Bejan Matur Tanrı Görmesin Harflerimi
20:56:00Yeni kitaplar keşfetme yolculuğumda karşıma çıkan kitaplardan biri Tanrı Görmesin Harflerimi. Kitabın ilk başta ismi dikkatimi çekti. "Bu isimde bir yaşanmışlık kokusu var. Bu yüzden bu kitabı okusam iyi olacak." dedim. Başladım şiirleri okumaya.
Ben her zaman şairin içindeki duyguları şiirlerine yansıttığına inanırım. Bu kitaptaki şiirlerde de şairin hissettiklerine şahit oldum. Sanki şiirler bana sesleniyordu. Seslenirken imgeler karşıma çıktı. Bir amacı olan imgeler. Kadın, kan, çocuk, tarih, su, ölüm, Tanrı, yaşam, ağaç imgeleri süsledi belleğimi. Dünyada sıkışıp kalmış bir ruh sesleniyordu bana. Sanki barınamayan terk edilen ya da gitmek zorunda kalınan yerlerden gelen seslerin izlerini takip eden bir ruh. Kendine bir yer bulmaya çalışan ama bulunduğu yerlerdeki suların kan kırmızısı aktığı, tarihin baştan yazılıp tekrardan inşa edilmeye çalışıldığını fark ettiğinde içindeki sesi kağıtlara aktarmalıydı.
"İyilik de
Kötülük de
Bizde başlıyor
Ve bitiyordu bizde."
Şiirlerde; aşk, ölüm, yalnızlık gibi temalar işlenmiş. Şair, imgelerin ahenkli kullanımı ile masalsı bir dil ile okuyucularına sesleniyor. Sanki çocukluğa geri dönme arzusu, yaşanılması gereken bir çocukluk izlenimi hissettim şiirlerde. Anne olmanın, kadın olmanın önemine dem vurmuş şiirlerinde.
"Fırtına Çocukluğu Uçurur
Fırtına çocukluğu uçurur
Kemikler kalır geride.
Sularda olmak aşkla birdir
Bunu anlamıştın sen.
Şimdi bakıyorum
Zayıflamışsın, kendine bakmalısın
Derkenki yakınlığın,
Hatırladığım ne?
Anne oldum Deniz’e
Onun çocukluğunu emzireceğim
Ona içimi göstereceğim
Aklımı kaybetmediğimin hesabını vereceğim
Aklımı neden tuttuğumun hesabını
Bedenimde."
Okuduğum bir röportajda Bejan Mahur şiiri hakkında şu sözleri söylemiştir:
"Aklımdan hiçbir zaman çıkarmadığım bir söz var: “İnsanlar içinde bir insan ol”. Hazreti Ali’nin bu sözü beni çoğu zaman uyandırmıştır. Şiirde yapmaya çalıştığım da çok farklı değil aslında. Daha doğrusu şiirin bana geliş biçimi, insanın sonsuzluk içinde biriktirdiklerine dairdir. O sözün hiç karmaşık olmadığını bir şair, sezgileriyle bilir. Ona ulaşmak ise zordur. Yeterince ulaştığımı sanmıyorum. Ben bir taş kadar fasılasız ve kendi hakikatinin merkezinde bir şiir yazmanın derdindeyim. O şiiri yazabilirsem sadeliği yakalamış olurum. Daha çok yol var..."
"Kaynak konusuna gelince, bunu hep söyledim; benim şiirimle ilgili bir kaynak aranıyorsa içinden geldiğim toplumun tarihine, köklerine bakılmalı. O toplumun acılarına bakılmalı. Şiirim oradan besleniyor. Ve tüm ruhumla oraya bağlıyım hâlâ. O dilsiz dünyanın taşlarını, rüzgârını, ağacını konuşturmak derdiyle bağlı ruhum. "
Kendi benliğini ve ruhunu şiirlerinin içine nakış gibi sermiş. Ondan parçalar bulacağınız şiirler yazmış.
Okuduğum röportajda kitabın içinde bulunan bir şiirin hikayesinden bahsetmiş.
Nehirde doğmakla
Denizlere ulaşmaktan
Vazgeçmemiş
Balıklardan öğrendim.
Doğmak ölmekle bir.
Geri dönmeyi biliyorlar
Hatırını köklerin.
Doğduğu nehre
Ölmek için dönen balıkların
Yol bilen
Kadir bilen soyu
Bana öğretti
Gitmeliyim
Kendime varmak için."
Taşlar aşk kadar sert.
Büyü nemle girer uykumuza
Ve çıkmaz.
Bir çığlık anı içime aldığım ölüm
Doğurduğum ve dünyaya saldığım
Ruhum n’olur gir uykuma
Ruhum n’olur rüyada acı olan
Hayat için bana fısılda."
Söyleyecektir,
Derinlik kendine bakmasındadır insanın,
Gözlerini içine daldırmasında.
Ve nem
Sesi alıp ağırlaştıran,
Dipleri dolaştırıp yoran nem.
Kim söylerse söylesin şarkıyı
Çoban kadınların sesine benzetir"
Büyüttüğü.
Ama burada,
Bu derin vadide kıvrılarak kaybolan nehir
Götürüyor ruhunu kavimlerin.
Götürüp ölümlerini denizlerin diplerinde saklıyor.
Ölümlerini onların, balıklara söyletiyor
Şakayıkların titrekliğine katıyor düşlerini
Mercanların sabrına.
Kör bir Maraş bıçağını biliyorlar bir taşla
Kan için.
Sulara karışacak ve unutulacak
Kan için."
Anlaşılacak bir şey yok.
Sadece bedenimi kesen suyun
Uzaklığına bırakabilirim kendimi.
Anlamak için gitmeyi
Giderken ölmeyi.
Bir şey değişmedi."
İyilik o kadar yalın."
Topraksa toprak
İnsanın ruhu gözlerinden konuşur
Ve bazan da ağzından.
Yol biter
Dünya başlayınca."
Benziyor oraya.
Meşe mesela
Akdeniz’de taşların arasında
Farklı mı taşlardan?
Selvi, ölülerin karanlık bir ah’la
Durdukları son anın ipidir.
Salkım söğüt, yaslı söğüt
Suya kaptırmış içini, kırılgan.
Benzer her şey baktığına."
6 yorum
Anlatım için teşekkürler😊
YanıtlaSilBen teşekkür ederim :)
SilSenin kitap sevkine bayılıyorum her gördüğümü alasım geliyor 😍😍😍
YanıtlaSilAh ne mutlu bana okuduklarını sevdiysen ❤️
SilYorumun için teşekkürler ☺️
YanıtlaSilBen teşekkür ederim :)
Sil