Öykülerin içerisindeki yaşamlar, yazarın usta kalemi ile birleştiğinde ortaya edebiyat şöleni çıkmış. Öykülerin her birisinde yer alan yaşanmışlık kokusu burnunuzun direğini sızlatacak. Öyküleri okurken görüp de söylenmeyenleri ya da duyup da görmemezliğe gelinenleri yeniden fark edeceksiniz. Bu sefer yazar bilinen ancak bilinmemezliğe gelinenleri ortaya sermiş öykülerinde.
"Kelimeler ne tuhaf değil mi. Kelimenin yarısını atıyorsunuz ve karşınıza başka bir şey çıkıyor. Sonuna çoğul eki koyduğunuzda başka bir şey algılıyorsunuz. Size bir şeyi çağrıştıran kelime, bir başkasına bambaşka şey anımsatabiliyor. Çok acayip kelimeler, çok."
Yazar, kendine has diliyle kaleme aldığı dokuz öyküyü insan ve toplum üzerine inşa etmiş. Özellikle bir toplumun birey üzerindeki etkisini anlattığı öyküleri okurken kendimi öyküyü izleyen bir seyirci gibi hissettim. Tarihsel olaylar ile nakış gibi işlenen öyküler ile insan olmanın önemini keşfediyorsunuz. İnsanların duyguları olduğunu yaşanılanların bireyin hayatına doğrudan etkisine şahit olacağınız ince düşünülmüş öyküler...
Bazı öykülerde toplumun yönetiliş şekline de dem vuruluyor. Yönetimi eleştirirken bireyin suskunluğuna da ses çıkarmak istiyor. Bu öyküleri okurken aklıma Nazım Hikmet'in,