Savaşın birey ve toplum üzerindeki etkisini kısa ama derin romanında okuyucuya sunmuş Aytmatov. Bunu yaparken Kırgız'ın doğasını da betimlemeyi ihmal etmemiş. Böylece İkinci Dünya Savaşı'nda Kırgız erkeklerini askere uğurlayan ve bekleyen kişilerin yanı başında olunması sağlanmış. Özellikle erkeklerini beklerken hayatta kalma mücadelesi gösteren kadınların güçlü duruşlarını her bir sayfanın içerisinde işlenmiş.
"Bir insanın ne denli sevildiği en çok ayrılık anında belli olur."
Seyde de kocasını savaş için askere uğurlayan kadınlardan sadece birisi. Üstelik yeni evlenmiş ve hayalleri olan Seyde ve İsmail için ayrılık çanları vedalar ile çalmaya başladı. Geriye kalan için bekleyiş, giden için ise geri dönme isteği ile geçen günler ve ayların sonunda İsmail evine geri dönmüştür. Ancak asker kaçağı olarak...
Yeni doğmuş bebeği ile bekleyişlerinin son bulduğunu düşünen Seyde için sırada bambaşka bir sınav vardır. İsmail'in bulunmasını engellemek... Kocasının asker kaçağı olduğunu herkesten gizlemek için verdiği çırpınışlar, onu korumak ve saklandığı yere gizlice kıt kanaat bulduğu yiyecekleri götürme, oğlunun beslenmesini sağlama gibi birçok işi sırtına alıp yüklenmiştir Seyde.
Köylerinde baş gösteren kıtlık nedeniyle yaşananların sorgulanmasını Seyde üzerinden incelikle işlenmiş Aytmatov tarafından. Özellikle yaşamda kalma ve ölüm arasındaki ince çizgiyi köy halkının düşünceleri ile bütünleştirerek toplumun dinamiğini kaleminin gücü ile göstermiş.
Aytmatov'un eserlerinde dikkat ettiğim en önemli unsurlardan birisi de eserlerinin sonu oluyor. Son sayfalarda karakterlerine yaptırdığı bir eylemin bütün eserin gidişatını etkilemesi ve okuyucuyu düşündürtmesi ustalığının en büyük göstergelerinden birisi bana göre.
Eğer dönem eserlerini ve sizi sorgulatan eserler okumaktan hoşlanıyorsanız bu esere mutlaka şans vermelisiniz.