Eseri okumadan önce öykülerin geçtiği zaman olan 19.yüzyılda Prag; Avusturya- Macaristan  İmparatorluğu'da yer almaktaydı. Jan Neruda yaşadığı dönemde Çek vatanseverliğini savunduğu için 1871'de vatan hani olarak ilan edilmiştir. "Nasıl Oldu da 20 Ağustos 1849'da Öğlen Yarımda Avusturya Yıkılmadı" adlı öyküsünde küçük bir grup gencin Prag'da devrim başlatıp Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu yıkmak üzere yaptıklarını planı ve yaşanılanları anlatmaktadır. 

"Bir komplo söz konusu olduğunda ne olacağını asla kestiremezsiniz."

19 yüzyıl Prag'ının kaldırımlı ve dolambaçlı sokaklarını arşınlarken; görkemli Saint Vitus Katedrali'nin gotik mimarisinin izlerini takip edip, yazarın çocukluğunun geçtiği görkemli Mala Strana sokaklarının dükkanları, restoranları ve tarihi yerlerini keşfediyoruz.

Öykülerde dikkat ettiğim bir diğer durum ise; her bir öykünün içerisinde yer alan karakterlerin şehrin ruhuna bürünmesi diyebilirim. Şehrin sesini duyarak ve yüreklerinde soludukları bu havanın görüntüsü haline geliyorlar. Özellikle"Nasıl Oldu da 20 Ağustos 1849'da Öğlen Yarımda Avusturya Yıkılmadı" ve "Aziz Wenceslas Ayini" eserlerinde bu duyguyu hissettim.

Yazar aynı zamanda burjuva ve aristokrat kesimi eleştirdiği öykülerinde hiciv unsurunu eklemeyi ihmal etmemiş. Özellikle tek bir hastaya dahil dokunmayan ancak yaşadığı bir olay sonucu "Doktor Dünyabozan" lakabını alan Doktor Herbert'ı anlattığı öyküsünde mizahı en üst seviyede kullanarak okuyucuyu düşündürmek istemiş. Otuz yıldan daha uzun süredir birbirine düşman olan Bay Rsanek ve Bay Schlegl'in oturdukları kafede yaşananları anlattığı öyküsünde aristokrasiye gönderme yapmayı ihmal etmemiştir.

Yazarın gözlem yeteceğinin güçlü olduğu öykülerinde yapmış olduğu Prag sokaklarının betimlemeleri ile kendisini belli etmektedir. Özellikle öykü okumayı ve yeni yazarlarla tanışmayı seven kişilerin bu eseri seveceğini düşünüyorum.