Hasan Ali Toptaş Kuşlar Yasına Gider

17:19:00

"Baba" kelimesi sadece bir kelime olarak gözükse de hissettirdikleri ile kişiden kişiye değişen bir kelimedir. Hani bazen dili olsa da konuşsa dediğimiz durumlar olur. İşte "Baba" kelimesinin de dili olsa da konuşsa. O konuştukça ne hikayeler çıkacak karşımıza ne yaşanmışlıklar....

Hikaye demişken Hasan Ali Toptaş'ın Kuşlar Yasına Gider eserindeki "Baba" kelimesinin anlamı bir anda umut, ölüm, sevgi, saygı, geçmiş, yolculuk, hüzün oluyor. Her kelime buram buram satırlarda işlenerek sayfalara dökülüyor. Bu kelimeler o sayfalarda okuyucuya sesleniyor. Her seslenişte bir haykırış var. Bu haykırışı herkesin duymasını istemiyor yazar. Bu haykırışı okuyucularının hissetmesini istiyor. Hissederek okuyucuların kitapta yolculuk yapmasını istiyor. 

Hissetmek bazen insanları yorar. Bu yorgunluk kimi zaman zihin yorgunluğu olarak da anlamlandırılabilir. Bu zihin yorgunluğunun özüne inmek gerektiğini düşünenlerdenim. İşte bu yüzden bu kitabı sevdim. Günümüzde yaşanılan bir olayın arkasında geçmişin kendini göstermesini temiz Türkçesi sayesinde okuyucularına sunmuş. Bazı insanların yazması gerekiyor. Hasan Ali Toptaş da onlardan biri.

Kitap, Ankara'da yaşayan yazarın (anlatıcı) babasının bir gün Denizli'den trene atlayıp Ankara'ya tedavi için gelmesiyle başlıyor. Geçmişte yaşadığı trafik kazasından eskisi gibi yürüyemiyor. Ankara'da tedavisini olup eski günlerindeki gibi kamyonuna atlayıp gitmesi gerekiyor. Bazı insanların hayatı böyledir. Gitmeleri gerekir ve bu gidişlerinin gelişleri olduğunu da bilerek giderler. Aziz amca da gitmelidir. Ve geleceğinden emin bir şekilde arkasından karısı beklemelidir. Fakat Ankara'da işler beklendiği gibi gelişmiyor. Ve romanımızın taşları dizilmeye başlıyor.

Anlatıcının babası hastalanınca o da babasının sağlık durumu için Denizli'ye yolculuk yapar. Ankara-Denizli arasında yapılan yolculuklarda türkülerin seslerini duyuyoruz. Bizim de eşlik etmemizi bekliyorlar. Yollar genişliyor ve davet başlıyor. Bu yollarda geçmişin tekerlek izleri anıları çağrıyor davete. Davet bir anda geçmişte gidilemeyen yerleri, yapılamayan işleri hatırlatıyor. Geçmiş de gidilen yollar canlanıp kendilerini hatırlatıyorlar.Geçmiş günümüz ile karışıp imgeleniyor. 

Eğer sizi etkileyecek bir kitap arıyorsanız mutlaka bakmanızı öneririm.

"..hırs atına binenler, çoğu kez ne vakit düştüklerini anlayamazlar."

."...bazı canlıları yara ölüdürmüyor, muhatapsız kalmak öldürüyor."

"Kendini anlatmak için hayat bazen beklediğimizden hızlı davranıyor ..."

"Velhasıl, acı biberdir el kapısı. Ben onu bunu bilmem, şu yalan dünyada en iyisi, el kapısına hiç muhtaç olmamaktır. İyi kötü ufak çapta bir iş kurmuşsan, gözün gibi koruyacaksın onu."



You Might Also Like

0 yorum