Lewis Carroll Alice Harikalar Diyarında

18:08:00

Her şey merak ile başladı. Merakın o ihtişamı ile Alice'ın tavşan deliğinden Harikalar Diyarına gidişinin hikayesi. Bu kitabı sadece çocuk kitabı olarak bakmak yerine içindeki felsefeye de odaklanmak lazım. Zaten felsefe de "merak" öğesini içinde barındıran bir daldır.

"Alice, Harikalar Diyarı’na inerek aklın, mantığın, matematiğin ve felsefenin derinliklerinde dolaştı. Lewis Carroll mahlaslı Oxfordlu matematikçi, papaz ve fotoğrafçı Charles Lutwidge Dodgson da çalıştığı okulun dekanının küçük kızı Alice Liddell için yazdığı “Alice Harikalar Diyarında” kitabıyla tam da bunu amaçlamıştı."

Kitap çocuk kitabının yanı sıra "edebi saçma (literary nonsense)"olarak da nitelendiriliyor. Alice'in tavşan deliğinden hayali bir dünyaya düşmesi, gerçeklikten uzaklaşmasını bu isimle anlatmak istemişler.

Peki neden kahramanımız bir çocuk ? 

Çocukların tıpkı felsefeciler gibi meraklı olması etkili olmuş. Kalıpları kabul etmeyen, sürekli soru soran ve kendini öğrenmeye adamış bir çocuktan daha iyisi olmazdı.

"Alice’in merakla tavşan deliğinden bakması ve ardından hiç bitmeyecekmiş gibi gelen o düşüş, insanın kendini birdenbire soruların, sorgulamaların, paradoksun ve kavramların “çöküş”ünün ortasında bulması; bir anda zırhsız ve zeminsiz, çırılçıplak kalıvermesiydi aslında."

"Carroll’un bir amacı vardı; kalıplar ve kurallarla çevrili insanı, dünyanın dışına çıkarıp özgürleştirmek. İnsanlarda merak uyandırıp akla gelebilecek her şeyle ilgili soru sormalarını ve çok iyi bildiklerini sandıkları kavramları (iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, hızlı-yavaş vb.) sorgulamalarını sağlamak. Carroll’un, “hayat” dediğimiz balonda, sonsuzluğa açtığı bir delikti “Alice Harikalar Diyarında”.
Meraklı Alice o deliğe düşmüş ve dünyanın referans olamayacağı kadar farklı ve her an her şeyin, paradigmanın dışına çıkıp saçmalama özgürlüğüne sahip olduğu bir diyara varmıştı. Bu düşüş sırasında dünyaya ait binlerce, milyonlarca kitabın, bilginin, tecrübenin içinden geçmiş; dibe çakılmakla sınanmış ama korkmamıştı. Bu cesareti onu, dünyayı sorgularken her şeyiyle kendini de sorgulayacağı bir yolculuğa çıkaracaktı."
Soruları ile cevabı bulmak yerine o sorulardan yeniden sorular türetmektir felsefenin amacı. İşte Alice'in bu saçma diye tabir edilen diyarda yaptığı buydu. Soru sormak. Olayları sorgulamak.
Bu diyarda gerçekte yapmayacağı şeyler yapıyordu Alice. Demeyeceği tatların tadına bakıyor. gitmeyeceği yerlere gidiyordu. Koklamak istemeyeceği şeyleri kokluyor ve etrafına merakla bakıyordu.
Bu diyarda değişim olağandı. Önemli olan nereden bakman gerektiği. Fikirlerin sonsuz olması, değişikliğin de sonsuz olmasını sağlıyor. Burada mantık yoktu. Tek bir doğru yoktu. Burada değişim vardı.  
"Ve Alice, Harikalar Diyarı’nın uçsuz bucaksız yemyeşil ormanlarında kaybolmuşken rastladığı, bilgeliği temsil eden Absolem adındaki yaşlı tırtılın “Sen de kimsin?” sorusuna tam da buna uygun bir yanıt verdi: “Ben de pek bilmiyorum efendim. En azından şu an için pek emin değilim. Aslında bu sabah uyandığımda kim olduğumu biliyordum ama o zamandan bu yana birkaç kez değiştim sanırım.”
An be an her şey değişiyordu, bu nedenle “şey”leri tanımlamak zordu. Hele ki kendini…"
Gidilmek istenen yol, düşünülmek istenen şey, bakılan yön ne kadar farklı ise gerçeklik o kadar fazlaydı.
Eğer bu tarz kitaplar okumayı seviyorsanız bu kitabı öneririm. Ayrıca daha önce bu kitabı okuduysanız bir de bu düşünceler ile yeniden okumanızı tavsiye ederim.
"Alice: Sonsuzluk nedir?
Beyaz Tavşan: Bazen yalnızca bir saniyedir.” 

You Might Also Like

0 yorum