Eğer mitolojiye ilginiz varsa, Vikinglerin efsanesi olan Thor'u ve onun keskin kılıcına olan inancın Baltık Ülkelerinde savaşlara neden olduğunu söylemem gerek.
Robert Leighton, Norveç'in efsane kralı olan Olaf'ın hayatını sade bir dille anlatmıştır. İlk defa bu tarz mitoloji biyografi arası bir kitap okumak istiyorsanız seve seve tavsiye ederim.
Kral Olaf, Tryggvi Olafsson'un oğluydu. Babasının Norveç kralı II. Harald tarafından öldürülmesinden sonra doğdu. Annesi Astrid oğlunun hayatta kalması için onu ülkeden kaçırdı.
Kiev ve Rusya büyük prensi Aziz Vladimir'in hizmetindeki dayısına doğru yola çıktıklarında bir Viking gemisi onları esir alır, ve köle olarak satıldılar.
Altı yıl boyunca Reas'ın köleliğinde kalmıştır. Dayısı Sigurd Eriksson kral için uzak yerlere seyahat ederken Olaf'ın kılıç yeteneğini görür ve onu satın almak ister. Akşamüstü Estonya'daki limanda onunla karşılaşır ve Olaf bir anda na hikayesini anlatır. Artık Sigurd Eriksson onu kesinlikle alması gerektiğine kara verdi çünkü o köle onun yeğenidir.
Büyüdükçe yakışıklılığı ve güçlülüğü ile tüm sarayın dikkatini çekmeye başlamıştır. Bu dikkatlerin en büyüğü ise kraliçe Allogia tarafından olur ve onun himayesi altına girer.
Yıllar sonra, sarayda yapılan yarışma sonucunda Sigurd Eriksson iddia'yı kaybeder. Bu yüzden de Olaf'ı Klerkon'a köle olarak vermek zorunda kalır. Fakat Olaf ilk kez esir olarak düştüğü bu adamı intikam yemini ile hatırlar ve onu öldürür. Bu durumdan akrabalarına para verilerek kurtarılır.
Kral Aziz Vladimir'in Holmgard'daki sarayında bir Viking savaşçısı olarak eğitildi ve kendi askeri birliği başında hizmet etti. Daha sonra kralla araları açıldı ve askerleriyle yola çıktı.
Artık ününe ün katan bütün Viking ülkelerinde bilinen Olaf en sonunda İngiltere'de doğru seferber yapar.
Friesland (günümüzde Hollanda), Saksland (günümüzde güney İngiltere), Flandre'de 4 yıl geçirdi. Scilly Adaları'nda fala bakan bir hıristiyan rahip ona önce zorluk, sonra parlak bir gelecek haberi verdi. Falın ilk kısmı gerçekleşince Olav rahipten hıristiyanlığı tam öğrenmek için geri döndü. Olav, 994'te Andover'da (bugün Hampshire'da) kiliseye kabul edildi.
İngiltere'de barış içinde yaşayan Hristiyan Olaf, Norveç kralı Lade kontu Hâkon'a (Yüce) karşı ayaklanma başladığı haberini alınca ülkesine döndü ve Hâkon'un 995'te öldürülmesi üzerine Norveç tahtına çıktı.
Denetimi altındaki kıyı bölgelerinde ve batıdaki adalarda halka zorla Hristiyanlığı benimsettiyse de, iç kesimlerde etkisi olamadı. Misyonerler göndererek, ve kendisini ziyarete gelen önemli kişileri vaftiz ederek Shetland, Faroe ve Orkney adalarıyla İzlanda ve Grönland'a Hristiyanlığı soktu.
Olaf, Svolder Deniz Savaşı'nda en önemli politik düşmanları Danimarka kralı I. Svend, İsveç kralı Olaf Skötkonung ve Lade kontu Norveçli Erik Håkonsson tarafından pusuya düşürüldü. Bire on gemi sayısı yüzünden kazanma şansı yoktu. En son kendi gemisi Ormen Lange (Uzun Yılan)'de düşman eline düşünce kendini suya atıp kalkanı ve zırhının ağırlığı yüzünden boğularak öldü. Orta Çağ İskandinav şiirlerinde bu savaştan ve Olaf'dan sık sık söz edilir. Olaf'ın ölümünden sonra Norveç'in büyük bölümü yabancıların eline geçti.
Kitabın sonunda bu savaştan sonra bir daha Norveç'e dönmediğini ve Roma'ya gittiği de söylenir.
Robert Leighton, Norveç'in efsane kralı olan Olaf'ın hayatını sade bir dille anlatmıştır. İlk defa bu tarz mitoloji biyografi arası bir kitap okumak istiyorsanız seve seve tavsiye ederim.
Kral Olaf, Tryggvi Olafsson'un oğluydu. Babasının Norveç kralı II. Harald tarafından öldürülmesinden sonra doğdu. Annesi Astrid oğlunun hayatta kalması için onu ülkeden kaçırdı.
Kiev ve Rusya büyük prensi Aziz Vladimir'in hizmetindeki dayısına doğru yola çıktıklarında bir Viking gemisi onları esir alır, ve köle olarak satıldılar.
Altı yıl boyunca Reas'ın köleliğinde kalmıştır. Dayısı Sigurd Eriksson kral için uzak yerlere seyahat ederken Olaf'ın kılıç yeteneğini görür ve onu satın almak ister. Akşamüstü Estonya'daki limanda onunla karşılaşır ve Olaf bir anda na hikayesini anlatır. Artık Sigurd Eriksson onu kesinlikle alması gerektiğine kara verdi çünkü o köle onun yeğenidir.
Büyüdükçe yakışıklılığı ve güçlülüğü ile tüm sarayın dikkatini çekmeye başlamıştır. Bu dikkatlerin en büyüğü ise kraliçe Allogia tarafından olur ve onun himayesi altına girer.
Yıllar sonra, sarayda yapılan yarışma sonucunda Sigurd Eriksson iddia'yı kaybeder. Bu yüzden de Olaf'ı Klerkon'a köle olarak vermek zorunda kalır. Fakat Olaf ilk kez esir olarak düştüğü bu adamı intikam yemini ile hatırlar ve onu öldürür. Bu durumdan akrabalarına para verilerek kurtarılır.
Kral Aziz Vladimir'in Holmgard'daki sarayında bir Viking savaşçısı olarak eğitildi ve kendi askeri birliği başında hizmet etti. Daha sonra kralla araları açıldı ve askerleriyle yola çıktı.
Artık ününe ün katan bütün Viking ülkelerinde bilinen Olaf en sonunda İngiltere'de doğru seferber yapar.
Friesland (günümüzde Hollanda), Saksland (günümüzde güney İngiltere), Flandre'de 4 yıl geçirdi. Scilly Adaları'nda fala bakan bir hıristiyan rahip ona önce zorluk, sonra parlak bir gelecek haberi verdi. Falın ilk kısmı gerçekleşince Olav rahipten hıristiyanlığı tam öğrenmek için geri döndü. Olav, 994'te Andover'da (bugün Hampshire'da) kiliseye kabul edildi.
İngiltere'de barış içinde yaşayan Hristiyan Olaf, Norveç kralı Lade kontu Hâkon'a (Yüce) karşı ayaklanma başladığı haberini alınca ülkesine döndü ve Hâkon'un 995'te öldürülmesi üzerine Norveç tahtına çıktı.
Denetimi altındaki kıyı bölgelerinde ve batıdaki adalarda halka zorla Hristiyanlığı benimsettiyse de, iç kesimlerde etkisi olamadı. Misyonerler göndererek, ve kendisini ziyarete gelen önemli kişileri vaftiz ederek Shetland, Faroe ve Orkney adalarıyla İzlanda ve Grönland'a Hristiyanlığı soktu.
Olaf, Svolder Deniz Savaşı'nda en önemli politik düşmanları Danimarka kralı I. Svend, İsveç kralı Olaf Skötkonung ve Lade kontu Norveçli Erik Håkonsson tarafından pusuya düşürüldü. Bire on gemi sayısı yüzünden kazanma şansı yoktu. En son kendi gemisi Ormen Lange (Uzun Yılan)'de düşman eline düşünce kendini suya atıp kalkanı ve zırhının ağırlığı yüzünden boğularak öldü. Orta Çağ İskandinav şiirlerinde bu savaştan ve Olaf'dan sık sık söz edilir. Olaf'ın ölümünden sonra Norveç'in büyük bölümü yabancıların eline geçti.
Kitabın sonunda bu savaştan sonra bir daha Norveç'e dönmediğini ve Roma'ya gittiği de söylenir.
"Düşman, genellikle arkadaş kılığına bürünüp de gelir."