Viyana (Vienna)
18:56:00
2015 yılında gitmiştim Viyana'ya. 4 gün kaldığım bu muazzam şehri size anılarımla anlatmaya çalışacağım. Sanat kokan bu şehri benim gibi seversiniz umarım.
1.Gün:
Uçakla Viyana Havaalanına geldikten sonra U'lara binip şehrin merkezine geldik. Şehirde ulaşım ya U'larla (Underground) ya tramvayla ya da arabayla yapmanız mümkün. Ama şehir çok küçük olduğu için istediğiniz yerlere yürüyerek de gidebilirsiniz.
Otele geldikten sonra biraz dinlendik ve otelin yanındaki Votiv Kilisesine (Votivkirche) gittik.
Viyana’nın simge yapılarından olan Aziz Stefan Katedrali, şehrin tam kalbinde yer alıyor. 12. Yüzyıldan kalma ana orta yapı 1304-1433 yılları arasında gotik tarzda yenilikler geçirmiş. Katedralin kuzeyde yer alan kulesi, 1579’da Rönesans estetiğine göre yeniden tasarlanmış. Yıllar süren eklemeler sonucunda muhteşem bir mimariye dönüşmüştür.
13. Yüzyılda inşaatına başlanan ve yüzyıllar boyunca sürekli genişleyerek büyüyen Hofburg Sarayında sıra. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun daha çok kışlık sarayı olarak kullanılan yerde; imparatorluk daireleri, müzeler, şapel ve kilise, Avusturya Ulusal Kütüphanesi, İspanyol Binicilik Okulu ve Avusturya başkanlık makamları yer alıyor. Bunlar dışında saray içinde yer alan Sisi Müzesi, İmparatorluk Gümüş Eşya Koleksiyonu ve dışarıdaki bahçenin (Burggarten) köşesinde yer alan Kelebekler Evi görülmesi gereken yerlerden.
Kunsthistorisches Museum yani Sanat Tarihi Müzesi, 1891 yılında Avusturya-Macaristan İmparatoru I. Franz Joseph tarafından açılmıştır. Müze koleksiyonları büyük ölçüde Habsburg hükümdarlarının yüzyıllar içerisinde topladığı eserlerden oluşuyor. Eserler; Mısır ve Yakındoğu Koleksiyonu, Heykel ve Dekoratif Sanat Koleksiyonu, Resim Galerisi ve Sikke Koleksiyonu gibi bölümlerde sergileniyor.
4.Gün:
Son günümüzde Avrupa’nın en güzel saraylarından olan Schönbrunn Sarayı'na gittik. İmparatorluğun yazlık konutu olarak kullanılmış bir yapı. Yapım tarihi 16. Yüzyıla kadar dayanan saraya yüzyıllar boyunca yapılan eklemelerle günümüz görünümüne ulaşılmış. Saray kadar sarayın ağaçlar, patikalar, çeşmeler ve heykellerle süslenmiş bahçeleri de ünlü. Gloriette adındaki Neo-klasik sütunlar, palmiye evi, labirent, hayvanat bahçesi ve Neptün Çeşmesi, bahçe çevresinde görebileceğiniz en önemli yapılar.
Akşamüstü ise Rathaus yani Belediye Binası'na gittik. O gün orada film festivali vardı ve biz de festivale bakmak için ve etrafta dolaşarak Viyana'daki film festivalinin tadını çıkardık.
Yeni Belediye Binası olarak geçen Neus Rathaus şehrin yeni ama en etkileyici binalarından biri. 1872 ile 1883 yılları arasında eski binanın olduğu yere yapılan Belediye Sarayı Neo-Gotik bir üsluba sahip.
Umarım Viyana'yı benim gibi siz de sevmişsinizdir. Keyifli okumalar ve eğer listenizde bu şehir varsa keyifli gezmeler dilerim. :)
1.Gün:
Uçakla Viyana Havaalanına geldikten sonra U'lara binip şehrin merkezine geldik. Şehirde ulaşım ya U'larla (Underground) ya tramvayla ya da arabayla yapmanız mümkün. Ama şehir çok küçük olduğu için istediğiniz yerlere yürüyerek de gidebilirsiniz.
Otele geldikten sonra biraz dinlendik ve otelin yanındaki Votiv Kilisesine (Votivkirche) gittik.
İmparator I. Franz Joseph’in kardeşi Ferdinand Maximilian'ın çağrısı üzerine kardeşinin silahlı bir saldırıdan kurtulduğu için Tanrı’ya bir minnet amacı ile halka çağrı yaparak kilisenin inşası için halktan para toplanmıştır. Bu çağrıya yaklaşık 300 bin vatandaş uymuş ve kilise inşası için bağışta bulunmuştur.
1854 yılında proje yarışması açılmış ve 75 proje arasından henüz 26 yaşında genç bir mimar olan Heinrich Ferste’in projesi seçici kurul tarafından beğenilmiştir. Neo-Gotik bir kilisedir.
Kilisenin etrafında bulunan parktaki heykeller sizi başka diyarlara götürüyor. Mesela buradaki müzik aletlerini çalan kişilerden oluşan heykel gibi. (Arkadaki bina ise Viyana Üniversitesi.)
2.Gün:
Ben o gün biraz kötü olduğum için otelin çevresinde bulunan Sigmund Freud Parkı (Votivpark) da oturduk. Votiv Kilisesinin muhteşem görüntüsü ve Viyana Üniversitesi'ni görkemiyle günümz geçti.
(Votiv Kilisesin içi)
3.Gün:
Viyana'daki en işlek cadde olan Graben Caddesi'ne (Stefan's Platz) doğru yola çıktık. Caddenin başında bizi Aziz Stefan Katedrali (Stefansdom) karşılıyor.
Viyana’nın simge yapılarından olan Aziz Stefan Katedrali, şehrin tam kalbinde yer alıyor. 12. Yüzyıldan kalma ana orta yapı 1304-1433 yılları arasında gotik tarzda yenilikler geçirmiş. Katedralin kuzeyde yer alan kulesi, 1579’da Rönesans estetiğine göre yeniden tasarlanmış. Yıllar süren eklemeler sonucunda muhteşem bir mimariye dönüşmüştür.
(Aziz Stefan Katedralinin içi)
Katedralden Hofburg Sarayı’na doğru giden Graben Caddesi üzerinde birçok mağaza ve dükkan yer alıyor. Caddenin en önemli noktası ise ortasında yer alan Veba Sütunu. 1679 yılında yaşanan Veba Salgını üzerine I. Leopold tarafından adanan sütun, 1693 yılında tamamlanmış muhteşem bir mermer anıt.
Kunsthistorisches Museum yani Sanat Tarihi Müzesi, 1891 yılında Avusturya-Macaristan İmparatoru I. Franz Joseph tarafından açılmıştır. Müze koleksiyonları büyük ölçüde Habsburg hükümdarlarının yüzyıllar içerisinde topladığı eserlerden oluşuyor. Eserler; Mısır ve Yakındoğu Koleksiyonu, Heykel ve Dekoratif Sanat Koleksiyonu, Resim Galerisi ve Sikke Koleksiyonu gibi bölümlerde sergileniyor.
Dünyanın en iyi salonuna sahip olduğu kabul edilen Viyana Devlet Opera Binası (Wiener Staatsoper), aynı zamanda şehrin simge yapılarından biri. 1861-1869 yılları arasında İmparator Franz Joseph için inşa edilen Neo-Rönesans tarzdaki yapı ilk yapıldığı dönemde kent sakinleri tarafından pek benimsenmemiş. 1945’te yani II. Dünya Savaşı sırasında bombalanan yapı büyük ölücüde yıkılsa da sonrasında tekrar yenilenmiş olup günümüzde şehrin en önemli binalarından biridir. Opera Binası’nı rehberli turlarla gezebileceğiniz gibi düzenlenen performanslara bilet alarak da gezebilirsiniz. Operaya bilet almak için ciddi bir vakit ve nakit harcamanız gerekebilir. Opera Binası’nda görmeniz gereken en önemli bölümler arasında Büyük Merdiven, Schwind Fuayesi ve Çay Salonu yer alıyor.
Akşamüstü Parlamento Binası'na gittik. Avusturya'da parlamento, 1861 yılında imparatorluk zamanında oluşturulmuştur. Bu parlamento, alt ve üst meclislerden oluşan iki kamaralı yapı içinde idi. I. Dünya Savaşı sonunda imparatorluğun çöküşü sonrasında, yeni Avusturya'nın ilk parlamentosu olarak, Geçici Milli Meclis toplandı ve Birinci Cumhuriyet ilan edildi. II. Dünya Savaşı sonunda İkinci Cumhuriyet dönemi başlamış oldu. Avusturya Parlamentosu, federal devlet yapısının gerektirdiği biçimde, ulusal meclis ve federal meclisten meydana gelen iki kamaralı bir yapı içinde varlığını devam ettirmektedir.
4.Gün:
Son günümüzde Avrupa’nın en güzel saraylarından olan Schönbrunn Sarayı'na gittik. İmparatorluğun yazlık konutu olarak kullanılmış bir yapı. Yapım tarihi 16. Yüzyıla kadar dayanan saraya yüzyıllar boyunca yapılan eklemelerle günümüz görünümüne ulaşılmış. Saray kadar sarayın ağaçlar, patikalar, çeşmeler ve heykellerle süslenmiş bahçeleri de ünlü. Gloriette adındaki Neo-klasik sütunlar, palmiye evi, labirent, hayvanat bahçesi ve Neptün Çeşmesi, bahçe çevresinde görebileceğiniz en önemli yapılar.
Yeni Belediye Binası olarak geçen Neus Rathaus şehrin yeni ama en etkileyici binalarından biri. 1872 ile 1883 yılları arasında eski binanın olduğu yere yapılan Belediye Sarayı Neo-Gotik bir üsluba sahip.
Umarım Viyana'yı benim gibi siz de sevmişsinizdir. Keyifli okumalar ve eğer listenizde bu şehir varsa keyifli gezmeler dilerim. :)
0 yorum