Monaco Ville - Monte Carlo (Monako)

18:57:00

Monako Prensesi Grace Kelly'in hayatının anlatıldığı filmi izlediğimde merak ettiğim bir yer olmuştur burası.  Bir de Stefan Zweig'in Bir Kadının Hayatından 24 Saat adlı eseri de burada geçiyor. 

Güney Fransa'nın sahillerinde yer alan bu yerin hem tarihini hem de o meşhur Formula 1 için önemini gezdiğimde anladım. Öncelikle zengin bir yer. Gezerken karşınıza birçok yat ve birçok lüks araba çıkacaktır. 

 Gelelim Monaco (Monako)'nun tarihine:


"Monaco 8 Ocak 1297 yılında Cenevizliler’den bağımsızlığını kazanmış. Yani 700 yılı aşkın süredir Prenslik Grimaldi ailesi tarafından yönetiliyor. Tabi arada bazı kesintiler olmuş. 1793-1814 yılları arasında bir dönem Fransa’ya bağlanmış. Sonra 1860 Viyana Anlaşması’na kadar Sardanya Krallığı korumasında kalmış. 1861 yılında Fransa ile imzalanan anlaşma ile bugünkü statüsünü kazanmış. Tabi bunun bir maliyeti olmuş. O zamanlar Monaco’ya bağlı olan Menton ve Roquebrune’u Fransa’ya vererek topraklarının yüzde 80’ini kaybetmiş. Bugün de Grimaldi ailesinden Prens II Albert prensliği yönetiyor. Dış işlerinde Fransa’ya bağlı olsa da iç işlerinde özgür olan bu tarihi prenslik 2002 yılında Fransa ile bir anlaşma imzalamış. Bu anlaşmaya göre Grimaldi ailesinden bir varis çıkmazsa prensliğin yönetimi Fransa’ya geçecek ama Monaco halkı özgür statüsünü koruyacak. 
Fransa‘nın güneyinde Nice ile İtalya sınırı arasında Akdeniz sahilinde ufak bir prenslik burası.Yaklaşık 2 kilometre yüz ölçümüne sahip prensliğin nüfusu ise yaklaşık 38 bin seviyelerinde.Vatikan’dan sonra Dünyadaki ikinci küçük bağımsız devlet olan Monako kara sınırları açısından bakıldığından Fransa ile çevrilmektedir. Monaco vatandaşlarına Fransızca Monagesque (Monagesk diye okunuyor) deniyor. Ülkenin ana dili Fransızca. Burada çok fazla yabancı yaşadığı için başta İtalyanca olmak üzere İngilizce ve Arapça da bilen çok kişiye denk gelebiliyorsunuz. Nüfusun çoğunluğunu Fransızlar oluştursa da Monaco vatandaşı değilseniz şehirde hayat size oldukça pahalı. Monaco vatandaşları kira vb. konularda ekstra avantajlara sahipler. Burada çalışma saatleri ve vergi sistemi de Fransa’dan farklı. 
Şehir devletinin en önemli semtleri ise Monaco Ville ve Monte Carlo’dur. Monte Carlo, Monaco nüfusunun neredeyse yüzde 70’ini barındırır. Monte Carlo’da gösterişli kumarhanelere ve canlı gece hayatına rastlanmaktadır. Monaco Ville ve Monte Carlo arasında yer alan bölgede büyük bir yat limanı vardır."



Monaco hakkında bilgileri verdikten sonra gelelim Monaco'da gezilecek yerlere:
Öncelikle Monaco'ya Nice havaalanında bulunan otobüslerle gittim. Eğer Nice'in merkezindeyseniz tren istasyonundan da gidebilirsiniz.
Monte-Carlo Casino durağında indikten sonra karşıma Le Casino De Monte-Carlo çıktı. Aynı zamanda Opera Binasının da parçasıdır.
"1861 yılında yapımına başlanan ve Fransız mimarisinin en rafine örneklerinden biri olan Monako Opera Binası (Monaco Opera House), opera salonu dışında Monte Carlo Casino’yu da sınırları içinde barındırıyor."
 
 Benim bu binada ilgimi çeken şey fotograftaki tersten ayna oldu. Bence oraya farklı bir hava katmış. Bir de bu yerin bahçesi var. Binayı arkanıza alarak yukarı doğru yürüdüğünüzde Jardins Du Casino ile karşılaşacaksınız.




Jardin kelimesinin türkçe anlamı bahçe demek. Buradaki parkta oturup dinlenebilirsiniz. 










 Casino'dan yokuş aşağı indiğinizde mutlaka tepeden Monaco Ville'e bakın. Zaten çoğu yatlı manzara fotografları ya oradan ya da Le Palais Princier'de çekilmiştir.













Aşağı indiğinizde bana göre arada kalmış bir şapel var. (Böyle yazmamım nedeni ben orayı sonradan fark ettim.) Kilise'nin ismi L'église Sainte Devote. Şapel iki tepenin arasındaki vadide bulunur. Bir de üstüne köprü de yapmışlar. 1070 yılında yapılan bu şapel. Şapele ismini veren Azize,hem Monako hem de Korsika'da ortak olarak bir Patron olarak onurlandırıldı. 4.yy.'da Corsica'da şehit olmuş Devote. Küçük bir tekneye konan bedeni, Monaco sahiline vurur. Yüzyıllar sonra onun ruhunu onurlandırmak için bu kilise yapılır. Adını taşıyan kilise, Prensliğin en tarihi kilisesidir.





Benim en çok dikkatimi çeken durum kayalıkların arasına fotograftaki gibi heykellerin bulunması oldu.







  
Kilisenin karşısında (karşıdan karşıya geçmeniz gerekiyor) sizi William Grover'in "Williams" ismini taktığı, 14 Nisan 1929 yılında Monako'daki motor yarışmasını kazandığı araba karşılıyor. (Grand Prix De Monaco)

 Ve buradan tepeye çıktığınızda sizi Monaco-Ville karşılıyor. (Yat limanın diğer tarafı) Burası Monako'nun başkentidir. Ve sizi Le Palais Princier (Prensin Sarayı) karşılıyor.


"Monaco Ville olarak adlandırılan şehrin en önemli bölgesinde kurulan saray adından da anlaşılabileceği gibi prens ve ailesinin ikametgahı olarak kullanılmıştır. Ülke turizmine olumlu etki gösteren şaheser niteliğindeki yapıtlardan biridir. İlk olarak 1191 yılında Ceneviz Kalesi olarak inşa edilen yapıt uzun yıllar kuşatılmış ve hasara uğramıştır. 13. Yüzyıldan sonra da prenslerin ikametgahı haline dönüşmüştür. 1997 yılında sarayın 700. Yılı kutlanmıştır."


 Sarayın önünde bulunan heykel.
 Saraydan ara sokaklara girdiğinizde Güney Fransa'nın esintilerini hissediyorsanız. Daha sonra karşınıza La Cathédrale de Monaco çıkıyor.

"Saint Nicholas Katedrali (1874 yılında yıkılan eski kilisenin adı) olarak da bilinen Cathédrale Notre-Dame-Immaculée (Immaculate Conception Meryem Ana Katedrali),  Monako Katedrali (Fransızca: Cathédrale de Monaco), Monaco-Ville, Monako'daki Monako Roma Katolik Başpiskoposunun katedrali, Grimaldis'in birçoğu Grace Kelly ve daha yakın zamanda Rainier III de dahil olmak üzere gömülüdür. "





 Kilisenin biraz ilerisinde sizi Musée Océanographique de Monaco karşılıyor.

"I. Prens Albert‘ın denize ve deniz canlılarına karşı merakı sonucu oluşturulan Oşinografi Müzesi (Oceanographic Museum), dünyadaki nadir deniz bilim müzeleri arasında. Tarihi bir bina içerisinde sergilenen koleksiyonda balina, deniz atı, deniz kaplumbağası iskeletleri, gemi modelleri, denizcilik araçları ve silahlar gibi birçok kalıntı bulunuyor."

 Umarım Monako'yu beğenmişsinizdir. Lüks arabaların ve yatların şehri benim gözümle bu şekildeydi.

 Dipnot: Stefan Zweig Bir Kadının Hayatından 24 Saat adlı kitabın yorumu:

https://fuldenufacik.blogspot.com/2016/06/stefen-zweig-bir-kadnn-hayatndan-24-saat.html

You Might Also Like

2 yorum

  1. Animasyon izlemeyi seven biri olarak resimleri görünce aklıma ilk gelen Arabalar animasyonu oldu. Sanırım üçüncüsünde yarışlarda burası gösteriliyordu. Bire bir aynısını yapmışlar.😂 Çok güzel. Tanıtım için eline sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmene çok sevindim ❤️ Animasyona bakacağım ben de

      Sil