Burak Yetişmez Beni Beraber Öldürdük

13:36:00

Aşk, belki de hayatımıza bir kere dokunur. Bu dokunuşu ya yakalarız ya da elimizden kaymasına müsade ederiz. Duyguların kişiye özgü olduğunu düşünenlerdenim. Aşk da bana göre kişisel bir duygu. O duyguyu hissetmek ve yaşamaya çalışmak da kişiye özgüdür.


"Şöyle demiştin bir keresinde "Eğer seninle imkansız olmasaydık bir Piraye ve Nazım olabilirdik." Onur duydum...!"

Bu kitap; aşkı bulmuş ancak onu tutamamış birinin kaleminden dökülmüş. Bu dökülüşte biraz pişmanlık, biraz melankoli, biraz özlem ve en önemlisi de ona olan aşkı var. 

"Nazım Hikmet, cezaevi günlerinde Piraye Saatleri olarak belirlediği 21.00-22.00 saatleri arasında Piraye'yi yazar her satırında. Mektubun birinde yazdığı her dizeyi artık Piraye dilinde yazdığını söyler.

Ben de Meltem dilinde yazmaya başladım bu derde düşeli beri..

"Ah bir şiir ne kadar güzel olabilir ki
İçinde sen geçmedikçe
Sen o güzel kadın
Hele bir de o saçlarını yana atışın yok mu?
Bir kuş cıvıltısı sanki
O karanlık o efsun bakışlar
Hani bilir misin?
Bir yalnızın aşka düştüğü anı
Veya bir sarhoşun şarabı bulduğu an
İşte o gece düştüm ben bir girdabın en kuytu 
yalnızlığına
Düşün ki bir kahve tanesisin
Ve etrafında milyon yalnızlar
Her biriniz ayrı yalnızsınız
Bir kahve tanesi karıştırılmayı beklerken 
başka yalnızlarla
İşte ben o an gibi bekledim yalnızlığını.
Gel ve kahve tanem ol...""

Meltem'in dilinden yüreğindeki aşkı yazdı. Yüreği bu rastlantıyı ilk başta anlamadı. O yaşadıklarından sonra aşka inanmayan biriyken bir gece kendisine aşkı tanıtacak birisi karşısına çıktı.

"Bazı rastlantılar vardır hayatınızı değiştiren. Bunun hayatınızı değiştireceğini asla o an bilemezsiniz zira bilseydiniz daha titiz davranırdınız."

O da Meltem'in onu hayatını değiştireceğini bilseydi o hatayı yapmayacaktı. Meltem'in aşkı arayan içindeki masum çocuğun gitmesine izin vermeyecekti. 


“Rastlantıların sizi nerede bulacağını ve hayatınızı nasıl değiştireceğini düşünmemekle birlikte uzun süre aslında onun bir rastlantı olduğunu bile bilmeyiz. Ve bu şekilde acemice yaşarız hayatı. Bu yüzdendir ki her hatamız öncekinden daha büyük oluyor. Düşünmeden hareket etmenin cezasını çok defa çekeriz.”

O da düşünmeden bir hata yaptı ve hatanın sonucuna yaşayarak hayatına devam etmesi gerekti. Ona yazılar yazdı, şiirler yazdı. Onun Piraye kokulu sevgilisine onun dilinde yazdı. Ne kadar yazarsa yazsın onun hikayesi asla bitmeyecekti.

Kitabı okurken yaşadığı aşkı izledim. Onun hislerini anlamaya çalıştım. Onu dinledim. Bu tarz kitaplarda benim için yaşattığı his önemlidir. Yaşadığı duyguyu bana hissettirmesi. Bu yüzden bu kitabı beğendim. Şiirlerindeki melankoliyi hissettim. Eğer bu tarz kitaplardan hoşlanıyorsanız bu kitabı tavsiye ederim.

Aşkı bulduğunuzda onu kaybetmemeniz dileği ile..

"Her insanda kendimi aradım. hayatıma giren, kısa-uzun fark etmeden, her insanda bir şeyler buldum. Onların 'ruhlarını' okumaya çalıştım. Bana bir şeyler kattılar. Köşedeki bakkaldan sokaktaki şarapçıya her insana borçluyum."

"Bazen insan gitmek ister çünkü gidebileceği tek yol budur, bize düşen ona yeni yollar sunmaktır."

"Her birimiz, kendi yalnızlığımızın denizinde rotasız bir geminin kaptanıyız."

"Sonbaharların Tanrı'nın şiiri olduğunu düşünürüm hep."

"Saat 12.45
12.45 vapuru
Martılar, deniz, gökyüzü
Öteden köprü
Bir gemi geçiyor önümden martılarıyla
Az önce geçti içinde uğrak bir şehirle
Bir gemiden sesleniyor
İstanbul'da 12.45 vapuru"

"Hüzün yağıyordu bu kente
Sessiz ve kimsesiz varoş şehrin nefes 
alışlarına
Geceler daha uzun
Şarap daha acı
Ben yüreğimdeki mısraları kağıda
dökerken
Kağıt bana inat bitmek için çığırırken
Sen o şehrin varoluşlarına Tanrı oluyorken
Bu kente hüzün yağıyordu
Benim kimsesiz Tanrıçam
Bu şehrin yağmurlarından bile hüzün 
yağıyor
ben her arayıştan aciz ben 
seni arıyorum
Bu kendin her bir kösesinde
Gel ve arayalım beraber
Bu günah dolu gecelerde."





You Might Also Like

0 yorum