

"Gerçek zamanla yüreğin zamanı nasıl karışıyor böyle... Usul bir gülümsemeyle yürüyorum. Kırmızı bir bulut yüzün. Bir çınar ağacının gölgesindeyim. Yapraklar değil saçların dökülüyor üstüme. Mavilikte bir görkem. Şarkılar dinliyorum. Parmakların, sesinden önce akıyor içime. ‘Uçan kuşlar sarhoş olur’ bir daha inanıyorum. Saka kuşları bayram yerine çeviriyor alacakaranlığı. Öyle zamanlar bağışladın ki, ölüm de ayrılık da yitirdi hükmünü. Günaydın büyük güzellik. Acı sonsuzluk merhaba..."

"AY TUTULMASI ya da ŞEB-İ GAM

Aşk ihtiyarlar, vücut da soğur.
ŞOLOHOV
Denizin yataklara dolduğu bir gece
Şarabın denize dolduğu bir gece
Sözcüklerin şaraba dolduğu bir gece
Dünyanın sözcüklere dolduğu bir gece
Bedeninin dünyaya dolduğu bir gece
Seni değil
Kendi etimi öpüyordum ben.
Ey mazlum hayal, kanatlı yalnızlık
Sensin bütün arzulardan esen.
2011"

"TANRININ BEŞİĞİ

Serçelerin sulardan önce aktığı bir şadırvanda
Ölümden, tanrıdan, zamandan özgür dedem
Yüzünde beni severkenki sabahların buğusu
Sonsuz bir günbatımını gülümseyip duruyor.
Ey ıhlamurların çınarlarla söyleştiği bahçe
Geç okudum yapraklarının açık defterini
Senin bağışınmış gövdemde çiçeklenen hayat
Senmişsin sonsuzluğu canımdan taşıran aşk.
Sevgilim...
Tanrının beşiğiymiş koynun diye uyuduğum rüya.
2012"

"DEVLET DERSİNDE ÖLMEK

Bilmez misin ki bu dağların ağaçları kayalardır.
Ferit Edgü/ Yaralı Zaman
Bilmez misin bu evlerin özgürlüğü mezarlardır
Üç renkli bir kefene sarılır rüyaları.
Harflerden ve taşlardan bir gelecek ağıdı
Herkes dağlardan bir kandile pervanedir burada.
Ölüm korkudan merhametli, diyor, avuçları toprak
İçinde soğumuş bir tanrı, tükenmiş namazlar kılıyor.
Kar yosunları, dişbudaklar, yaban cevizleri
Evlerin pencerelerine üşümüş fotoğraflar getiriyor.
Halkın kirpiklerinden bir beşikte çocuklar
Üç zamanı birden büyüyor katillerine gülümseyerek.
Beyaz tülbentlerinde siyah zamanlar
Kadınlar çaresizliğin cenazesini kaldırıyor.
Ölüler son nefesleriyle karları tutuşturarak
Üniformalı bir sabaha çıkıyor dağlardan soğuk.
Ben sana geliyorum, ters lale, yedi göller, zeytin acısı
Her sözünle o çocuklar yeniden doğuyor ağzından.
2012"

“Benden sonra çiy tanelerini dökeceksin ama
Yıldızlar seni uzun yaşatacak, unutma”

"Zaman sayılmıyor sevgilim
Hayat Kaf dağının ardına çekildi
Çiy taneleri kumlarda birer Leyla masalı
Yıldızlar başka avuçlarda terliyor
Kimse kendinden bir yere gitmiyor
Yaşıyoruz sessizce yaramızı severek."

"TURNA TÜRKÜSÜ

Bozkır. Yelkovan otları. Gökyüzü masalı.
Irmakla birlikte bulutlara akan kavaklar
Boşluğun alın yazısı bir çift tekerlek izi
Güneşte bembeyaz kesilmiş mısır tarlaları
Rüzgâr değil, otların yedi renkli soluğu
Ayrılıktan yapılmış bir turna katarı
Toprağın buğusu tanrıya değdi değecek.
Sığırcık kuşlarından bir serinlik ağzında
Adam maviliğin ıssız türküsü
Eski zamanlardan bir emek cümlesi kadın
Bahçe duvarındaki sarmaşık sözüne karışıyor.
Köpek uyandı. Bir toz yumağı kadının ardında
Rüyaları uykulardan uzun salkım çocuklar
Elma ağaçlarında birer kırmızı şarkı.
İnce çılgaları uzakların harfleri
Tepeler her gün biraz daha yüksek.
Kuyu, kendi ipiyle asılmış
Bir sonsuz can sıkıntısı çatılarda zaman
Elinde bir masal azığı, kadın tarlaya gidiyor.
Babam Tahtalı Köprü’nün ayakları dibinde öldü
Annem bahçelerden namazlara ölüm hazırlığı
Kuyuyla birlikte kayboldu avlu
Sarmaşık, komşu bahçelerde el çırpıyor
Çocuklar çoktan birer rüyasız uyku
Sığırcıklar puhu kuşlarına bıraktı yerini
İnce çılgalardan gidenler hâlâ uzaklık hevesi
Ey çocukluğun sonsuz baş dönmesi
Bir turna türküsüyle yazdım bu şiiri
Sevgilim
Hangi acıyla yaprak dökersek dökelim
İnsan kendini seveceği bir dünya buluyor...
2012"

"Kalabalığın pervanesi sustu
Gecenin çıplak atlasında
İlk insanın elleri konuşuyor."

"Avuçlarında yağmurun küçük harfleri
Kumlar bir ırmağı denize taşıyor."

"Yaşamadıklarımızın hatırası, dedi
Elindeki kitabı uzatarak."

"Susmak iyileştirmiyor yarayı
Yeni yerlere varıyor eski sözler."

Share |

Niki Brantmark LAGOM İsveçlilerin Dengeli Ve Mutlu Yaşama Sanatı

Kitap Yorumları 11:53:00 AM

Lagom'un kelime anlamıyla kitabın yorumuna başlamak istiyorum.

"Lah-gom (la, uzak ; gom -dan) olarak telaffuz edilen lagom, İsveç ruhuna ciddi biçimde işlemiş çok önemli bir kavram. Genellikle "her şey ılımlı şekilde" ya da "ne çok fazla, ne çok az" olarak tercüme edilen lagom size yarayan bir denge bulmakla ilgili."

Bu düşünce şekline dikkat etmenizi istiyorum. Ne çok ne de az, tam kararında dengede yaşam. Mükemmel olmak için çabalamak yok. Ya da istediğiniz bir şeyi yapmanızı engelleyecek bir durum yok. Sadece isteklerinizi gözden geçirmeli ve dengenizi sağlayıp sağlamadığına bakmalısınız.

Tüketim çılgınlığının sürüp gittiği günümüzde bu tarz bir kitap okumak bana iyi geldi. Hiç düşündünüz mü aldığınız bir şeyi alırken mutlu oluyorsunuz ancak ertesi gün o mutluluk geçip gidiyor? Ya da mükemmel olmak için çabaladığınız yaşamınızı hatırladığınızda kendinizi mutlu hissettirecek anılarınız ya yok ya da çok az olduğunu fark ettiniz mi?

Lagom işte size mükemmellik kelimesini fırlatıp atmanızı ve dengede yaşamın anahtarlarını sunuyor.

Peki bu dengede yaşam nasıl olacak?

Hazırsanız başlayalım.

İlk başta evinize odaklanmanızı istiyorum. Evinizdeki eşyalara bakmanızı ve sizin işinize yaratıp yaramadığını düşünmenizi istiyorum. Onda var diye aldığınız ya da moda diye alıp attığınız her şeye teker teker bakın. Gerçekten o eşya ile mutlu musunuz? O eşyayı gördüğünüzde güzel anılarınız canlanıyor mu? Bunları düşünerek evinizdeki dağınıklıktan kurtulmaya hazır mısınız? Bu kitapta evin mutluluk getirdiği söyleniyor. Peki sizin eviniz size mutluluk getiriyor mu? Getirmiyorsa kitaptaki önerileri dikkatle okumanızı tavsiye ederim.

Şimdi ise iş hayatınızı ve sosyal hayatınızı düşünmenizi istiyorum. İkisini bir arada yürütmekte zorlanıyor musunuz ? Arkadaşlarınız ile buluştuğunuzda arkadaşlarınızla vakit geçirmenin güzelliğini hissederek mutlu olmak yerine dosyaları mı düşünüyorsunuz? İşte burada Lagom iş hayatını ve sosyal yaşamın ayrı olduğunu işin yapılması gerektiği zaman işin yapılmasını, arkadaşlar ile buluşulduğunda ise mutlu olunması gerektiğini savunuyor. Sizce de doğru değil mi?

İsveçlilerin çevre dostu olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Doğayı korumak için yapacağımız küçük şeyleri öğrenmeye hazır mısınız?

Eğer mükemmel olmaktan yorulduysanız dengeli bir yaşama hazır mısınız? Hazırsanız Lagom sizi çağırıyor.

"Binlerce millik bir yolculuk her zaman sadece bir adımla başlar." İsveç Atasözü

"Bir İsveç sözü vardır: "Dürüst bir 'hayır'ı samimiyetsiz bir 'evet'e tercih ederim."

"Arkadaş, kalbinizdeki şarkıyı bilen ve sözlerini unuttuğunuzda bunu size geri söyleyebilen kişidir." Donna Roberts

Share |

Pages

Fulden Ufacık

Yakup Ağtürk Aşk'a Sarılmak

Yaşar Kemal İnce Memed 1

Emily Bronte The Night İs Darkening Round Me (Gece benim etrafımda kararıyor)

Özgür Balpınar Canım Arkadaşım

Şükrü Erbaş Bağbozumu Şarkıları

Niki Brantmark LAGOM İsveçlilerin Dengeli Ve Mutlu Yaşama Sanatı

Hakkımda

Followers

Labels

Blog Archive

Popular Posts

Total Pageviews

Search This Blog

Translate

İletişim Formu

Like us on Facebook