Jean- Louis Fournier Nereye Gidiyoruz Baba?

22:13:00


Jean-Louis Fournier'in kara mizahı ustalıkla kullandığı bir anlatısı bu eser. Ancak bu kara mizahın içerisinde yer yer üzüntü yer yer de hayal kırıkılığı mevcut. Kurulan düşlerin gerçekleşmesinin imkansızlığının bilinci ile iki kendisine göre sıra dışı iki çocuk büyüten bir babanın düşünceleri mevcut.

Her bebek güzeldir ve kusurları belli etmez ancak zaman geçtikçe ve çocuklar büyüdükçe bazı gerçekler de gün yüzüne çıkmaya hazırdır yazara göre. İlk çocuğu doğduğunda bebekliğinden çocukluk dönemine doğru geçen zaman ona bu hipotezi gösterdiğini ve yaşamın herkese adil davranmadığını gözler önüne sermek istemiş bu eserinde. İlk çocuğu için konulan "engelli" tanısı ile başka bir dünyaya bakmaya başlarken iki yıl sonra doğan ikinci çocuğunun da engelli olması hayatını tepe taklak ettiğini sayfaların mürekkebinde işleyerek kendisini belli ediyor.

"Thomas on yaşında ilk kez Chevrolet Camaro'ya bindiğinde sorduğu gibi soruyor: "Nereye gidiyoruz baba?
Önceleri cevap veriyordum: "Eve gidiyoruz."
Bir dakika sonra, aynı saflıkla, aynı soruyu soruyor, iletişim kurmuyor. Onuncu sefer "Nereye gidiyoruz baba?" diye soruyor, artık cevap vermiyorum...
Artık nereye gittiğimizi ben de pek bilmiyorum, benim zavallı Thomas'm.
Sürükleniyoruz. Duvara toslayacağız."

Zihinsel ve bedensel engelli olan çocukları hakkındaki söylemleri okuduğumda aslında yazarın "baba" figürüne ne kadar uzak olduğunu yeniden fark ettim. Çünkü "baba" figürü ile tanışmamış birisi için baba olmak sanıldığı kadar kolay değildir. Üstelik kendi çocukları için başka düşünceleri mevcut birisi için.

Aynı zamanda çocuklarına karşı olan sevgisini nasıl göstereceğini bilemeyen bir babanın çocuklara yazdığı mektuplarda da bu duruma şahit olacaksınız.

"Baba ve çocuk" ilişkisi onun beklentisi herkesinki gibi olmasıydı fakat iki oğlu ile bu durumun imkansızlığını yaşadığı her anıda bilmesi belki de kara mizahı kullanmasının nedenlerinden birisi. 

"Hiç mutlu olmamış, dünyaya sadece acı çekmek için ufak bir gezinti yapmaya gelmiş olan birinin ölümü korkunç bir şeydir. 
Bir gülümseyişinin anısını saklamak bile çok zor."

Her ebeveyn çocuklarının okula gitmesini, iş sahibi olmasını, ödev yapmasını, bir şeylerde başarılı olmasını bekler. Ancak yazara göre birçok olgu ve zafer duruma göre değişkenlik göstermektedir. Onun için çocuklarının giyinebilmesi veya yemek yemesi bile bir mucizenin ayak sesleridir. 

"Bazen olimpiyat altın madalyasını hak eden küçük zaferler vardır. Çatalıyla bir sürü bezelye yakalamayı ve hepsini düşürmeden ağzına götürmeyi başardı. Çok gururlandı, ışıldayan gözlerle bize bakıyor."

Anıların izinde kaybolmaktan hoşlananların seveceği bir eser.

You Might Also Like

0 yorum