Melikşah Altuntaş Arkada Yaylılar Çalıyor

20:00:00


Kaleme alınmış öykülerde bir iç dökme mevcut. Bu iç dökmelerin arkasında yaşanmışlığın yürek burkan sızısını da ihmal etmemiş Melikşah Altuntaş. Ölüm, terk edilme, anlaşılmama ve ilişkiler üzerine düşündüren ve dile gelen hikayelerin seslenişi diyebilirim bu eser için.

"Güçlü olmaya çalışmak o kadar zor ki. Bence güçlü olmaktan daha zor. Güçlü olmak, bisikletin kendi kendine gidebilmesi gibi neredeyse. Sen üzerinde olmasan da gidebilen bir bisiklet-sabit değil. Güçlü kalmaya çalışmak ise o bisikleti yönetmeyi öğrenirken üzerinden düşülen her sefer gibi. Düşülen anda çizilen, acıyan, kanayan yerler gibi."

Bazı öykülerdeki karakterlerin ruhsal durumunu derinlemesine işlenmesi sayesinde sanki onları bir film izler gibi izledim. Bazen bir yolda bazen de bir evin içerisinde bazen de havaalanın bekleme yerinde... 
Umut etmekle geçen bir ömrün sonlanmasına karşın geriye kalanların sancılı süreçlerini ele alırken çarpıcı ama sade bir dil seçmiş yazar. Kısa ama öz cümlelerin okuyucuda bıraktığı derin anlamların bütünü sunulmuş.

Özellikle Arkada Yaylılar Çalıyor hikayesinde geçmiş ilişkilerin şu andaki zamanda açtığı yaralara dem vurarak keşkelerin eşlik ettiği yaylılar karşılıyor okuyucuyu. 
Ölüm ve yas sürecinin kaleme alındığı hikayelerde insan psikolojisinin buzdağının altına doğru bilinmezliğin çukurlu yolları ses veriyor. Ruhun olayları kabullenmesi bir kişinin iç döküşü ile harmanlanmış.

“… bir vitrinde gördüğüm sarı bir defteri, yeniden yazmam gerekenler olduğunu fark ettiğim için aldım. Yıllar sonra bir tweet’de okudum, sarı özlemin ve nostaljinin rengiymiş. Bir defterin üzerine sarıyla kapladılarında anladım, bazı şeyleri içimden dökebilmeyi ne kadar kadar özlediğimi.”

Melikşah Altuntaş, yarattığı karakterlerin psikolojik açıdan gözlemleyerek geçmişteki olayların şu anda yaşananlara etkisini incelikle kaleme almış. Eğer öykü türünde eserler okumaktan hoşlanıyorsanız bu kitabı inceleyebilirsiniz.

You Might Also Like

0 yorum