Selahattin Yolgiden Gittiğim En Uzak Yer Sizdiniz

12:23:00

Şiirlerin ahenki ile insanın kendisi ile yüzleşmesi mevcut. Bay Antuan'a söylenen her söz aslında okuyucuya söyleniyor. Okuyucunun da yaşadıklarını düşünmesini istiyor şair.

"size hiç iftira attılar mı bay antuan
yapmadığınızdan emin olduğunuz bir şey için
önemli bir şey için ama
aşk için mesela, mesela nefret için
ikiyüzlülük için, yoksulluk için
ve düşünün, hep birlikte düşünelim
en son neye ağladığımızı ve neden
kader diye bir şey de yok, insanın kendi kalbidir kalem"

Şiirlerdeki nahif dil çok hoşuma gitti. Okurken duyguların derinliğine dalmamı sağladı. Yaşam ve ölümü derinlemesine işlemiş şiirlerinde. Bu iki tema üzerinden hayatta var olan düşünce ve duygulara yoğunlamış. 

"ölmüş şairler

her şair bir balık pulu bırakır giderken
onsuz da ışıldasın diye gece
döner rüzgâr gülü ne zaman biri ölse
ne zaman biri uyusa bozulur denge
çocukken arkadaşımdı plastik kamyonlar
bir yerlerde saklı ışığı bahçeye taşırdı ay
bulsunlar diye kuyuları çok susayanlar
ve geri dönsünler diye uykularına
bir adım vardı bay antuan, hem ne çoktu harfleri
parlayan mermerde, otların arasında
nasıl kolay, insan aniden saklansa
yatsanız ve ölseniz ne güzel olur mesela
her şair dizelerine bulanır giderken
biri bir şey okusa ansızın ışıldayacak
bir yıldız, onun saklandığı
çocukken hecelerden korkardım
üstümde cümle kurmanın tedirginliği
şiirin ışığında, yorgan altında okunan kitaplar
olacağım şeyleri yazdığım incecik defter
her çocuk güzelliğe meyillidir bay antuan
yıldızlar kaysın diye okunur bütün şiirler
ölmüş şairler yataklarında güler"

Üzerinde durduğu konulardan birisi de pişmanlık. Yaşanan ve yaşanamayan olayların pişmanlığını işleyerek geçmiş ve şimdi arasında bir yolculuğa çıkacaksınız. 

"ve eve yorgun argın gelip
kırmızı lamba altındaki berjer koltuğunuzda
gerçekleşmeyecek hayallere daldığınızı
kim atabilir bu yükü omuzlarından
gövdesi bile ağır gelirken insanın taşımaya
ya da neden vakit bulunamaz hiç
aşk yapmaya, dalıp gitmeye, ağlamaya
sahi, zamanı kim ayarlar bay antuan
kurup koskoca çarkları birbiri ardına
biri için bir çan çalar ve biter hayat
sahi, kim toparlar kırılan kalpleri, ne iş!
sahi, kim kapar açık kalan kapıları geceleri" 

Dikkatimi çeken bir durum da şiirlerin içerisine çocukken herkese anlatılan masallardan bazılarının serpiştirilmesi oldu. Sanki masalların gerçekliğine inandığımız için şu andaki durumu yaşadığımızı, masalların aslında sadece masal olduğunu idrak etmemiz gerektiğini dile getirmiş.

"sustuklarını rüzgârla paylaşma
bırak elindeki mor bayrak dalgalansın
kumdan kentlerde geçen çocukluğun
bir köpeğin peşinde sokak sokak
bir gün bitecekti mutlak, ne sandın
yalandan uzak bir hayat
ve ağlaması rüyanda kibritçi kızın
saklandığın tüm yerler belli artık"

Hayatın yalnızca bir kere geldiğini ve keşkelerle yaşanmaması gerektiğini anlatan şiirler... Yalnızlık, pişmanlık ve hayat arasındaki denklemi kelimeler ile işleyerek kaleme alınmış şiirler..

"herkes bir sebepten ölür

herkes bir sebepten ölür,
sorun değil bu
asıl sorun yalnızlığından
kaçmaları bazılarının
sokakta ezilen kedi yavruları
rüyalarıma giriyor bay antuan
sakalımı okşuyorlar sabaha kadar
ağlaya ağlaya uyanıyorum
istanbul’un yağmurlu sabahları
kirpiklerime vuruyor,
uzanmış yanımda yatan gölgemle
uyanıyorum kendimden
muzlu süt ve ıspanaklı böreği sevmeyen
biri var mıdır bay antuan
biri var mıdır gerçekten kedileri sevmeyen
biri var mıdır gerçekten oraleti bilmeyen?"

Zamanın geçip gittiğini kelimelerin büyüsü ile aktarılan şiirleri okurken bu şiirlerin ruhuma iyi geldiğini hissettim. 

“lafla geçirme hayatını ki insan
derin sularda saklı istiridyeler gibidir
bu kadar görünmesine rağmen,
bazısında inci bulunur, bazısı yetmez kendine”

Bir yere ait olmanın önemi az ama öz cümlelerle aktarmış okuyucuya. Eğer şiir okumaktan hoşlanıyorsanız mutlaka bu kitaba bakmalısınız.

"bir şeyi ait olduğundan farklı bir yerde
serbest bırakmak
davetiyeymiş ölüme"

"herkes birinin kalbindeki bir yeri açar
dokunduğu zamana kadar bilinmeyen
ve çocuklar kükürtle büyür gecekondularda
çiçek açmalarını beklemeyin bu yüzden
iki elin sayısı kadar arkadaş yeter insana
elinizi uzattığınızda yirmi el ve yüz parmak
ille biri denk gelir de tutar sizi
kedileri ve köpekleri
buna dahil etmiyorum ama
özellikle sokaktakileri
ve sardunyaları da unutmayın
balkonda kim bilir kaç gündür sulanmayan
herkes karşısındakinin bir yerini acıtabilir"

"gökyüzü nasıl aldatabilir kendini
bir uçurtmayı uçak sanarak?"

"hani balat’tan dönerken söylemiştiniz ya
“çiçekler güzel kadınların kızıdır”
o günden beri çirkin bir çiçek görmedim hiç
ve inandım tüm kadınların güzel olduğuna
adımın selahattin olduğuna inandığım kadar"

"çünkü beden camdan bir köprüdür hayatla ruh arasında
şairlerin sık sık kırmaya çalıştığı
ellerindeki çekiçlerle
çünkü aşk imiş her ne var âlemde"

"yazık ki aşklar toplanamıyor ellerimizle
çiçekler gibi ilkbahar kırlarından
su verdik geçen yıl, bak bu yıl öldü hepsi
seneye tekrar canlanmak için"

"sanki zaman da unutmuş sizi kör kuyularda
ardından yas tutulmayan bir ölünün kollarında
evet, rüyalar da toplanır gözlerle, eğer isterseniz
nelerden vazgeçtiniz bunu düşünmemek için
evet, insan bir anda sıyrılır acılarından
evet, ölüler mektup gönderir bazen mezarlıklardan"

"ne güzel bay antuan, herkesin farklı dillerle
aynı şeyi haykırması
haritaların yakılması, gözlerin kamaşması
dünyanın tüm sınırlarının kalkması"

"yıllar önce bir sabah
nasılsa tekrar uzar diye
oyuncak bebeğinin saçlarını kesen
ve rüzgâra esmesini emreden
yenildiğimiz bütün oyunlarda
hep aynı hile: bir şeyi zamana
bırakmanın yanılgısı
konuşan herkese baktık uzun uzun
ve anlayamadık hayatı"

"iki manolya tohumu

size emanet ettiğim saçmalama hakkımı
geri verebilir misiniz,
aldığınız diğer şeylerle birlikte
iskambil papazlarıyla, öğle rakılarıyla,
kiraz sefalarıyla, hokkabazlarla
onlara ihtiyacım olacak artık
göz çukurlarıma iki manolya tohumu ekeceğim
büyümesi zormuş ama olsun
bana bakmazsınız bundan sonra, sararırlar bilirsiniz
ve gözlerimden öpmezsiniz bir daha olur biter
balıkların yaşama hakkını yücelteceğim bay antuan
ve kedilerin kutsallığını
bir öğleden sonrası hiçbir şey yapmadan
bir somya üzerinde uzanmayı
keşke kendimizi tutup çıkarabilseydik hayattan"


"hiç bir denizi dinlediniz mi

hiç bir denizi dinlediniz mi bay antuan
sokulup kalbine, sessizce
ve anladınız mı söylediklerini,
aldığı ve verdiği canları, balıklarının sesini,
mercanlarının hışırtısını, vapurlarını...
benim yetmiş beş yaşındaki babam
çok korkmuş ondan yirmisinde
karpuz satmaktan dönerken
ve bir daha da yaklaşmamış
sudan uzak kalmayın bay antuan
ki kupkuru kalmasın sızınız
hayata bağlandığınız"



You Might Also Like

0 yorum