Erdal Arslan Hiç'inci Yokul Şahsın Hikayesi

09:00:00

Hayat sizin için nedir? Hayatınızı yaşadıklarınızı gözden geçirdiğiniz zaman geçmişiniz sizi mutlu ediyor mu? Eğer etmiyorsa geçmişiniz sizi yoruyorsa ve hatalarınızdan ders çıkarmak yerine mutsuzsanız ilk başta kendinizi affetmekle başlamalısınız.

Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Herkesin yaptığı hatalar yaşadığı mutsuz anılar vardır. Ancak hayatta nefes aldığınız sürece bu dünyadayız demektir. Ve kendimizi affederek ilk adımı atmalısınız.

Kitap, deneme türünde yazılmış denilse de bende şiir izlenimi bıraktı. Sanki anlatılmak istenilenler kelimelerin dansı ile sade bir dille şiirsel olarak aktarılmış. Ne yaşarsa yaşasın kalemin gücüne inanan birinin yazdıklarını okuyoruz. O kendi düşüncelerini anlatmak için yazmalıydı.

Yaşam da böyle değil midir? Bazen kötü olaylar yaşarız ama umudu içimizde hissettiğimizde yeniden küllerimizden doğarız. Belki onlarca kez küllerinden doğmaya çalıştın. Bu küllerinden doğarken kendini affettin mi? 

Yazılarda ya da bana göre şiirlerde maneviyata inanç tasavvufi öğeler de bulunuyor. Bu dünyanın geçiciliğinden bahsediliyor bazı yazılarda. Allah'ın affediciliğinden bahsediyor. Asıl önemli soruya geliyorum. Siz kendinizi affetmeye hazır mısınız? 

Eğer hazırsanız bu kitapla yolculuğunuza başlayabilirsiniz. Yeni bir yaşamın ilk nefesini mutlu bir şekilde almanızı dilerim.


"Hayat..
Bir bilmecedir...
Şifreler verir sana doğru cevabı bulman için,
Doğru cevabı vermez...

Hayat..
Bir labirenttir...
Sayısız çıkmaz sokakla selamlaşmadan,
Hedefine ulaştırmaz...

Hayat...
Bir imtihan salonudur...
Gözetmeni olmayan, süresini bilmediğin...
Önüne hangi dersten hangi sorunun geleceğini 
kestiremediğin...

Hayat...
Kader denilen bir olgunun cüzi irade denen diğer bir olguyla
yaptığı kombinasyonun sayısını bilmediğin permütasyonlar 
yumağıdır...
Elinde olmayanların sırtına yüklendiği, elinde olanların bu
yükü taşımaya çalıştığı bir arenadır...

Hayat..
Bir trajedir...
Bir dramdır...
Bir komedidir...
En mutlu günlerini yaşarken en berbat yarınların harcını 
kardığının farkına varamamaktır...
En büyük acıları yaşarken aydınlık ufuklara gebe bir karanlığın
son demlerinde olduğunu bilememektir...

Hayat...
Tezatların tarlasıdır...
Dost bildiğinin düşman olması...
Düşman sandığının dost eli uzatması...
Kazandığında kaybetmek, kaybettiğinde kazanmaktır...

Hayat..
Hasrettir... Özlemdir...
Bir kardeş selamında bulduğuna yeni bir kardeş selamında
tekrar el uzatabilme umududur...
Bir kardeş yüreğinde bir abi bakışını tekrar görebilme
hayalidir...

Hayat...
Pişmanlıkların...
Nedametlerin...
Utançların deryasıdır...
Kumpasın kapanında kaybettiğini, vefanın ve affetme
erdeminin bağrında yeniden kazanabilme ümididir....

Hayat...
Ettiğini bulma cenderesidir...
Yoldan kaydığın kadar kaymasıdır parmağının...
Kırdığın kalp sayısınca kırılmasıdır kemiklerinin..
Kibrin derecesinde rezilliği yaşamandır vicdanında...

Hayat...
Sevgidir...
Umuttur...
Hoşgörüdür...
Affetmektir...
Anlamaktır...
Yıl kadar süren saniyelerin, asırlara bedel günler getirdiği,
uykusuz gecelerin kapkara sessizliğinde arşınlanan Arnavut
kaldırımlarının Necip Fazılcasına Çile'yi haykırdığı
zamanların ötesinde...
Bir Eylül sabahında ya da akşamında...
Bir kardeş selamında...
Yeniden buluşmak sevdasında...
İçe akan gözyaşlarında nedameti yıkamaktır...

Hayat...
Yarını bilemediğin...
Bugünü yaşayamadığın...
Dünü değiştiremediğin...
Bir arzuhaldir....
Süte beyaz mürekkeple yazdığın...
Sadece beyazdaki beyazı ayırabilenin okuyabildiği...
Ve yazanın okunduğunu bildiği..."

"Beden yorulunca alın terler,
Yürek yorulunca göz...
Kırk fırın ekmek taşıman nafile,
Bir çuval inciri çürütür, bir tek söz!"

"Ben yazarım..
Kimisi okunduğu gibi anlar...
Kimisi dokunduğu gibi!"

"Hayat ne garip;
Koca kayalara takılır ayakta kalırsın,
Bir çiçeğe takılır yıkılırsın..."



You Might Also Like

0 yorum