Reşat Nuri Güntekin Çalıkuşu

15:15:00

Sevdiğiniz birisinden ihanet görseniz de onu affeder misiniz? Sevginin bitmesi zor ama affetmek belki de en büyük mesele bu.

Feride, nişanlısı Kamran'ın ona yaşattığı hayal kırıklığından sonra Anadolu'nun küçük köylerinden birine öğretmen olarak gitmeye karar verir. O sevecen deli dolu neşeli biri için bu kararı nasıl verdiğini okurken bile içinizde bir burukluk oluşuyor.

Öncelikle şunu söylemem lazım, Reşat Nuri'nin kaleminin naifliği kitabı okumanızı sağlıyor. Ben okurken kendimi Feride'nin yanında o köyden o köye giderken buldum. Ben sanki onun valiziydim ve yolcuğuna eşlik ettim. Anılarına eşlik ettim. Defterini yazarken onunla birlikte ağlayıp güldüm. Ama en çok yaşadığı haksızlıklar beni yordu.

Reşat Nuri Güntekin'in hayatına baktığımda karşıma şu cümleler çıktı: "Güntekin, eserlerinde insan sevgisine geniş yer verir. İyimser bir kişiliğe sahiptir. Müfettişlikle adım adım gezdiği Anadolu'yu, gördüklerini, duyduklarını, kendine özgü tipleri, geleneklerle görenekleri, toplumsal sorunları, pek derine inmeyen bir gözlemle, etkin bir biçimde anlatır. İyi bildiği sahne tekniğini, duygulu bir yoğunlukta, bazen mizahla iç içe işler.

Romancılığının sırlarını açıklarken şöyle diyecektir: "Konu, pek ilkel şekilde aklıma gelir. Hiçbir zaman, hemen derhal bu konunun planını yapıp da yazmaya başladığım vaki değildir. Bulduğum konuyu, zihnimde bir kenara atarım. Onu francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senenin geçtiği de olur. Bu müddet zarfında konuda bazı ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını atarım, çıkarırım.""

Yazdığı dönemdeki Anadolu'yu olayların içinde betimleyerek anlatması okuyucuyu da olayları anlamasını sağlamış. Yazarın Feride'ye biçtiği rol beni o kadar etkiledi ki o güçlü kadını okumak beni çok mutlu etti. 1920'lı yıllarda Anadolu'da yalnız başına hayatını sürdüren öğretmenlik ile geçimini sağlayan ve ne yaşarsa yaşasın insan sevgisini asla yitirmeyen bu güçlü kadını çok takdir ettim.

Kitabı okurken her ne kadar "Ben Gülbeşekeri severim." bölümlerini buruk bir gülümseme ile okusam da Kamran benim için sevmediğim bir karakter olarak kalacak. Çünkü ihaneti Feride'den ziyade kendisine yaptı. Kendi hayatını elinin tersi ile itti. 5 yıl belki kısa gibi görünse de bir ömre bedel de olabilir. O zamanın geri gelmeyeceğinin bilinci ile hareket etmeliydi. Hatasını fark etmesi de güzel bir şey ancak fark etmek yeterli mi? 

Kitabı okurken bu kitaba bir kelime bulsam galiba naif derdim. (Bir çok yorumda da bunu okudum.) Galiba bunu yazarın dili sağlıyor. Sizi o diyarlara sürükleyen bir dili var ve kendinizi şimdiki zamandan çıkarıp onun yazdığı yere doğru hareket etmenizi sağlıyor.  Severek okuyacağınız size tebessüm bıraktıracak ve kitabı bitirdiğinizde yeniden okuma isteği uyandıracak bir kitap.

"Ben başkaları gibi değilim. Çok sevindiğim, mesut olduğum vakit, duygularımı sözlerle anlatamam. Mutlaka karşımdakinin boynuna sarılmak, onu öpmek ve hırpalamak isterim."

"Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki!.."

"Mektepte bize şiir ezberletmişlerdi. İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış. Bunu yazan şair ne kadar haklıymış."

"Ah, şu çocuk gözlerindeki minnet! Dünyada, bir parça iyilik edebilmekten daha güzel bir şey olmuyor."



You Might Also Like

1 yorum