İlay Bilgili Onca Günah Varken
21:39:00Zorlukların girdabında yol alan insanların kısık ama etkileyici haykırışları var bu öykülerde. Bu haykırışların içerisindeki patikalarda ilerlerken yıkılmış binaların tortularına rastlayacaksınız. Tortular küçüldükçe dertler derya deniz olacak. Bu dertlerin bilinmesi gerekiyor. Bilinmeli ve yazılmalı. Yazılanlar yok olmadan herkese aktırılabilir böylece.
"İnsanlar hangi günahın büyük olduğuna, kimin hangi günahı işleyebileceğine, çok kişi aynı anda yaptığında dünyanın en büyük günahlarının artık günah olmayacağına karar vermekle kalmayıp başkalarını yok etmeye bayılıyordu."
İlay Bilgili kaleme aldığı on üç öyküsünde, eşitsizliğin neden olduğu toplumsal olaylardan söz ederek okuyucuyu öyküdeki karakterlerin yanına götürmek istiyor. Karakterlerin bakış açılarını sayfalarının içerisine akıtarak gün yüzüne çıkması gerekenler bir bir mürekkebin koyuluğu ile can buluyor. Tıpkı yerin altında ve yerin üzerindeki var olmanın dayanılmaz mücadelesini resmediyor bizlere.
"İşte yine o muhteşem, cömert gün batımlarından biri. Şehirdeki yüzlerce turunç ağacının tepesindeki binlerce küçük turuncunun üzerinde kadim bir tanrı gibi devleşen bir başka turuncu çarşaf güneş şimdi. Günahları, sevapları, kolları, bacakları, ağlamaları, gülmeleri, bebekleri, yaşlıları, susanları, sesini çıkaranları, gözünü kaçıranları, gözünü gözünün içine dikenleri birkaç saniyede eşitleyen depremin bir krater gölüne çevirdiği şehrin üzerinde umarsızca alçalıyor."
Savaşın içerisinde yaşamın sıcaklığını arayan bireylerin, cinayetin soğuk yüzünü, aile kavramının derinliğini, depremin her şeyi toz haline getirmesini, geçmişin izleri, kayıpların ve geriye kalanların boşluklarını buram buram hissettiren öyküler mevcut bu eserde.
Yazarın birçok yerde ve anda tanık olunan olayların gerçekliğini usta kalemi ile gün yüzüne çıkarırken gerçekliğin başka bir bakış açısı ile görünmesini istiyor. Eğer öykü okumaktan hoşlanıyorsanız bu esere mutlaka bir şans vermelisiniz.
0 yorum