Nurcan Özgür Gök Göğsümün İki Arası

15:43:00

Giden bir kişi gideceğini bile bile niye gelmek ister? Giden kişi arkasına bakmadan giderken bıraktığı kişi ne hisseder? 

Bırakılanlar, geriye kalanlar ve yaşanılanlar birer birer kağıda dökülmüş bu kitapta. Kitap, duyguların yoğunluğu ile yazılmış denemelerden, aforizmalardan ve şiirlerden oluşuyor. Belki de hislerden dolayı kitabın içine girerek okuyorsunuz kitabı. O konuşuyor ve yüreğinizde kabaran hisler ortaya çıkıyor. Çıkan hisler ile baş başa kalıyorsunuz. Sizi yoran hisler bunlar ama ne kadar içinize atarsanız çıkmak için çabalayan hisler bunlar. Giden kişinin yardımını beklediğiniz hisler ama giden çoktan gitmiştir. 

"Bazen insanlarda öylece kalakalırız. Onlar gider; biz ise izleri kalır. Kalbimizin sona yaklaşan ama en çok da sola yaklaşan bir yanında izlerini taşırız. Kimileri "aşk" derken kimileri de "sızı" der. Benim ne dediğimin onun için pek önemi yoktur. 

Onun bendeki sızısı, bütün güneş sistemini yerle bir edecek kadar büyük.. Benimse; ondaki sızım bir toz bulutu kadar gereksiz... Bu yüzden insan kimden gittiğini ya da kimde kaldığını iyi bilmeli! Bilmediğinde hep arafta sıkışıp kalır."

Giderken bıraktığı kokuşmuş acılardan habersiz. Onun yalnızlığın ıssız sokaklarını anlayabilmesini isterdi. O sokaklarda sessizliğin melodisi ile onunla yürümek isterdi. Anlamasını istediği şeyler vardı ama anlamamasını istemediği şeyler de. Ona neden aşık olduğunu anlamasını istemedi.

"Sözlerini bilmediğim bir şarkıyı dinlemek gibiydi, yazdığım kelimelerle aramdaki ilişki. Ben onlara anlamaz davranırdım, zaten onlar da beni anlamadılar. Sonra her gün aynı sözleri yazdıkça; onlar beni anlamak başladılar. Oysa bu durum bana acı veriyordu. Anlaşılmak benim için zor bir şeydi. Ben de topladım kelimeleri ve uzunca bir yola çıktım. Gittiğim her yerden kendime bir kelime yükleyip; yeni kelimeler toplamak için tekrar yollara düştüm. Anlasınlar istemedim benim; çünkü beni anladıkları zaman aşkın sırrını çözeceklerdi ve bu sır çözüldüğünde aşk olmayacaktı. Bundandır gezmediğim diyar, dağarcığıma katmadığım kelime kalmadı."

 Anıların derinliğinde boğulan, onları duvarlara anlatarak ama bu anlatış haykırışların duvarların içine çekip sessizliğe bürünmesi ile oluyor. Sessizliğin içinde yüzen çığlıklar. Bu çığlıkların karşısına ise sessizlik çıkıyor.

Şiirlerin mısralarında duyguların yayıldığı şiirlerde anılar hissediliyor.

Eğer bu tarz kitapları okumayı seviyorsanız bu kitabı sevebilirsiniz.


"Kime versem saklayacaktı,
Bu sessiz sırrı içinde.
Ne maşuk anlattı delice.
Ne aşık anlattı sessizce."

"Kendimi uçurumdan bir Nazım kitabına atmak ve ömrümün sonuna kadar orada yaşamak istiyorum. Size de "Gelin!" diliyorum. Bu çağrı dünyadan bir kurtuluş çağrısı..."

"Her şairin her şiirinde mesafelerle dolu mısralar olmasına rağmen; sevmenin mesafesi yoktur hasretle bekleyenlerde."

"İnsan yalnızken daha çok anlar yüreğine dokunanın kendi sesi olduğunu. Acıyı, ıstırabı ya da sevinci kendi yalnızlığı ile paylaşmayı daha çok sever. O yüzden herkes sessizken söyler kendi şarkısını.

Herkesin yüreğine dokunan bir şarkısı vardır. Kendi nağmeleri ile söyledikleri, gecenin kendi benliklerine dokunduğu zaman.

Çünkü hayat yormuştur onları, ne kadar çığlık atsalar da, isyan etseler de hangisi kafi gelir ki bu kadar acıyı dindirmeye. Bu yüzden dertlerini şarkılarla dile getirirler."

“Her şarkının bir yalnızlık nağmesi,
Her şiirin bir yalnızlık satırı,
Her insanın da bir yalnızlık sokağı vardır.” 



You Might Also Like

0 yorum