Loresima Gökçen Unutulan Çiçekler

14:00:00


Aynı askeri lojmanda büyüyen iki çocuk Pamuk ve Kepçük... Hani birbirleriyle didişen ancak gün sonunda birbirlerinden kopamayan çocuklar onlar.. Sadece ikisine ait bir dünya kurulu. Pamuk herkes için Gökçen iken; Kepçük ise Murathan'dır; ancak birbirleri için onlar sadece Pamuk ve Kepçük'tür.

Huzurlu dünyaları bir gece aldıkları acı ve yürekleri parçalayan haber ile yerle bir olmuş, kaldıkları askeri lojmandan iki aile de ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu ayrılışın geride bıraktıları ise birbirleri ile geçirilen güzel anıların yüreklerde bıraktığı sızıdır...

"Her giden dönmüyormuş. İnsan sevdiği biriyle bazen son kez konuşuyor, onu son kez görüyor ama bunu bilemiyormuş."

Yirmi yıl sonra ise kader onları yeniden bir araya getirmek için kendi gücünü kullandı. Gökçen, Silopi'ye tahini çıkmış bir doktor; Murathan ise orada görev yapan özel kuvvetler askerisidir. İkisi tekrardan bir aya geldiğinde ise yarım kalmışlığın sesi her ikisinin içinde çırpınmaya başlamıştı.

"Edip Cansever, çocukluğu gökyüzüne benzetmiş. Ve eklemiş: "Çünkü hiçbir yere gitmez. Asla kaybolmaz."
Haklıydı. İnsanın çocukluğu gökyüzü gibiydi. Başımızı kaldırdığımızda ilk gökyüzünü görürdük. İnsan da ne zaman ruhunun en kuytularına bakmaya karar verse ilk çocukluğunu görmez miydi? Aslında her birimiz, çocukluğumuzda kaderimiz tarafından elimize verilen kalemle boyardık gökyüzümüzü. Mavi, beyaz, gri ya da siyah... Kocaman insanlar olduğumuzda hâlâ hayata o renklerle bakacağımızı bilmeden kendi ellerimizle şekillendirirdik hayatımızı ve dünyamızı."

Gökçen ve Murathan'ın yirmi yıl sonraki karşılaşmalarını ve yaşananlarını okurken geçmişin izlerinin her ikisinin hayatındaki etkisine şahit olacaksınız. Özellikle lojmandan ayrılmak zorunda kaldıklarında iki çocuğun da yaşadıklarını derin bir yutkunmayla okudum. Derinlere gömülmüş hatırılar birbirleriyle her vakit geçirdiklerinde kendisini göstermeye ant içmiş gibi ikisinin de yanı başınaydı. Anılardan kaçmak isterken anıların tutsağı olmuşlardı...

"Bazı anılar, sizi siz yapan anlara dönüştüğü zaman kendinizden kurtulmadan onlardan kurtulmak pek mümkün olmuyordu. Atamıyordunuz, unutamıyordunuz, silemiyordunuz. Zorla unutsanız bile bir şekilde hayatın bir yerinde patlak veriyordu. Kaçmak imkânsızdı. Çünkü sizin özünüz bu anılardı."

Yazarın kendisine has kalemi ile sanki Gökçen ve Murathan'ın yanı başındaydım. Özellikle şimdiki zaman ve çocukluk anılarını harmanlayarak dahil etmesi hoşuma gitti. Aynı zamanda hem ana karakterler hem de yan karakterlerin ustaca düşünülmesi serinin ilk kitabını hızlıca okumamı sağladı. İlk kitap olmasından dolayı daha çok karakterleri tanıma ve davranışlarının nedenlerini anlayabildiğimiz bu kitabın sonunda bambaşka bir yolculuğun kapılarını da aralamış yazar.

Serinin ilk kitabında genel anlamda geçmişin izlerini takip ediyoruz, askeri kurgu olayları daha az mevcut fakat serinin diğer kitaplarında askeri kısmın daha fazla olacağını düşünüyorum.

Askeri kurgu seviyorsanız bu seriye bir şans verebilirsiniz.

You Might Also Like

0 yorum