­

Hüseyin Can Çoşkun Beyefendi

22:26:00


Derin anlatımlı bir eser. Sayfa sayısı az olsa da romanın içerisinde yer alan diyalogların alt metinleri, toplumun felsefik bir yansıması diyebilirim. Yansımanın izleri ise ana karakterimiz Kerim'in daha küçükken babasını televizyon izlerken gözlemlemesi ile başlar. Televizyonda Cemal Gürsel'in "
İşte bu düşünce ve mülahazalarla bu feci gidişe son vermeye karar verdim. Ve devletin idaresine el koydum. Derhal bütün vatandaşlara şunu ifade etmek iste­rim ki, asla bir diktatörlük hevesinde değilim." sözünün babası üzerindeki etkisine şahit olduğunda zihindeki parıltı parlamış ve herkesi etkisi alacak bir kişi olmaya karar vermiştir.

Kerim daha küçükken babasını kaybetmesi sonucu annesiyle büyükbabasının evinde yaşarlar. Aynı evin çatısında büyükbabasının Kerim'i yetiştirmesi, bildiklerini ona aktarması ile küçük Kerim artık İhtiyar lakabını sırtına geçirmiş, hayallerini kurduğu siyasetin kapılarını aralamak için canla başla çalışmıştır. 

"Düşünmek muammaları çözmek, karanlıkları aydınlatmak... Düşünmek savaşmaktır,"

İyi bir siyasetçi nasıl olunacağını düşünerek eğitim döneminde ufak politik girişimlerde bulunmuş,  yaşadığı çevredeki insanları tanımak için adımlar atmıştır. Bu siyaset adımlarını daha da ileriye taşıyacakken her şeyi ona aktaran ve onun izinden gittiği büyükbabasını bir gün kaybeder. Bu kaybedesin ardından ise kendisini onun odasına kapatır ve herkes ile iletişimi kesmiştir. 

"Mecburiyet bazen üzerimizden kaldıramadığımız o trilyonlarca ağırlığın ta kendisidir."

Büyükbabasının odasında onun kıyafetlerini giyerek masasında oturur, kitaplarını okumaya başlar. Bu kitaplardan birisi dikkattini çekip yeniden okumaya karar verdiğinde hayali arkadaşı Kosinski ile karşılaşmıştır. Büyükbabasının kapısından Kosinski ile birlikte yürüdüğünde artık o bir Beyefendidir.

Bana göre kitabın derin anlamı buradan sonra başlıyor. Beyefendi ve Kosinski arasındaki diyalogların bütünlüğüne bakıldığında aslında hayatın kendisi çevre faktörü ile ele alınıyor. Kimseye dillendiremediği onca konuyu Kosinski ile irdeliyor Beyefendi. İrdelerken kendi hayatını sorguluyor; yaptıklarını, yapamadıklarını...

"... hikaye yazıcıları hikayeleri ne niyetle yazıyor olursa olsunlar, hikaye okuyucuları yazılanları istedikleri şekliyle anlamlandırırlar."

Özellikle son bölümünde bazı taşların tam yerine oturmasını istememiş yazar. Bu şekilde kalan boşluklar aslında toplumun ve Beyefendinin bir parçası olmasını istemiş bana göre. Almış olduğu eğitimindeki bilgisini de ilk bölümden itibaren yarattığı karakterlerin düşünce yapıları ile sunmuş okuyucuya.

Eğer sizi düşündüren ve günlük yaşamın derin anlamlarını karakter üzerinden sorgulamaktan hoşlanıyorsanız bu eseri severek okursunuz.

You Might Also Like

0 yorum