Haydar Ergülen Üzgün Kediler Gazeli

16:21:00

Haydar Ergülen kelimeleri ilmek ilmek şiirlerine işlemiş. Kelimelerin içinde kaybolup o ruha giriyorsunuz. Şiirleri okurken duyguların yoğunluğu buram buram ruhunuza işliyor.

"Kimse gecesinden bir aşk bağışlamaz
kimsenin kelimeler kuyusu olan kalbinden de toplanmaz aşk
kimsenin kederinden çalınmaz
ve ödünç de alınmaz kimsenin yağmurundan...
Aşk karanlığını bağışlar insana
kalbini sen toplarsın ona
kederi sen yakıştırırsın
ve sendeki yağmuru paylaştırırsın
kimin gözyaşından kaldıysa"

Aşkı, yalnızlığı, sevgiyi, zamanı işlediği şiirlerinde okuyucuya sesleniyor. Okuyucunun onu yalnızlığı ile dinlemesini istiyor. Hayatta yaşadığı veya gördüğü olayları şiirleri ile bağırıyor. Sadece onu anlayacak kişilerin okumasını istiyor. 

"SENLER GAZELİ
bana bir odanı ayır, sen masumsun
oteller ruh hırsızı, sen pansiyonsun

bana bir sahil bağışla, sen ırmaksın
kara gövdem derin suda aklansın

bana bir mes’el söyle, sen uslanmazsın
gam bahçesi gözyaşımda saklansın

bana bir boşluk gönder, sen zarfsın
her mektubun içime bir çöl bıraksın

bana bir şehir kur, sen salgınsın
ruhu aşktan başka veba sarmasın

bana bir sır bırak, sen aşksın
kimsenin hevesinde gözüm kalmasın

bana bir anne doğur, sen güzelsin
bir heves çocuğum ol, ev üzülmesin

bana bir şiir söyle, sen gazelsin"

Gazel biçiminde yazılmış şiirlerde başlıklar hangi konu hakkında yazıldığını belli ediyor. Bu durum okurken çok hoşuma gitti. Kelimelerin dansını ve anlamını buram buram hissedeceksiniz

"Kedi mağrur, şehir zalim, nar küskün, kâğıt paslı, hayat maskara olmuş
Bu yüzden mi şiirin üzerine kül yağdırıyorlar, hızla eskiyor kelimeler

Evler kedisiz yetim, sokaklar kedisiz üvey sayılır, ben budalasıyım aşkın
Beni de boynu ıssız kedilerden sayın, nasılsa ağzım var dilim yok

Kedilerimin kardeşiyim, inceliği ve mahcubiyeti onlardan öğrendim
Beni turnasız türkülerin beni solgun bir kedinin kalbinde unuttular"

Bazı şiirlerin içerisinde imgeler bulunduğu için şiir okumaya yeni başlayacaksınız sizi zorlayabilir. Ancak kelimelerin nahif bir şekilde seçimesi beni etkiledi. Hayvan ve doğa sevgisini şiirlerinin içine yedirerek insanlara unutturmamak istemiş. Eğer şiir kitabı okumak isterseniz bu kitaba bakabilirsiniz.

"İDİLLER GAZELİ

gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak

sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki Granada, belki eylül, belki kırmızı

gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzgâr

çocukluğun tutmuş da yine âşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a

aşk bile dolduramaz bazı âşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran

heves uykudaysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan

gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan

hadi git yeni şehirler yık kalbimize bu aşktan"


"aşkın yerini iyilik aldığı zaman
inanırım beni sahiden sevdiğine"


"ŞİKÂYETLER GAZELİ

yaşadığımız hayattan alacağı varsa yaşanmayanın
ne anlamı kalır yalnızca yaşadığımızı hatırlamanın

kimse taşınacak kadar uzak değilse birbirine
dur, yine senden yakınını bulamazsın kendine

şiirden daha siyah bir şey olmalı kelimelerde
yoksa küfür kafiyeli söylenecek şehirde

sesini gölgeden çek, kül gibi yoksul kalsan da
güneşin altında mırıldanacak şeyler bulunur hâlâ

bakmanın sonu yok gözlerin nereye yetişebilir
dünyada yalnızca körlerin gözleri temiz kalabilir

yeni doğanın kulağına fısıldayacak neyimiz var
vakitsiz gidenin ardından dökecek neyimiz var

hepimizin yerine balkondan düşeni hatırla
şiir bazen öyle de çarpabilir hayata

ne gam gazel olmuş olmamış, şikâyet sayılsın da"


"AĞAÇLAR GAZELİ
–Adil’in ağaçlarına–

inadına aşk, inadına özgürlük, inadına yaprak...
ağacın utandığı çığlığı şiir fısıldar

ne batıda ne doğuda tek yaprağını görmedim
kırgınım felsefeye, yer vermemiş ağaca bir bilge olarak

şiirle ağacın kökleri aynı: ya sabır ya aşk!
insanın hızla terk ettiği anıların gölgesi olmak

yavaş git, ruhum yetişemiyor sana, dedim, içimden
kopan yolcuya, dursaydı, ağaçların gözyaşını dinletecektim

ruhun sendeyse hâlâ bir ağaca emanet et onu
dünyaya yalnızca hayvanların ve ağaçların itirazı var

ey ağaçlarla konuşmadan insanlarla konuşmaya çalışanlar
Adil’in ağaçlarını dinleyin, susmakmış o kayıp dil

zeytini dinledim beklemeyi öğrendim, akasyadan gitmeyi,
vuslatı ceviz ağacından, limonun dediği ayrılığı ve aşkı nardan

ağaçlar komşumuzun evidir, ruhumuz gülümsüyor avlusundan"


"‘Okudum’ derim, su içtim der gibi, kaynağından yazının der gibi,
şükrederim suya ve yazıya.

‘Su içtim’ derim, şiiri okudum mu yazdım mı bilemedim der gibi,
özenirim yazıya ve şiire.

‘Bilemedim’ derim, bilmemeyi sevdim der gibi,
bilmeyişin yurtsuzuyum der gibi,

sığınırım yurtsuzluğa ve mülksüzlüğe.

‘Sevdim’ derim, sevmek yetinmektir der gibi,
hırkasından tuttum sözün der gibi,
ilişirim geceye ve derslere."


"LE POÈTE REGARDE...
(Şair seyrediyor...)
– Film arkadaşım, şair
Halil İbrahim Özcan’a–

“Eskimolarda kar anlamına gelen
90 kelime vardır.
Araplarda en az 60 kelime
aşk anlamına gelir.”
Afrikalıların ağaç anlamına gelen
öyle çok kelimesi var ki
sayısı yapraklarla ölçülmez,
aynı şeyi su için de söyleyebiliriz de
söylemeyiz: Bir de yokluğa özlem var.
Yokluk, bir rüzgâr bulur bulmaz kendine
yapraklarını görmeye giden
bir annedir her dilde.

“Saudade”, sanırım siyah bir kelime
olarak gelmiştir Afrika’dan Portekiz’e:
‘Olmayana Özlem’, içli bir mektup gibi herkes
kendi acısıyla çıkar başkasında gurbete...
Âşıklar ve şairler dil bilmez, acıdan başka,
soru işareti gibi sevinir,
ünlem gibi ağlarlar,
virgül bile yetişemez gözyaşlarının hızına!
Âşıklar ve şairler, ‘s’den, önce özür dilerler,
sonra güzel şarap filan içip ‘s’yi ezerler,
“bu ne ızdırap” olur “Saudade” nin Türkçesi,
ve “bu ne ızdırap” demeye gelir şiir,
acı da aşka doğru, öyle..."


"Hintliler der ki, dövmeni açma sevmediklerine,
yaralarını gösterdiğini sanırlar ve sevinirler!"


"Hem olmasın da artık insanları hatırlatacak hiçbir şey
insanları insanlarla hatırlamadıktan sonra
kasabaları güvercinlerle, trenleri turnalarla
ve anıları şehirlerle hatırlamadıktan sonra
hayvanların suçu yok bunda, şehirlerin suçu yok
evlerin de suçu yok bana kalırsa
galiba her şey yerli yerinde de insanlar ortalık
eskiymiş, bir dostu bulamasak gölgesini arardık
şimdi gölgeler de insanlara benziyor
yarısı karanlık, yarısı kiralık"


"Aşağılamayın kimseyi Çingene diye, inanıyorsanız
eğer Adem’le Havva’dan geldiğimize,
ben kimsenin imanına, inancına karışmam
dinli dinsiz, siyah beyaz, eşittir bütün insanlar"

"MERHAMET PULU
Elimde hangi kelimelerin kaldığını bilmiyorum
ve geride kalanların merhametine sığınıyorum:

“İnsan gözlerinde toplanır, fakat
önce gözlerimiz bakımsız bırakır ötekini
gözün duyması görmesinden öncedir
göz duymazsa gönül görmez
insan böyle böyle bakımsız kalır
ve biri birinin gözlerinde kapanır
kapandıkça da açılmaya başlar birbirinden
iki göz gibi iki ruh
ve unutmaya kadar alçalır...

Kapanmaya görsün bir kez gönül kapısı
göz kapısı açık kalsa kim bakar?”

Merhamet pulundan başkasının taşıyamayacağı
mektuplar gözden göze yazılır."



You Might Also Like

1 yorum

  1. Siir okuyan biri degilim, ama okudugum zaman da gerçekten bir seyler kaçırdığımi anliyorum. Cok guzel bir yazi olmus, eminim siir severler bu güzel kitabi listelerine alacaktir. Ben de daha cok siir okudugum bir zaman diliminde edinip okuyanilirim Ins.��

    YanıtlaSil