The Fencer (Şampiyon)

15:48:00



Yaşanmış bir hikayenin anlatıldığı filmleri sever misiniz? Eğer cevabınız, evet ise sizi yazının devamına alayım. Yıl 1952. Soğuk Savaş'ın yaşandığı dönemde bir kaçak olarak yaşamak zorundasınız. Sizi tanımayan insanların olduğu bir yere gitmeniz gerekiyor. İşte Endel Nelis kendisini tanıyan kişilerin olmadığı Estonya'nın Haapsalu şehrine beden eğitimi öğretmeni olarak gider.

Her şey sıradan bir şekilde ilerlerken bir süre sonra çocuklara eskrim öğretmeye başlar. Tabi okul müdürü bu durumdan rahatsız olsa da velilerin istediği ile eskrim derslerine devam edilir. Bir gün Leningrad'da (St. Petersburg) uluslararası bir eskrim turnuvası yapılacağı haberi gelir. Çocuklar gitmek ister ancak Endel oraya giderse yaklanacağını bilir. 


İkilemde kalan Endel Nelis ne yapacaktır?
Film çok güzeldi. Özellikle Endel Nelis'i canlandıran Märt Avandi'nin performansı o ikilemi, ne yapması gerektiğine karar verdikten sonraki mücadelesi, çocuklar için bir şeyler yapması, soğuk gibi görünen ancak tanıdıkça kendisini anlayacağınız bu kişiyi mükemmel oyunculuğu ile bizlere sunmuş. Araştırma yaparken onun komedyen olduğunu öğrendim ve şoka girdim. İzlerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız.


"Filmin yönetmeni Klaus Haro, 88. Akademi Ödülleri’nde en iyi yabancı film dalında Finlandiya için yarışacak filmini anlatıyor:

“Senaryoyu hiç okumak istememiştim. Bana 1950’li yıllarda Estonya’da geçen bir filmin senaryosunu okumam teklif edildiğinde ‘bu çok gri olacak’ diye düşündüm. Sadece kibarlıktan göz atmayı kabul ettiğim bu filmle ilgili duygularım hemen değişti. Herkesten saklanmak isteyen ve çocuklara ders veren bir öğretmenin işinin doğası gereği, çocuklar tarafından bir baba figürü olarak görülmesi… Bu açıdan aslında saklanmasının imkansızlığı, işi gereği bir özel hayatının olamaması çünkü çocukların ona ihtiyaç duymasının yarattığı muazzam zıtlığı sevdim.
Bu gri, soğuk ülkenin manzarasını da sevdim, eskrimdeki o dansı, baleyi andıran hareketleri sevdim. Beyazın hakim olduğu sporun şıklığını… Ardından Estonya’nın günlük gri komünist rutini var tabi, tüm bunlar bana hoş bir görsellik hissi verdi.
Elbette filmde birçok mesaj saklı. Bir kere film 1950’ler Estonya’sında, herkesin birbirine şüpheyle yaklaştığı, birbirinden korktuğu dönemde geçiyor. Ya yanlış bir şey söylersem, ya sözlerim aleyhime kullanılırsa kaygıları hakim… 
Ama bana göre eskrim çok güçlü bir iletişime sahip. Özellikle yetişkinler ve çocuklar arasında. Onlara nasıl davranacağız? Hele filmde bir cümle var ki; ‘Mesafenizi koruyun!’
Eskrimde gardınızı alırken karşınızdaki kişinin konumunu görebilmek adına mesafenizi korumalısınız. Benim için filmin konusu da buydu: Eğer insanlara ve çevrenize karşı mesafenizi korursanız güvende olursunuz, ama hayatınız anlamsızlaşır. Bir başkasına güvendiğiniz her an yeni bir riske gebedir. İhanete uğrayabilirsiniz ama diğer yandan anlamsız bir yaşam sürme ihtimaliniz de var.”"

Aldığı ödüller:
- 2016 Jussi Award for Best Film 
- 2016 Jussi Award for Best Cinematography 
Film 2015 yılı yapımdır. Eğer bu tarz filmleri seviyorsanız mutlaka izlemelisiniz.
IMDb puanı: 7.1/10
Benim puanım: 10/10
Keyifle Seyirler:)




You Might Also Like

6 yorum

  1. Gerçeğe dayanan filmlerin tadı başka, The Fencer kaliteli bir yapıma benziyor :)

    YanıtlaSil
  2. Gerçek hikayeleri ben de seviyorum. Mutlaka göz atacağım.

    YanıtlaSil
  3. Bu filmi izlerim😍😍😍

    YanıtlaSil