Stefan Zweig Hayatın Mucizeleri

20:40:00

Stefan Zweig, Hayatın Mucizeleri eseri için; "Hayatımız, bizi bir araya getiren ya da ayıran dış olaylardan daha derin bir akışa sahiptir; hayatın derin büyüsü sadece duygulara ulaşabilir, biz onu yönettiğimize inansak da duyulara ya da kadere hükmedemeyiz." cümlelerini kurmuştur.

İşte bu sözlerinin ışığını yansıtan Hayatın Mucizeleri'nde yaşlı bir ressam ile Yahudi bir genç kızın yaşadıklarını tarihsel olgular üzerinden aktarıyor. Ana hattı ile bu şekilde ilerleyen öykü, yazarın eşsiz kalemi ve aktarmak istediği sonla birleşince okuyucuya edebi bir şölen sunuyor. 16.yüzyılın Anvers şehrinde geçen bu öykü, bir tüccarın yaşlı ressamdan Meryem Ana'nın resmini yapmasını istemesi ile başlıyor. Tüccarın bu resmi neden yaptırmak istediğini okurken hayatın bazen bizlere bir şeyler fısıldadığını fark edeceksiniz. Önemli olan bu fısıltıyı duymak.

Yaşlı ressam Meryem Ana resmi için düşüncelere daldığı bir gün ilhamını pencerenin önünde görür: Yahudi bir genç kız olan Esther. Küçükken ailesi Hristiyanlar tarafından öldürülen Esther'i bir asker kurtarıyor. Kader onu Katolik bir kiliseye asılacak Meryem Ana tablosuna modellik ettirdiğinde hikayenin akışı da değişmeye başlıyor.

Yazarın eserlerinde en sevdiğim yanlarından birisi de her bir karakterin en ince ayrıntısına kadar analizinin yapılmasıdır. Bu detaylar ile öykü dallanıp budaklanıyor. Bana göre en alıcı noktası ise öykülerin sonu oluyor. Tıpkı bu öyküsünde olduğu gibi yazar; okuyucuyu mucize, din, hayat ve insanlığı sorgulatıyor.

Yazarın okuduğum her eserinde yarattığı sonlarda ondan bir şeyler buluyorum. 23 yaşında yazdığı bu eserde de kendi ruh halini aktarmak istemektedir.

Eserin geçtiği dönemi yansıtması ile kendinizi o zamanda hissediyor ve o sokaklarda tıpkı yaşlı ressam ve Esther ile yürüyorsunuz. Kitabın içerisine işlediği dini öyküler ile ressamın ve Esther'in dine bakış açısınının şekillenmesine de tanık olacaksınız. 

Eğer Zweig'in kalemini seviyorsanız bu esere bakabilirsiniz.



You Might Also Like

0 yorum