Ezgi Durmuş İntihar Ormanları

13:46:00

"Aokigahara Ormanı, Japonya'nın meşhur Fuji Dağı'nın hemen yanı başında bulunan ve uzaktan bakıldığında yeşilin her tonuyla dikkat çeken bir doğal güzellik.Yerli ve yabancı turistler bu ormana Fuji Dağı'nı çeşitli açılardan görmek, dağın fotoğraflarını çekmek ve hazırlanan parkurlarda doğayla iç içe yürüyüş yapmak için geliyor. İnsanlar kendileri için belirlenen rotalardan şaşmamaları gerektiğinin bilincinde. Çünkü inanılmaz sık olan bitki örtüsü kaybolduğunuz an yönünüzü bulmanızı veya sesinizi duyurmanızı imkansızlaştırıyor. Fakat bir de bu rotalardan bilerek çıkan ve ormanın derinliklerine yürüyenler var. Onlara belirlenen parkurlardan çıkma cesaretini veren ise zaten oraya intihar etmek için gitmiş olmaları. 

Japon tarihinde mistik bir yeri olan ve ölü ruhlarla özdeşleşen Aokigahara, Seicho Matsumoto'nun iki karakterinin bu ormanda intihar ettiği romanı Kuroi Kaiju'dan sonra bir intihar merkezi haline gelmiş. Aokigahara'nın girişine gelindiğinde rastlanan, son kez bu ormana gelmek için kullanılmış ve terk edilmiş arabalar zaten nasıl bir ortam olduğu hakkında ilk fikri veriyor. 

Ormana girdiğinizde "ateş yakmayın, çöp atmayın" gibi klasik uyarılar yerine "lütfen intihar etmeyin, hayat size verilmiş bir hediye, ailenizi ve arkadaşlarınızı düşünün" gibi ifadeler yazılı. Ormanın derinliklerine doğru gidildiğinde önce ağaçlarda topluma ya da geride kalanlara sitem amaçlı, mesaj veren çivilenmiş objeler ve bırakılmış veda notları görülüyor. Sonra ise çoğunluğu kendini ağaçlara asarak bazıları ise ağaç diplerinde aşırı dozda ilaç alarak kendini öldürmüş insanların bedenleri. Ve bazılarının aldıkları kararı son bir kez düşünmek için bir kaç gün kaldığı bazen dolu bazen boş bulunan çadırlar görülüyor. Kimi bölgeleri gündüz saatlerinde bile ağaç sıklığından zifiri karanlık olan ormanda yetkililer her aramaya çıktıklarında en az bir cesetle karşılaşıyor.

Yıldan yıla artması ve özendirici bulunması nedeniyle Japonya bu ormandaki intiharların sayısını resmi olarak açıklamıyor fakat sayının yıl başına 50-100 arası olduğu tahmin ediliyor. Aokigahara Ormanı, Japonyalı sosyolog ve yazar Wataru Tsurumi'nin intihar edeceklere el kitabı niteliğindeki tartışmalı kitabında da intihar etmek için çok uygun bir yer diye anlatılıyor."

Peki ölmek için sadece bedenen intihar etmek yeterli mi? İşte bu kitap size bu soruyu sorduruyor. Ölmek için bedenin yok olması mi yoksa anıların zihinden mi yok olması gerekir?

Ezgi Durmuş'tan okuduğum üçüncü kitabı. Bu kitabı diğer iki kitabına göre okuyan kişiyi sarsacak kelimelerini seçemeyecek duruma getiriyor. Okurken yazar başlarda sonunu söylese bile kaleminin gücü ve olayın merakı ile okumaya devam ediyorsunuz. Okurken de sizi karşılayan cümlelerde kendi hayatınızdan izler bulmak yüzünüzde hafif tebessüm oluşturuyor.

Yazar ikili ilişkileri kişiler üzerindeki etkisini anlatmayı seviyor. Bu sefer de konuklarımız Umut ve İz.  Onların yolculukları sizi sarsacak. Umut sekiz yaşındayken İz'i gördüğü ilk gün onun hayatında olacağını bilir. Hatta ilk hatırladığı olay ise onun ve annesinin evlerine gelmesidir.  Anıları ve yaşadıkları ile bu zamana kadar gelirler.

"Unutmak, unutan kişi için ölmektir unutulan kişi için mi yoksa?"

Kitabı bir çırpıda okunan ancak etkisi uzun süre sizinle beraber kalacak kitaplardan. Okumanızı tavsiye ederim. Hayatı sorgulamanızı ve anıların önemini daha iyi anlamanızı  sağlıyor. unutmayın ki düşünceleriniz sizi siz yapıyor.

Anıların İz'i ve hayatın Umut'u ile iç içe kalmanız dileği ile. 

"Azıcık fizik bilgisi olan herkes bilir ki; toz, duman, kıl, tüy gibi hafif şeyler hızlı yükselir. Sen hiç rüzgarlı bir günde havada uçuşan taşlar gördün mü? Göremezsin. Taşı yerinden oynatmak öyle kolay değildir çünkü. Hafif şeyler ise bir o kadar kolay hareket eder, kolay yönlendirilir.”

"Vasat insanlar neden güce tapar bilir misiniz? Çünkü varlıklarını sürdürmek için düşmana ve o düşmanı yenmeye ihtiyaçları vardır."

"Sarılmak; kalbin kalbe, ruhun ruha değerek yaptığı bir çeşit tedavi yöntemidir. 'Seni seviyorum.', 'Üzülme ben varım.', 'Her şey düzelecek, inan bana.' demenin de sözcüksüz halidir aynı zamanda. Ve en önemlisi, gitmesine izin vermemektir işteş yapıldığında."

"Kitaplar, insanın hiç konuşmadan anlaşabildiği dostlarıdır. Kendini yalnız hissettiğinde bir cümle elini atar omzuna ve bu acıyı yaşayan tek kişinin sen olmadığını fısıldar. Kendi kendine teselli etmenin en tesirli yoludur aslında. Söyleyemediklerini başkasının ağzından duymak her zaman rahatlatıcıdır çünkü. Bir başkasının da bunu yapmış, yaşamış yahut düşünmüş olması cesaret verir insana. Bulduğu cesaretle ‘ben de’ dercesine çizer cümlelerin altını. O yüzden altı çizilerek okunan bir kitap kolay kolay verilmez bir başkasına. Çünkü kimse yaralarını göstermek istemez. Kimse, nereden yumruk yerse nakavt olacağının bilinmesini istemez. Biri altını çizdiği bir kitabı veriyorsa sana bil ki; ya yarasının sebebisin ya da yarasını göstermekten çekinmeyeceği biri... "


You Might Also Like

0 yorum