Betül Şükür Nilgün Marmara Yabancıların En Yakınıydın Sen
20:36:00Nilgün Marmara'nın kalemi ile tanışmadan önce yaşamındaki 29 yılı bilmek istedim. Şiirlerin derinliğine sanki onun hayatınıdaki yapı taşlarını bilirsem daha iyi anlayacağımı düşündüm. Betül Şükür de Nilgün Marmara'yı birçok kişinin konuştuğu intiharı ile değil onu sadece "Nilgün Marmara" olarak anlatması kitabın derinliğini arttırmış.
"Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum, dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer... Kafatasımın içini, bir küçük aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden." Nilgün Marmara
Nilgün Marmara, kendisini bulmak ve yaşamın arayışı içerisinde sığındığı iki şey var: Birincisi kitapları, ikincisi ise yazmak eylemi. Yazarken ruhunun derinliklerindeki parçaları koparıyor, bu parçaların kendi içinde yarattığı ruhsal değişim ise bipolar olarak adlandırılıyor. Ruhundaki çalkantıların izinden gitmiş hep. Belki de Boğaziçi Üniversitesi'ndeki bitirme tezi için seçtiği kişinin Sylvia Plath olması tesadüf değildir. Sylvia Plath ile kendisini yakın hissetmesi ruhunun ona bir çağrısıydı.
"Hiçbir yere sığmayan ruhunu emanet edip ağacının gölgesinde soluklanabileceği edebiyatın içinde olmayı istiyordu."
Yaratılığının, zekasının, hassaslığının, çılgın hallerinin ve belki de en önemlisi sorgulan zihninin oluşmasını sağlayan ruhu Nilgün Marmara'yı tutsaklıktan kurtarmak için tıpkı bir kuş gibi çırpınıyordu. Bilinmesi gereken bir durum ise Nilgün Marmara'yı Nilgün Marmara yapan da bu hırçın ve dayatmalara karşı olan asi ruhuydu.
Nilgün Marmara'nın hayatında dikkatimi çeken en önemli durumlardan birisi de yaptığı eylemlerin onun başkalarına söylemesi değil, yaptığı eylemin başkaları tarafından fark edilme istediği oldu. Eşinin, Nilgün Marmara'nın şiirler yazdığını bilmemesi bu durumun en büyük örneği. Çünkü o anlaşılmak isteyen ruhunu Sylvia Plath'ın Sırça Fanus'u gibi bir yere kapatmak istemiyordu. O ruh, uçmalı ve anlaşılmaydı. Çünkü aitlik hissettiği yeri bulması gerekiyordu.
"Çünkü onun derdi kederle değildi. O kendini buraya ait görmüyordu. Ece Ayhan'ın dediği gibi dünyayla yaralıydı. Dünyayla bir derdi vardı."
Betül Şükür'ün akıcı anlatımı ile sayfalar akıp gitti. Özellikle Nilgün Marmara hakkında yazdığı bu eseri için derin bir araştırma yaptığı kurduğu cümlelerden ve bölümlerin geçişlerinden kendisini belli ediyor. Aynı zamanda bu eser ile Nilgün Marmara'nın ruhunun daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.
Eğer biyografi türünde eserler okumaktan hoşlanıyorsanız bu kitabı inceleyebilirsiniz.
0 yorum