Sinem Sal Bizim Zamanımız

22:21:00


Mihrap, umut bağlanan yer anlamına gelse de o, umudu hep başka yerlerde aradı. Bazen annesinde, küçük bir kızken babasında, bazen eski kocasında, bazen Dalyan'da -en çok Dalyan'da- ararken hiçbir zaman kendisinde bulamadı o umut kırıntısını. Annesi Asiye ile birlikte yaşadığı Hasköy'deki apartman dairesindeki günler televizyon izlemek, yemek yapmak, tuhafiye dükkanına gitmek, annesi ile konuşmak, komşularla görüşmek arasında geçerken o kendince yaşamın anlamını düşünürdü hep.

"Ben hiç prenses olmadım. Ama yedi kat döşeğin altındaki bezelye tanesini ben de hissederim. Canımı sıkan, kalbimi kıran, aklımı kurcalayan bir şey varsa, ne yaparsan yap, yedi kat döşek de koysan üstüne, uyuyamam. Şimdi de bir bezelyem var. Hayatımın günleri birbirinin aynısı. Hayatım bezelye tanesi gibi altımda durup beni rahatsız ediyor, uyutmuyor. İnsan hayatından kurtulur mu hiç? Çocukken cehennemde yanacağım diye kurtulmaz derdim, şimdi fikrim değişti, insan henüz yaşamadığı bir hayattan kurtulursa hiç yaşamamış sayılır. Ama ben yaşamak istiyorum."

Doksanlı yılların sonlarında herkesin birbirini tanıdığı sıcak mahallelerinden Hasköy'de bir apartman dairesinde yaşarken otuz yaşına gelmiş Mihrap hep ona denilenleri yapmış; evlenmesi istenmiş evlenmiş, dükkana bakması istenmiş bakmış, ancak yüreğindeki istekler dile gelmeye çekinmiş hep. Kocasının onu yabancı kadınlarla aldattığını öğrendiğinde ise boşanıp annesinin yanına gelmiş, kim ne der demeden. Zaten birisi boşanınca boşanmanın normalleştiği bir toplumda yaşamaktadır.
Hayat onun için sıradanlığı ve mahalledeki olaylarla akarken bir gün Dalyan ile karşılaşır, bu karşılaşma ile kendi kararlarını vermesi gerektiğini düşünüyor, onun kendi hayatı için kararları...

Eseri okurken Mihrap'a sarılmak, onun çok güçlü bir kadın olduğunu, tıpkı ezbere bildiği şarkılardan kesitler gibi yaşamın anlamını bildiğini söylemek istedim. Yazarın mizahi kalemi ile birleşen doksanlı yılların sonunda geçen bu romanda Mihrap'ın yaşanmışlık kokan sesinin tınısı her bir sayfanın içerisinden okuyucuya sesleniyor.

Su gibi akıp giden bu eserde aslında Mihrap'ın yaşadıklarını yaşayan birçok kadın olduğunun bilinci ile yazıldığını düşünüyorum bu eserin. Kendi istekleri yerine ailesinin veya çevresinin isteklerini yapan, yüreklerinin çırpınışlarını susturmaya çalışan kadınlar.. Bana göre Mihrap onlara acı da olsa kendi isteklerini yapmak için bir umut taşıyor, özellikle de romanın son kısmında bu durumun kısa ama derinlemesine ele alındığını düşünüyorum.

Eğer doksanlı yıllarda geçen eserlerden hoşlanıyorsanız bu esere mutlaka bir şans vermelisiniz.

You Might Also Like

0 yorum