Mehmet Can Çevir Bizden Sonra Ben

18:52:00

Bazı kitapları okuduğunuzda boğazınızda bir yumru oluşur. Ne kadar yutkunsanız da geçmez. İşte bu kitabı bitirdikten sonra bunları hissettim. Boğazımda kalan bir yumru...

Bir insanın hayatı birisini tanıdığında değişir. Bu kişi belki de hayatınızın içinde belki de avukat Yusuf gibi bir anda karşınıza çıkacak. Belki de önemli olan hissederek görmek.

Yusuf ceza avukatı. Haksız yere sırf müvekkilinin hapse girmemesi için suçsuz birini hapse yolladı. Hem de ömür boyu. Bu karardan sonra suçsuz adamın bakışları onu delip geçti. Sanki o bakışlar bir şeyi anlatmak istiyordu. Suçsuzluğunu bağırmak istiyordu ama bağıramıyordu. Yusuf o bakışlardan sonra kendini Adliye binasından dışarı attı. Belki nefes alacaktı. Ama o bakışlar onu hiç bırakmadan yağmurun altında koşmaya devam etti. Bir sahaf görene kadar.

Yağmurun artması, yorulması da eklenince dinlenmesi gerektiğine karar verdi. İşte Fedor ile tanışması bu şeklide oldu. Hayat karşısına bir anda Fedor'u çıkardı. Hiç ummadığı bir anda.

Fedor...  Kitaplarla iç içe olan Fedor.  Kitaplarla iç içe olması sayesinde şairlerin şiirlerini hikayesi ile anlaratak okuyor. (Kitaptaki o bölüm benim çok hoşuma gitti. Bildiğim şiirleri yeniden okumak çok güzel bir histi.) 

Fedor'un yüreğimi burkan delip deşen hikayesi. Aslında her insanın hikayesi vardır. Bu hikayeleri anlamak mühim olan. Fedor'un yaşadıkları da beni derinden sarsttı. 

Onun hikayesini okurken tıpkı Yusuf'u etkilediği gibi beni de etkiledi. Aslında zaman ne kadar kıymetli. Bu zamanı en güzel şekilde kullanmamız gerekiyor. Mutlu olarak. Severek. Hissederek. Yaşayarak. 


Eğer sizi sarsacak kitaplar okumayı seviyorsanız bu kitaba bir şans vermelisiniz.


“Şimdiye kadar kim olduğun konusunda da hiçbir fikrim yok fakat bir şeyi çok iyi biliyorum; duyduğu pişmanlık yüzüne bu kadar işlemiş biri, kendine ‘Ben kötü bir adamım!’ diyen bir insan, o andan itibaren bir daha geçmişte yaptığı hiçbir hatayı yapmayacaktır. Seni böylesine kıvrandıran bir pişmanlığın bir daha seni pençelerinin arasına almasına izin vermeyeceksin.”

“Hayat koşturmacası bazen insana kendini bile unutturabiliyor. Bazen bütün işlerimizi, bütün gelecek kaygılarımızı, bütün planlarımızı bir kenara bırakıp kim olduğumuzu sorgulamamız gerekiyor.Gerçekten ben miyim bu bedenin içindeki, yoksa ne diyecekler diye etrafımdaki insanların şekil verdiği etten,kemikten bir heykel miyim? Kim mutlu olmak istemez, değil mi? Mutluluk içindekileri yaşamak mıdır, yoksa insanların yaşattıkları mı? El alem arkandan iyi konuşsun diye onların isteklerini yapmak, istemediklerini yapmamak mıdır yaşamak? Nasıl da uçsuz bucaksız bir duvar örüyor insanların arasına bu herkes dedikleri mahluklar... Bir gün geliyor kendinizi bile unutturuyor size, etrafınızdaki dalkavuklar. Şimdi soruyorum kendime: Kimim ben? Ne için yaşıyorum bu gelmiş ve geçecek olan, kimseye kalmamış ve kalmayacak olan bu dünyada?”

“Yaşadığınız bu gün,
İleride bir gün "hatıra" olarak gelmeyecekse aklınıza, 
Hayatınızı bir gün eksik yaşamışsınızdır...
Şimdi geriye dönüp bir düşünün;
Acaba kaç gününüzü hatırlıyorsunuz?
Ve kaç gününüzü aslında hiç yaşanmamışsınız?”


“Oysa hayata atılan yeni bir adımdır her yeni kitap. Hiç farkında olmazsın, satırların hayatını nasıl değiştirdiğini..."

”“Oku!” dedi. “Çünkü çaresiz kaldığında, kitaplar tutar insanın
elinden. Sonra öyle bir sıkı tutarsın ki sana uzatılan o eli, bir
daha bırakamazsın ve o günden sonra en iyi arkadaşın olurlar;
yeri gelir bir deniz feneri olur, kararan hayatına ışık tutar, yol
gösterirler; yeri gelir sırdaşın olur, acını, sevinçlerini paylaşırlar...
Ve unutma evlat, kitaplar onları elinden bırakmadığın sürece
sadık bir dostun gibi seni terk etmezler.””



You Might Also Like

0 yorum