Şiir türünde yazılmış bir kitap ile karşınızdayım. Kitabı okumadan önce kitabın ismini araştırmaya karar verdim. Bu sayede şiirleri daha iyi anlayacağımı düşünüdüm. Desapericidos, İspanyolca bir kelime olup gözden kaybolan anlamına geliyor.  Decadent Latince bir kelime olup anlamı çökmüş/ itibarını yitirmiş anlamına geliyor.

Başlığın anlamını okuduğumda çöken birinin düşüşü ile ilgili şiirler okuyacağımı hissettim. Başladım şiirler arasında yolculuk yapmaya. Şiirleri okurken varlığın ve yokluğun iç içe geçtiği şiirler okudum. Yaşamını bitirmek isteyen ölümün derinliğini yaşamak isteyen şiirler karşıladı beni. Sanki yaşamda istediğini bulamamış, zorluklarla mücadele etmiş ancak yorulan bir ruh hissettim. Şiirlerde varlık, yokluk, ölüm ve yaşam kelimelerini kullanarak zıtlık ve aynı zamanda zıtlığın içindeki felsefeyi ortaya çıkarmak istemiş.

"Hasta Siempre

Raylar trenlere paralel geçerdi
       kaburgaları sızlardı toprağın
avuçlarında kum, dökülürdü rüzgarın eteğine

Uzanırdın sarı, beyaz taş yapı istasyonlara
     göğüs sıkışıklığında gelincik büyürdü
bir varmıştın, çok yokmuşsun

Ela gözlerinin içine baka baka
     tüm yoklamalarda yok yazıyordu
ilkokul/ ilk aşkın Hediye öğretmen

/Varlığının tek ispatı, yok yazılmandı/

Varmışsın ki, yok yazılıyordun

Buz mai bakışı, mezar toprağı kokusu nefesi
   küflü teni ve hercai duruşu
   istasyon şefi içinde üşürdü
   yakardın tüm yoklama kağıtlarını

/Varlığının tek ispatı yanan yoklama kağıtlarının külüydü/"

Şiirlerde kullanılan kelimeler ile sanki şiirlerin içinde hissettim kendimi. Devlete yapılan eleştirleri okurken Atila İlhan esintisi, Nazım Hikmet seslenişi duydum. Kitap üç bölümden oluşuyor. Birinci bölüm Devletin Rahminde Geçen Günler; ikinci bölüm Devletin Küvezinde Geçen Günler ve son bölüm Devletin Çarkında Geçen Günler.

"Somasker

Botumun biri çamurlu, diğeri kömür
Geceye inerim, elimde kazma
Uzanırım güneşe mataramla
Beni bir sorgu tuttu, dumansızım

Takıldım morg sırasına
Yarama ekmek bandılar
Hariciler çentik attı boynuma
Boynum ki kıla ince
Bağlasam durmam ipin ucunda
Fikrimin kanlı hali içler acısı 
Beni bir sorgu tuttu, ansızım

Damar çatlar ey "ar" ülkemde
Kurbağa giymiş sığırlar öper boynumdan
Küçük kız velhasıl kelam
Yar, gözü kan yan oturmuş boğaza
Tıkanır vapurlar
Beni bir sorgu tuttu, uykusuzum

Tanrıya yaklaştım sandıkça
Zirveler içime kustu, ölüm korkusu
İndikçe yerin kör gözüne
Sandım kurtulunur savaşlardan
Savaşmadan ölmeği öğrendim

Beni bir sorgu tuttu, sorgusuzum
Sorma gitsin ülkem, sor da..."

Eğer şiir okumaya yeni başlıyorsanız bu kitap size ağır gelebilir ancak şiirlerle içli dışlıysanız ve yeni kalemler okumaktan hoşlanıyorsanız bu kitabı sevebilirsiniz. Ben şiirleri severek okudum.

"Özürlü Veda 

Yorgun ve küs gideceğim
- zamanım geldiği için değil-
Gitmek istediğim için
Ama zamanımın gelmesini de isterdim doğrusu
Yüke dönen bu bedeni bırakıp da gideceğim

Ölü kuşlar gömün mezarıma/ kanatlarını ödünç alıp da 
gideceğim
Kararsızlıklarımı, açılamayıp boğulduğum denizleri
Kırmadığım, çalmadığım için pişman olduğum kapıları 
Arkamda bir köpeğin dostluğunu bırakıp da gideceğim

Çatılara dokunmadan, balkonlara uğramadan
Sabah ışıkları yanmadan daha
Sokak kedilerinin üzüntüsünü de götüreceğim giderken 
Yabani güvercinlerin
Minnet yüklü bakışlarını da koyacağım yanıma
Hiç tanımadığım insanların müteşekkirini de alıp gideceğim

Belki bekleyen olmayacak, belki de uğurlanmadan
Ara yolda, arafta, kıyıda, köşede, kenarda
İki arada bir derede, hiç herde, her elde
Olmadığım zamanın, olduğum anında
Kalacak olsam da gideceğim

Yüke yük edemem
Kalemleri çocuklar alsın, mürekkepleri de kangrenler
Kitapları kapının önüne koyun, gelen giden alsın
Hatta durun
Tüm her şeyimi, yani hiçbir şeyimi
Toplayıp koyun kenara, kim dilerse alsın,
Hiç benim olamayan bu hayatı
Ne de olsa ister istemez geldiğim bu yerden gideceğim
...."

"Uzun Kısa

Ağır ağır toprak döküyor ağaç
Bir martının kanadına kondu deniz
Can çekişiyor kucağımda keman sesi

Şimdi, şu anda, hali hazırda
Gülümse

-Hayat, kısa bir şiir nasıl olsa
Uzun uzun okunan-
..."