Rainer Maria Rilke Genç Bir Şaire Mektuplar

14:45:00

Mektupların insanı cezbeden bir büyüsü olduğuna inanıyorum. Sadece size yazılmış ve bu yazılar ile başka dünyalara doğru bir yolculuk yapacağınız sözcüklerin havada ahenk içinde dans ettiği mektuplar..

Okuduğum her mektup bende bu etkiyi yaratır. İster kısa olsun ister uzun olsun. Üstelik bu mektupları yazan kişi sözcükleri kullanarak sanat eseri yaratan biriyse o mektuplar benim için eşsiz bir edebiyat şöleni oluyor. Tıpkı Rilke'nin yazdığı bu güzel mektuplar gibi...

Mesleğinin ona uygun olmadığını düşünen genç bir şair olan Kappus, Rilke'ye yazdığı şiirleri yollayarak ondan şiirleri için ne düşündüğünü yazmasını ondan tavsiye ister. Rilke'nin ona yazmasıyla o güzel mektupların içine doğru yolculuk yapıyoruz. Ayrıca Kappus'un düşüncelerini anlayacak en iyi kişi Rilke'den başkası değildir. O da aynı yollardan geçmiştir ve aynı duyguları yaşamıştır. Kappus'a düşünceleri ile yardım edecek kişi Rilke'den başkası değildir. 

"Madem benden öğüt istediğinizi söylediğiniz, artık böyle şeyler yapmayı bırakmanızı rica edeceğim. Kendi dışınıza bakıyorsunuz ve şu an için en doğrusu bundan kaçınmanızdır. Size hiç kimse öğüt veremez ve yardım edemez – hiç kimse. Yapmanız gereken sadece, içinize dönmek. Size yazmayı neyin buyurduğunu bulun; kalbinizin derinliklerinde köklerini salıp salmadığını görün; peki ya yazmanız yasaklansaydı, bu sizi öldürür müydü? İtiraf edin kendinize. Gecelerinizin en sessiz vaktinde kendinize yöneltin en can alıcı soruyu: mutlaka yazmalı mıyım? Derinlerden bir yanıt için açın içinizi. Şayet cevabınız onay içeriyorsa ve bu önemli soruyu güçlü bir “mutlaka yazmalıyım” ile karşılıyorsanız, hayatınızı bu zorunluluk doğrultusunda kurun. Tüm yaşamınızın, en mütevazı ve en kayıtsız zamanı bile, bu dürtünün bir işareti ve şahidi olsun. Sonra Doğaya yaklaşın. Sanki daha önce hiç denenmemiş gibi, gördüklerinizi, hissettiklerinizi, sevdiklerinizi ve kaybettiklerinizi ifade etmeye çalışın."

Rilke'nin yazdıklarını okurken onun naif kalbini hissedeceksiniz. Karşısındakini kırmamak için düşüncelerini o kadar güzel anlamış ki sözcüklerin gücünü hissederek okuyacaksınız mektupları. 

"Sözcükler öyle hassas ve neredeyse dile getirilemez şeyleri anlatırlar ki düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilen insanlar bile afallar."

Mektupları okurken her bir sözcüğün ve her bir cümlenin uyumuyla kendinizi edebiyat şöleninin içinde hissedeceksiniz. Bu yüzden acele etmeden okumanızı tavsiye ederim.

Mektupların içinde Rilke'nin verdiği tavsiyeler hayatın kendisini anlamınızı sağlayacak. İnsanın kendini bilmesini, yalnızlığın önemini, yaşamın ne olduğunu, sevginin gücünü,  aşkın ne olduğunu ve kendini anlatmaktan yorulan insanların onları anlamayacak kişiler için kendilerini yormaması gerektiğini o kadar güzel anlatmış ki okurken birçok yerin altını çizdim. 

Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

"İyi, hatta muhteşem, geleneklerin bolca yer aldığı bireysel bir şeyler yaratmak için tamamen olgunlaşmış bir güç gerekir. Kurtarın kendinizi bu genel temalardan ve gündelik yaşamınızın size sundukları üzerine yazın. Kederlerinizi ve arzularınızı, zihninizden geçen düşünceleri ve güzelliğin bir türene olan inancınızı betimleyin. Tüm bunları yürekten gelen, sessiz, mütevazı bir samimiyetle tasvir edin ve kendinizi ifade ettiğiniz zaman, etrafınızdaki Şeyleri, rüyalarınızdan hatırladığınız imgeleri ve nesneleri kullanın. Günlük hayatınız yetersiz geliyorsa, yaşamınızda değil, kendinizde arayın suçu. Yaşamın zenginliklerini ortaya çıkaracak kadar iyi bir şair olmadığınızı itiraf edin; zira yaratıcı için ne yoksulluk vardır ne yoksul, ne de önemsiz bir mekân. Duvarları dünyaya ait tek bir sesi bile geçirmeyen bir hapishanede bulsanız dahi kendinizi, çocukluğunuz, o paha biçilmez mücevher, anıların zengin kaynağı, sizin yanınızda olmayacak mı yine de? Dikkatinizi buraya yöneltin. Bu muazzam geçmişin dipteki duygularını uyandırmaya çalışın ki kişiliğiniz güçlensin, inzivanız alacakaranlıkta yaşayabileceğiniz, başkalarının gürültülerinin akıp gideceği, uzak ufuklara açılan bir mekân haline gelsin. İçe dönüşünüzden, kendi dünyanıza dalışınızdan şiirler çıkarsa ortaya, iyi yazıp yazmadığınızı sormayı düşünmezsiniz bile."

"Bir sanat eseri gereksinimden doğduysa güzeldir zaten."

"Muhtemelen çoğu zaman pek bir işinize yaramayacak bir yanıta hoşgörü göstermelisiniz, zira en nihayetinde ve tam da en derindeki en önemli konularda, tarif edilemez biçimde yalnızız. Bir insanın bir başkasına başarılı bir şekilde öğüt vermesi veya yardımcı olması için pek çok şeyin meydana gelmesi, pek çok şeyin yolunda gitmesi, bir takımyıldız kümesindeki tüm yıldızlar kadar sayısız olayın gerçekleşmesi gerekmektedir."

"Hiçbir tecrübe çok önemsiz olmamıştır ve en küçük olay kader gibi gözlerinizin önüne serilirken, yazgının kendisi, her ipliğinin son derecede hassas bir el tarafından yönlendirilerek, ötekisinin yanına yerleştirildiği ve bunun gibi yüzlercesi tarafından tutulduğu, desteklendiği harikulade, engin bir kumaş gibidir."

"Yaratıcının en zor sınavlarından bir tanesi, daima en iyi erdemlerinden habersiz kalmak ve onların farkında olmamaktır, yoksa içtenliklerini ve masumiyetlerini yitirirler!"

"Her şey ilk önce gebeliğe ve sonra doğum yapmaya benzer: Her bir izlenimin ve duygu embriyosunun tamamlanmasına, karanlıkta, sözsüz, bilinçsiz, kendi kavrayışınızın bile ötesinde, derin bir tevazu ve sabırla yeni bir berraklığın doğacağı vakti beklemesine izin vermek. İşte bu bile başlı başına, sanatçı olarak yaşamak demektir, tıpkı yaratımdaki gibi anlayış içinde.
Zaman ölçüt değildir söz konusu buyken, bir sene önemsiz, on yılsa hiçbir şeydir. Sanatçı olmak, rakamlarla uğraşmamak ve muhasebe yapmamak demektir. İlkbaharın fırtınalarında güvenle dimdik duran, özsuyunu zorlamadan, ardından yaz gelir mi gelmez mi korkmayan bir ağaç gibi olgunlaşmaktır sanatçılık. Muhakkak gelir, ama yalnızca, önlerinde kayıtsızca sessiz ve uçsuz bucaksız serili sonsuzluk varmışçasına sabırlı olanlara. Hayatımın her günü öğreniyorum bunu, minnet duyduğum bir acıyla öğreniyorum: sabır her şeydir!"


"Size şimdi verilemeyecek yanıtlar aramaktan vazgeçin, zira onları yaşayamayacaksınız. Can alıcı nokta, her şeyi yaşamaktır zira. Soruları şimdi yaşayın. Kim bilir sonra, uzak gelecekte bir gün, siz farkına bile varmadan, adım adım, çizdiğiniz yolla yanıta ilerleyeceksiniz. Belki de içinizde yaratma ve oluşturma olasılığını, özellikle mutlu ve saf bir yaşam yolu olarak, içinizde taşıyorsunuz. Kendinizi bunun için eğitin ama kendi istencinizden, en derindeki benliğinizden gelen bir gereksinimden kaynaklandığı müddetçe karşınıza ne çıkarsa çıksın büyük bir güvenle kabul edin, bu her ne ise kendinize vazife edinin ve hiç bir şeyden nefret etmeyin."

"Oysa yalnızlığınız en alışılmadık koşulların ortasında bile sizin destekçiniz ve yuvanız olacak. Sayesinde tüm yolları bulacaksınız."

"Başkalarıyla paylaşacak hiçbir şeyiniz yoksa Şeylere yakın olmaya çalışın, sizi bırakıp gitmeyeceklerdir. Geceler hep sizinledir; ağaçlardan, diyarlardan esen rüzgârlar da öyle. Şeylerin ve hayvanların dünyasında her şey, sizin de yer alabileceğiniz hadiselerle doludur. Çocuklar da siz tıpkı kendi küçüklüğünüzde nasılsanız öyledir, aynı şekilde kederli ve mutlu. Çocukluğunuzu düşünürseniz, bir kez daha aralarına katılırsınız, yalnız çocukların arasına. Yetişkinler önemsizdir, haysiyetlerinin bir değeri yoktur."

"Zira başlamanın kendisi hep güzel değil midir?"

"İnzivanızda, içinizdeki bir şeyin bundan kurtulmak istemesinin kafanızın karışmasına izin vermeyin. Sakin ve ihtiyatlı kullanırsanız, tıpkı bir alet gibi, bu arzunuz tek başına, yalnızlığınızın büyük mesafeler kat etmesine yardım edecektir. Pek çok kişi, (geleneklerden ötürü), çözümleri kolaydan ve kolayın da en kolay tarafından beklemektedir. Zor olana güvenmemiz gerektiği ortada, canlı olan her şey ona güveniyor zira. Doğa’daki her şey nasıl gerekiyorsa öyle büyüyor ve kendini koruyor, içinden geldiği gibi, ne pahasına olursa olsun ve tüm tersliklere karşı kendisi olmaya çalışıyor. Az şey bilmemize rağmen, zor olanın bizi asla bırakmayacağına güvenmeliyiz mutlaka. Yalnız olmak iyidir, çünkü yalnızlık zordur; bir şeyin zor olması onu yapmamızın nedenlerinden biri olmalıdır."

"Sevmek de güzeldir, zira sevgi zordur. Bir insan için bir başka insanı sevmek, belki de bize verilmiş en zor görevdir, nihai görev, hem nihai sınav hem kanıt, tüm diğer işler için bir hazırlık. Her şeye yeni başlayan gençlerin, sevme yetisine sahip olmamalarının nedeni budur: öğrenmekle yükümlüdürler. Yalnız, endişeli, şiddetle çarpan kalplerinin etrafında toplanmış tüm varlıklarıyla, tüm güçleriyle, sevmeyi öğrenmek zorundadırlar. Ne var öğrenme süreci daima uzundur ve gözlerden ıraklık gerektirir. Sevmek, uzun bir süre yaşamın ötesindedir, yalnızlıktır, seven için artan ve derinleşen bir ıssızlık. Sevmek ilk başta birleşmek, teslimiyet ve diğer insanlarla bütünleşmek değildir, zira belirginleşmemiş, tamamlanmamış ve hala tutarsız iki kişinin birleşmesi nasıl olurdu? Diğer kişinin uğruna, bireyin olgunlaşmasını, kendi kedine bir varlık, kendi başına bir dünya olmasını gerektiren ne muazzam bir teşviktir sevmek. Kişiden gereksinimleri çoktur, onu seçer ve büyük mesafeleri kat etmesi için zorlar. Gençler kendilerine bahşedilen bu aşkı, kendi dönüşümleri için (“gece gündüz dinleyerek ve şekil vererek”) ve salt bunun için kullanmalı. Bütünleşmenin, teslimiyetin ve birleşmenin hiçbir türü, uzunca bir süre, kendini saklaması ve kendine çeki düzen vermesi gerekenlere uygun değildir. Doruk noktasıdır sevmek, belki de, insan yaşamı onun için henüz yeterince geniş olmadığından.
Gençler, doğaları gereği sabırsızdır ve aşkın etkisi altındayken, çoğu zaman ve feci halde, kendilerini birbirlerine savururlar. Kendilerini dağıtırlar, oldukları gibi, tüm dağınıklıkları, düzensizlikleri, şaşkınlıklarıyla. Ve sonunda ne olur? Birleşme diye adlandırdıkları, mutluluğumuz ve geleceğimiz dedikleri, sanki mümkünmüş gibi, bu yarım yamalak şeyler yığınıyla, hayat ne yapabilir ki? Böylece her biri, diğerinin uğruna kendini ve ötekini ve hala gerçekleşmek isteyen pek çok şeyi kaybeder. Büyük mesafeleri, olasılıkları kaybetmenin ötesinde, yaklaşan ve uçup giden nazik ve öngörülü Şeylerden, hiçbir işlerine yaramayacak verimsiz bir kafa karışıklığı uğruna, biraz tiksinti, hayal kırıklığı ve yoksulluk ve en tehlikeli caddelerdeki barınaklar gibi türeyen sayısız gelenekten bir tanesine kaçıştan başka hiçbir yere götürmeyecek bir karmaşa için vazgeçer. İnsan deneyiminin hiçbir alanı, böylesine kapsamlı şekilde örf ve adetlerle donatılmamıştır: can yelekleri, tekneleri, kollukları vardır. Toplum, her türlü sığınağı yaratabilmeyi becermiştir, zira aşk hayatını bir eğlence olarak görmeyi seçmiştir ve ona basit, ucuz, güvenli ve emin bir biçim vermiştir, tıpkı halka açık eğlence yerleri gibi.
Yanlış bir şekilde seven birçok gencin, yani teslimiyetle ve yalnızlıklarından vazgeçerek, eninde sonunda başarısızlıklarının baskını hissettikleri ve içine düştükleri bu durumu kişisel yöntemleriyle yaşanılabilir ve verimli kılmak istedikleri bir gerçektir. Öte yandan, sıradan insan pek tabi böyle yaşamayı sürdürecektir. Gençlerin doğaları onlara, aşkla ilgili sorular söz konusuyken, bunun ne alenen ne de şu ya da bu geleneğe göre çözülemeyeceğini söyler. Bu sorular, her halükarda, yeni, özel ve bütünüyle kişisel bir yanıt gerektiren, iki insan arasındaki mahrem sorulardır der. Zaten kendilerini birbirlerinin kollarına atarak, artık kendi sınırlarını kaybetmiş olanlar, bundan böyle kendilerine ait hiçbir şeye sahip olmayanlar, şimdiden en alta gömülmüş yalnızlığın derinliklerinden kendilerine bir çıkış yolu nasıl bulabilirler?
Çaresizlikle hareket ederler ve yaklaşan sondan, evlilik gibi mesela, en iyi olasılıkla kaçmaya çalışırlarsa, daha az belirgin olan ama bir o kadar ölümcül başka bir geleneksel çözümün ağına düşüverirler. Örf ve adetle çevrelenmişlerdir. Vaktinden önce bir araya gelinmiş, bulanık bir birliktelikle hareket edildiği zaman, her türlü eylem gelenekseldir. Böyle bir karmaşanın götürdüğü tüm ilişkilerde, ne kadar tuhaf olsa da ( sıradan anlamda ahlaksız mesela) kendilerine özgü kurallar ortaya çıkar ama bu durumda, ayrılık bile geleneksel bir adım, şahsi olmayan, güçsüz, verimsiz tesadüfî bir karardır."


"Tehlikeli ve sağlıksız yegâne hüzün, gürültüyle bastırmak için sosyal alana taşıdığımızdır. Tıpkı, yüzeysel olarak ve akılsızca tedavi edilen hastalıklar gibi, zira kısa süreliğine geri çekilmelerinin ardından tekrar daha korkunç bir şekilde patlak verirler. İçimizde birikirler. Hayattırlar, yaşanmayan, reddedilen, kayıp, ölebileceğimiz bir hayat. Bilgimizin erişebileceği noktanın, önsezilerimizin siperlerinin biraz ötesini görebilseydik, belki üzüntülerimize, sevinçlerimize gücendiğimizden daha çok güvenerek dayanırdık. İçimize yeni bir şeylerin, bir bilinmeyenin girdiği anlardır bunlar: duygularımızın ürkek bir utangaçlıkla sustuğu, içimizdeki her şeyin geri çekildiği, sessizliğin doğduğu ve yeni deneyimin, kimsenin bilmediği, her şeyin tam ortasında durduğu ve hiçbir şey söylemediği."

"Nihayetinde bizden istenen tek cesaret türü budur: karşımıza çıkabilecek en tuhaf, en alışılmadık, en açıklanamaz deneyimlerle yüzleşebilme cesareti."

"Size tek bir şey daha söylemem gerekirse, sizi rahatlatmaya çalışan kişinin, size kimi zaman zevk veren yalın ve sessiz sözcüklerin arasında sıkıntı çekmeden yaşadığını düşünmeyin sakın, derdim. Yaşamında pek çok dert ve keder var ve sizinkinin çok gerisinde kalmaya devam ediyor. Başka türlü olsaydı zaten, o sözcüleri bulmayı asla beceremezdir."

"Duygulara geldiğimizde, sizi yoğunlaştıran ve havalandıran tüm hisler durudur. Saf olmayan tek duygu, varlığınızın sadece tek bir yanını kavrayan ve sizi bozandır. Çocukluğunuzla yüzleşirken düşünebildiğiniz her şey, güzeldir. Bugüne kadar ne olduysanız, en iyi zamanlarınızda bile, sizi bunlardan daha fazlası kılan her şey doğrudur. Tüm kanınıza işlemişse, zehirli veya bulanık değilse, dibe kadar berrak, içini görebileceğiniz sevinçle doluysa, her türlü yoğunluk iyidir. Ne demek istediğimi anladınız mı?"


You Might Also Like

6 yorum

  1. Değişik bir kitap gibi duruyor😮

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mektup türünde kitaplardan hoşlanıyorsan seversin :)

      Sil
  2. Rilke'nin mektupları oldukça meşhur. Okuma fırsatım olmamıştı ama seçtiğin alıntıları okuyunca merak ettim :)

    YanıtlaSil
  3. Ne kadar her türden kitap yorumlasanda sanırım zevklerimiz aynı 🌸🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah sanırım ben bu kitabı baya sevdim umarım sen de seversin :)

      Sil