Hasan Karataş Mor Melankoli

19:47:00

Gündüzün ardından gece gelir. Geceler karanlıktır. Bazen aydınlığın kıymetini bilmek için gecenin karanlığını görmek gerekir. Tıpkı mutluluğun kıymetini bilmemiz için hüznü görmemiz gerektiği gibi. 

Hüzün kelimesi içinde bir çok duyguyu yaşatır. Bu duygular bir araya gelerek bazen insanı yorar bazen ise dipten onun çıkmasına yardım eder. Hüzün kelimesi içinde bir çok insanı barındırır. Barındırdığı insanların mutluluğu bulması için hüznün kalesine girmesi gerekir. O zaman kalenin soğuk duvarları bir anda yeşillenmeye başlar. 

"Mutlu olmak kadar hüzün de hakkıdır insanın. Bu yüzden bütün duyguları tatmalı insanlar. Her şeyin ayrı bir lezzeti var kendi içinde. Duygu ve his dünyası daha da genişler insanoğlunun, tattığı her duygu ve düşünceden sonra.

Acı bir keder olmasa mutluluğun nasıl bir lezzeti olur ki? Gece olması gündüzün kıymeti mi olur ? Tatsız tuzsuz olur sanki. Zıddı bilinmeyen her şeyde bir eksiklik olmaz mı? Nasıl anlatılır ki zıddı olmayan bir şey?

Yaşanan ve yaşanmakta olan bütün hayatlar, çevremizde olan biten olaylara duyarsız kalabilir mi ki? Ufkunu açar insanın yaşanan duygular. hayal dünyasında yepyeni boyutları keşfettirir. daha bir anlamlı olur yaşanan her duygudan sonra hayat."

Yazarın amacı okuyucularına yalnız olmadıklarını haykırmak. Bu haykırış ile kendi duygularını onlara seslenerek iletmek. Bunu kalemine damlattığı sözcükler ile okuyucularına aktarıyor. 

Sizlerin yaşadığı duyguların başkalarının da yaşadığını bilinmesini istiyor. Aynı duyguları yaşayan insanlar.. Aynı hisleri hisseden insanlar...

O bu hisleri anlatmak için yazıyor. Okuyucuları için yazıyor. Yaşananlara onun penceresinden bakıp kendimize sorular sormamızı istiyor. Herkesin kendinden bir parça bulacağı bir kitap.

Kitapta melankolik bir aşığın yaşadıklarını deneme, anı ve şiirler yoluyla kaleme aktarmış. Bu kaleme aktarışı yazar, sevgilisinden ayrılan( ayrılmak zorunda olan) bir kişinin sevgilisine haykırmak isteyerek yazmış. Ayrılma sürecini dört bölümde onunla konuşarak yazmış. Kitap buram buram melankoli kokuyor. Ama dikkatimi çeken bir şey oldu. Bu melankolide umudun tohumları da var. Zaten hayat da bu değil midir? 

"Sen zamansız bir şiirde,
Öylesine düştün gönlüme,
Hesapsızca girdin düşlerime,
Sevda olup yağdın tüm benliğime.   
Mevsim yine sonbahardı,
Çekip gittin öylece,
Dökülüp serildi umutlarım, 
Yarım kaldı yaşayamadığım, 
Uzak mevsimdeki hayallerim,
Sevdim, hem de çok sevdim."

Eğer bu tarz kitapları seviyorsanız okumanızı tavsiye ederim.

"İnsanlar aslında en çok kendilerini kandırıyorlardı.En çok yalanı kendilerine söylüyorlardı. Kabullenemedikleri her şey için bir yalan uydurup, kendileri hemen inanıyorlardı."

"Sanırım bütün engeller, insanın kendi zihnindedir. Zihnindeki engelleri aşamayan insan, olduğu yerde bütün her şeyi kabul eder ve öylece yaşar gider."

“Yaşamak; bir ağacın toprağa tutunması olsa gerek yaşamak. Her yağmursuzlukta ufku seyretmek umutla. Bir muştu bekler gibi gözlemek yağmur bulutlarını. Geçmedikçe beklenen yağmurlar, daha bir sıkı tutunmak toprağa. Umutla beklemek yarınları, yağmurları. Bütün umutsuzluklara rağmen sımsıkı sarmak toprağı. Daha derine salmak kökleri. Milim milim kök olup suya yolculuk etmek toprağın bağrında. Her güne umutla başlamak. Umutla beklemek ikindi yağmurlarını. Esen rüzgarda aramak kokusunu yağmur bulutlarının. Onu sormak gelen kuşlara. Gelmeyince gecenin serinliğine sığınmak, yakıcı güneşten. Sabırla beklemek. Sabahın çiy tanelerini sabırsızlıkla beklemek. Bir damla su için uykusuz gecelere dalmak. Yaşamak her şeye rağmen sabırla. Yaşamak, şartlar zor olsa da her sabah umuda uyanmak. Yaşamak, sımsıkı tutunmak hayata.”



You Might Also Like

0 yorum