Marc Vidal Paris'te Bir Karınca

16:10:00

Hayallerinin peşinden gitmek, her zaman söylenen ancak uygulama kısmına gelindiğinde çoğumuzun zorlandığı bir konu. Genellikle ilk adımı atmakta güçlük çekiyoruz. Ya maddi ya da manevi olarak hazır hissetmediğimizi düşünüyoruz. Ancak istenilen hayaller için ilk adımın atılması gerekiyor. Tıpkı Marc Vidal'ın 17 yaşındayken hayalleri için Paris'e gitmesi gibi..

"Bir girişimde bulunulduğu an, en temel problemlerden biri kişisel düzeyde yaşanandır. Yani hata yapma korkusu. Hayatın bütün alanlarında yenilgiye uğramak her zaman korkutur ve böylece biz kendimiz esas engele dönüşürüz. Kararını verip hayalleri için savaşmak, her. girişimcinin uygulaması gereken değişmez bir formüldür. Bu başarısızlık korkusunu bir fırsata dönüştürmemiz gerekir."

Paris'te bütün umudu bitip bir anda vazgeçecekten çevresine bakması ile ilk tecrübesi için adımını atıyor. Sokakta gördüğü müzisyenin şapkasını alıp seyircilerin arasında dolaştırıyor. İşte bu adım ona şirketlerin yapısını anlamaya başlamasını ve girişimciliğin adımlarını görmesini sağlıyor.

"Ben değişimin elimizde olduğunu ve taşıdığımız arzuda yattığını düşünmeyi ediyorum. Kişi kendisi değişmezse dünya da değişmez."

Daha fazla kazanç sağlamak için çevreyi gözlemlemenin, aynı zamanda şirkette çalışan kişilerin yeteneklerini fark etmenin önemine de değinilmiş kitapta. 

"Şehirler, içinde yaşayanların yansımasıdır. Orada yaşayanların ve yönetenlerin imgelerini aksettiren bir aynadır. Şehirler, planları ve gelecekleri hakkında durmaksızın konuşur. Eğer dikkatimizi verirsek yakınmalarını duyarız."

Kendi ilk deneyimde yaptığı adımları sade bir dil aktarıyor okuyucuya. Bana göre girişimliğe başlayacak kişiler için yazılmış. Eğer ki girişimcilik konusuna hakimseniz kitap size yavan gelebilir. Her şeyin kişinin elinde ve etrafındaki koşulların iyi değerlendirmesiyle oluştuğunu göstermek istiyor.

“Şeyler, olması gerektiği için olur ama senin olmasını istediğin şekilde olur. Bir hançerin sende açtığı yaraya bağlı değildir ya da bıçağının derinliğine, hatta fışkıran kana bile; her şey senin o dramatik anı nasıl karşıladığına bağlıdır. Korkup sinersen ölürsün, çılgınca saldırır ve kendini kollamazsan ölürsün, önemsemezsen ölürsün ama korkmaz, yaranı kapatır ve iyileşmesini beklersen geriye tenindeki ince bir izden başka bir şey kalmaz. Bak bakalım yaralı mısın, eğer yaralıysan bekle iyileşsin...”

Kendi girişimini ve hayallerini gerçekleştirmek isteyen kişilere güzel bir rehber olacağını düşünüyorum.




You Might Also Like

0 yorum