Bir anda okunan kitaplardan biri değil bu eser. Okurken sizi sorgulatacak, aynı zamanda neler olacağını merak edeceksiniz. İlk başta size karışık gelen anıların toplamı, en sonda bir bütünlük oluşturacak kafanızda. Kadın olmak hakkında düşündüren, sorgulatan ve en önemlisi sizi harekete geçirme isteği uyandıran olayların içinde bulacaksınız kendinizi.
Bir aileye konuk olacaksınız.Cemre'nin ailesine. Bu ailedeki her insan birbirinden farklı kişilikleri temsil ediyor. Kimisini sevecek, kimisinden nefret edecek, kimisine de acıyacaksınız. Zaten her insan farklı değil midir? Ancak ataerkil yaşanan bir toplumda kadın olmanın ne demek olduğunu buram buram hissedip kitabı bitirdikten sonra etrafınızda olanlara bakacaksınız. Bence yazar da bunu istemiş: Okuyucunun kendini sorgulamasını.
Bilindik bir hikaye gibi görünse de aslında aile sırlarını içinde barından bir yaşam. Tabi o sırlar bir süre sonra gün yüzüne çıktığında yaşam da eskisi gibi olmayacaktır. Suskunluklar gürültüye dönüştüğünde artık kimse duymamış gibi yapamayacak.
Kitaptaki zaman olgusu karışık bir şekilde ilerliyor. Bu da sizi okurken yorabilir ancak her taş yerine bir bir oturduğunda bir bütünlük sağlayacak. Bölüm başlarındaki Roma (Romen) Rakamlarına ve numaralara dikkat ederek okumanız gerekiyor. O zaman hikayeyi daha net anlarsınız.
Hayatta kalmak için direnen kimisi mutsuz, kimisi mücadeleci, kimisi yorgun, kimisi ayaklarının üzerinde durmaya çalışan kadınları okuyacaksınız bu kitapta. Cemre'nin içindeki alevlerinden patlayıp dünyaya çıkışına şahit olacaksınız. Peki dünyada neler olacak?
"Herkes kendi acısıyla baş başa bu dünyada."
Yazarın dilini baya beğendim ben. Kelimeleri ustalıkla kullanmış. Özellikle olaylardaki bağlantıları çok beğendim ben. Belki tesadüf, belki de kader bilemiyorum ancak kitabın sonunda yeniden yaşananlara baktığınızda ilmek ilmek düşünüldüğünü net bir şekilde anlıyorsunuz.
Eğer bu tarz sizi etkileyen bir roman okumak istiyorsanız bu kitaba bir şans verebilirsiniz.
"Birbirlerini görmeyince konuşmaya başlayabilen bu insanlar, görmenin aslında hiçbir şey olduğunun farkına vardılar. Işık çoğu şeyi gizlerken, karanlık tüm hepsini açığa çıkarıyordu. Işığın bile görmediği pek çok şeyi karanlık gördü ve gözlerini yumdu. Bilip de bilmemek bir erdemdi, karanlığın kimseyi utandırmaya niyeti yoktu. Toplumda mutsuzluk cezasına çarptırılmış bu insanlar, karanlıklarını doya doya yaşasınlar diye onların haklı olduğu bir dünya yarattı. Notaların bile duymadığı pek çok şeyi karanlık duydu ve gözlerini yumdu."