Nagore, 40'lı yaşlarında sevgilisinden yeni ayrılmış ve işsiz bir kadındır. Hayatın ona iyi davranmadığı bu zamanda kirasını ve borçlarını ödeyemediği duruma gelmiş, çaresizliğin tüm vücuduna istila ettiği umutsuzluk dönemindedir. Umutsuzluğun dibinde, üniversiteden arkadaşı olan Lucia kendisine bir iş bulduğunu söyler. Yapacağı iş bir kedi kafede garsonluk yapıp kedilerle ilgilenmektir. Kedilerden hoşlanmayan Nagore için bu durum zorlu olsa da paraya çok ihtiyacı vardır. Bu yüzden kafenin sahibi Yumi'nin teklifini kabul eder.  

"Kedilerin bana öğrettiği önemli bir ders var..." dedi Yumi, bu küçük tanışma seremonisini bir sonuca bağlarken. "Kendini olduğun gibi kabul et, böylece başkalarının onayına ihtiyacın kalmayacaktır."

"Bir keresinde, bir konuşmacıdan pek çok sorunumuzun aslında gerçekten lüks şeyler olduğunu duymuştum. Her şey için kaygılanıyoruz, hiçbir önemi olmayan şeyler için bile. Sence de öyle değil mi? Kediler, kaygılanmak yerine kendi işlerine bakmak konusunda uzmandırlar."

Hayatta herkesin bir dönem noktası, inişleri ve çıkışları olur. Nagore de korktuğu ve yanlarına asla yanaşmadığı kedilerden yaşamın anlamını yeniden bulma yolcuğuna çoktan çıkmıştır. Çünkü kafede bulunan her bir kedi ona hayatın nasıl yaşanılması gerektiğini ona gösterecektir. Önemli olan bunu görmektir.

"Lütfen bana değiştiremeyeceğim şeyler için sükunet, değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve bu ikisi arasındaki farkı görmemi sağlayacak bilgeliği bahşet."

Bu eseri aynı zamanda kendi hayatınızı düşünerek de okumanızı isterim. Çünkü yaşamın koşturmacası içerisinde yapılmayan birçok şeyi kediler size gösterecektir.