Takaşi Nagai Nagasaki'nin Çanları
21:37:009 Ağustos 1945, her zamanki gibi güneş doğup gün başlarken Nagasaki halkı için umudun yıkılışının acı çığlığı pusuda bekliyordu. Yaşanacakları bilmeden adım attıklarında hayatlarında ilk kez gördükleri bir şey ile karşılaştılar, atom bombası.
"Nagasaki her daim çok güzel, öyle değil mi?"
"İki ay sonra Tokyo'dan döndüğümüzde hala böyle olacak mı acaba?
"Nedense Nagasaki yok olacakmış gibi hissediyorum."
"Ben de nedense kalacakmış gibi hissediyorum."
Bulundukları yere atom bombası düştü."
Bu eserde yazılan her bir olayın gerçek olması okurken insanın içerisindeki bir parçayı söküp atıyor. Taşaki Nagai bir doktor olarak gözlemlerini kaleme aldığı Nagasaki'nin Çanları, bir insanlık dersi sunuyor okuyucuya. Bombadan öncesi, bombanın atıldığı an ve sonrasında yaşanılanlara yer vererek bizleri atom bombasının Nagasaki halkı üzerindeki bedensel ve ruhsal etkisini çarpıcı bir şekilde gösteriyor yazar.
""Telaş yapma." Enkaz altındaki bu daracık aralıkta tüm özgürlüklerden mahrum edilmiş bir halde çaresizce yanıp kömürleşmek, kül olmak üzereyken panik yapmak ne işe yarardı ki? "Engin." Burada bedenini biraz bile hareket ettirecek alan yoktu ancak ruhu cennet ve dünya arasındaki engin boşluktan geçecekti. Geriye kalan bir anlık esaretti."
Atom bombası havadan Nagasaki topraklarına atıldığında Taşaki Nagai okulun hastanesinde çalışmaktaydı. Atom bombasından dolayı ciddi yara alsa da bombadan etkilenen yaralılara yardım eder. Yaralıların durumunu ve yaşadıklarını tıbbi terimlere de yer vererek okuyucuya aktarıyor. Beni etkileyen durumlardan birisi de eşini atom bombasından dolayı hayatını kaybettiğini iki gün sonra öğrenmesi oldu. Geriye gelemeyecek onca kişi...
"Deney aletlerimiz ya da muayene ekipmanlarımız yoktu.Kâğıdımız yoktu.Kalemlerimizi de kaybetmiştik.Kamış yapraklarından örülmüş bir alışveriş sepetinin içinde yalnızca zar zor bulduğumuz neşter, cımbız, dikiş iğnesi, az
miktarda dezenfektan ve bandaj malzemesi bulunuyordu.Bütün bunlara rağmen bir beyne, gözlere ve ellere sahiptik.Bizler bunlarla kazanacaktık."
Gidenler ve kalanlar arasındaki ince bağın kopmamak için direnmesine şahit olurken yaşanılanların altında ezilen bir halkın çırpınışları mevcut bu eserde. Savaşın insan yaşamı üzerindeki etkisini kanlı ve canlı olarak tanıklık eden bir kişinin ağzıdan okumak gelecek neslin savaş hakkındaki düşüncelerini etkileyeceğini düşünüyorum.
"Gerçek savaş acımasızdır. Savaş edebiyatı sırtüstü uzanıp okurken güzel ve kahramanca gelir. Ben de bir kez savaşa katılmak istiyorum, diye merak edersin. Ancak işin gerçeği farklıdır."
Burukluğun sızısını boğazında hissederek okuyacağınız gerçekliğin ve adeletin ne olduğunu düşünerek sayfaları çevireceğiniz bir eser. Mutlaka herkesin okumasını isterim.
0 yorum