Hayatındaki sıkıntılardan kaçması için eline fırsat geçmişti Hare'nin. Gideceği kafasını dinleyebileceği 3 gün. Yaralarını oluşturan babasından 3 gün kaçabilirdi. Odasında beliren Alya ona böyle bir fırsat vermişti. Ancak bu teklifi kabul ederken hayatının değişeceğinden haberi bile yoktu.

Alya, ondan sadece 3 günlüğüne görünürlüğünü istediğinde gideceğin yerin Ruhlar Şehri olduğundan habersizdi.

Ruhlar Şehri, Dünya'da amansız bir şekilde ölen kendi ecelleri ile ölmeleri gerekirken arafta kalmış kişilerin yaşadığı yer. Buradaki ruhların bedenleri soğuk, kanları cansız bir bedende akan Dünya'da kaç yaşında öldülerse o yaşta kalan kişiler. Bu şehirde yaşayanlar gibi şehrin kendisi de kasvetli ve boğucu.

Hare buraya geldiğinde Azrail'in yanında sırıttığından habersiz kendine bir yer ararken 3 günlük geldiğini düşündüğü yerde temelli kalacağını anladığında kaçmak eylemi ona son darbesini atmıştı. 


 “İnsan kaçmak isteyince neden sonuç ilişkisi kuramıyordu. Sadece olduğu yerden uzaklaşmak istiyordu; sanki acısını ve kötü anılarını yanında götürmeyecekmiş gibi.” 

Alya'ın kandırmasıyla kendini bu yaşamayan kişilerin içinde buldu. Ancak bu şehirde yaşayacakları daha yeni başlıyordu. Ruhlar Şehri'nin lideri Ateş yani Alya'nın abisi bu durumu öğrendiğinde Hare'nin Ruhlar Şehrindeki yaşamı kendi duyguların akışına teslim oldu.

O bir ruha aşık olacağını bilemeden baktı göremediği Ateş'e. Soğukluğu ile Hare'yi yaktı. Tıpkı ismi gibi.

Öncelikle şunu söylemem lazım; Dünya dışında yeni bir yer yaratıp bu yeri betimleyerek okuyucuya aktarmak zor bir iş. Ben okurken kendimi Ruhlar Şehrinde Hare ile yaşadıklarına şahit oldum. Bu yüzden dilini beğendim. Kitap bende,daha sonra neler olacak diye merak ettirerek kendini okuttu. Seri kitabı olduğunu söylemem gerekiyor. Bu kitap da His serisinin ilk kitabı. 

Eğer seri kitapları okumayı seviyorsanız aşk türünde eserler sizin ilginizi çekiyorsa kesinlikle tavsiye ederim.

"Ah bu fiziksel yaralar, ne kadar da küçük kalıyordu kalp yangınlarının yanında."