Jack London denilince akla gelen kelimeler; kızak, kar, kuzey, köpekler, altın oluyor. İşte bu 50 sayfalık kısacık eserinde de bizi bu kelimeler karşılıyor. Karşılarken de yazar olayın yaşanılan bölgenin daha iyi anlaşılması için betimlemelerden yararlanıyor. Bu sayede okuyucu karın yağmasını, kızakların çekişini, köpeklerin ve insanların durumunu daha iyi anlıyor.

Kitap, eğer daha önce yazarın kitaplarını okuduysanız sizi şaşırtmayacak öğelere sahip. Bunlardan biri Darvin'in evrim teorisi. Adaptasyonun önemini insanların kuzeyde yaşam mücadelesi ile, insanların atalarının kanı (geçmişteki genin) önemine vurgu yaparak anlatıyor.

Bir Kuzey Macerası, Homeros'un Odysseia destanını andırıyor. Troya'ya saldıran Akha ordusundaki kral ve komutanlardan biri Odysseus. Şehrin yıkılmasına yardım ettikten sonra kralı olduğu İthaka'ya dönmek için on yıl süren maceralı bir yolculuk yapar. Tıpkı eserdeki Aleut adalarındandaki Atakan'da yaşayan kabile reisi Naass gibi.

Naass, kan davasını bitirmek için düşman ailenin kızı Unga ile evlenmeye karar verir. Tabi düğün gecesinde uzun boylu sarı saçlı biri gemisi ile bu adaya gelerek karısı Unga'yı götürene kadar her şey istediği gibidir.  Naass'da bunun intikamını almak için yıllar süren bir maceraya atılır. Kendi minik dünyasından çıkıp gerçek dünyaya adım attığı bir yolculuk yapar. Peki bir intikam için her şeye değer mi? sorulması gereken asıl soru bu.

Kısacık bir eser olmasına rağmen Jack London kalemi ile sizi büyüleyerek anlatmış bu eseri. Bir çırpıda okuyacağınız sizi etkileyecek bir eser. 

“Aklımızın almayacağı bazı şeyler vardır. Adalet duygumuzu aşan şeyler. Bu işin doğrusunu yanlışını biz söyleyemeyiz, bizim yargımız burada işlemez.”