Rüyalarınız sizin hayatınızda etkisi var mı? Rüyalarınızın peşinden gider misiniz?
İşte bu kitapta İbn Arabi'nin rüyasının peşinden gitmesini okuyoruz. Bu rüya ile kendi ruhunu tanımasını rüyasında gördüğü haritanın kendisinde yarattığı etki ile birçok şehrin güzelliklerini ve acılarını görmesini sağlıyor. Ruhunu mal, mülk yerine inanç ve sevgi ile doldurarak yolculuğunda yaşadıklarını gezdiği şehirlerdeki insanlara aktarır.
Kitap sadece İbn Arabi'nin hayatından bahsetmez. Günümüzde tarih profesörü olan eşini yeni kaybetmiş ve oğlu Kayra ile yaşayan karaktere bir gün bir iş teklifi gelir. Gaziantep'te bulunan tarih kaçakçılarının elinde olan bir haritanın gerçek tarihi eser mi yoksa sahte mi olduğunu anlaşılması için onun bilgilerine ihtiyaç vardır. O da merakına yenilip haritanın peşinden Gaziantep'e doğru yolculuk yapar. Burada tarihi eser kaçakçıları tarafından kaçırılması ile onun da hikayesi başlamış olur. Haritayı ellediğinde bir anda kendini 1100-1200'lu yıllara doğru götürdüğünü hissettiğinde haritanın etkisini fark eder. Yaşamını etkileyecek haritanın İbn Arabi'nin peşinden gittiği harita olması haritanın gizemini arttırıyor.
Kitap tarih ve günümüzün iç içe işlemesinden dolayı sizi sıkacak bir tarz olduğunu düşünmüyorum. Özellikle tasavvuf edebiyatından hoşlanıyorsanız bu kitaba mutlaka bir şans verin. Ruhunuzun arındığını bu dünyanın geçiciliğini önemli olanın para değil sevgi ve inancın olduğunu anlatmak istemiş yazar. Yazarın dilinin akıcı olması ve sözcükleri okuyucuyu etkileyecek şekilde kullanması kitabı okumanızı kolaylaştırıyor.
"Dünya bir değirmendi, insanın algısını öğütüyordu en çok. Yanılgılardan beslendiğini, görüntülere aldandığını biliyordu insanın.”
"Toplumlar kendi tarihlerini nasıl silemiyorlarsa birey de kopamıyordu kişisel geçmişinden. Her şeyin geride kaldığını düşündüğü bir anda insan, unutmak istediği elemlerin yorgunluğuna yakalanıyordu ansızsın.”
"Seni gördüğüm o gün, baharın yeşile çalan sevinci yanaklarına gamze olmuştu. Gülüyordun, yüzünde mevsimlerin en güzeli."
"Görülen her nesne bir gölgeydi. Gölgelerin esaretinden kurtulmayan hangi ruh hürriyetten bahsedebilirdi?"
" İnsanın kendi yalnızlığında büyüteceği çiçekleri olmalıydı. Baharın tazeliğini, içe akıtılan gözyaşı diriltebilirdi bazen."
"Aşk gönle yazılan bir şiirdi..."
İşte bu kitapta İbn Arabi'nin rüyasının peşinden gitmesini okuyoruz. Bu rüya ile kendi ruhunu tanımasını rüyasında gördüğü haritanın kendisinde yarattığı etki ile birçok şehrin güzelliklerini ve acılarını görmesini sağlıyor. Ruhunu mal, mülk yerine inanç ve sevgi ile doldurarak yolculuğunda yaşadıklarını gezdiği şehirlerdeki insanlara aktarır.
Kitap sadece İbn Arabi'nin hayatından bahsetmez. Günümüzde tarih profesörü olan eşini yeni kaybetmiş ve oğlu Kayra ile yaşayan karaktere bir gün bir iş teklifi gelir. Gaziantep'te bulunan tarih kaçakçılarının elinde olan bir haritanın gerçek tarihi eser mi yoksa sahte mi olduğunu anlaşılması için onun bilgilerine ihtiyaç vardır. O da merakına yenilip haritanın peşinden Gaziantep'e doğru yolculuk yapar. Burada tarihi eser kaçakçıları tarafından kaçırılması ile onun da hikayesi başlamış olur. Haritayı ellediğinde bir anda kendini 1100-1200'lu yıllara doğru götürdüğünü hissettiğinde haritanın etkisini fark eder. Yaşamını etkileyecek haritanın İbn Arabi'nin peşinden gittiği harita olması haritanın gizemini arttırıyor.
Kitap tarih ve günümüzün iç içe işlemesinden dolayı sizi sıkacak bir tarz olduğunu düşünmüyorum. Özellikle tasavvuf edebiyatından hoşlanıyorsanız bu kitaba mutlaka bir şans verin. Ruhunuzun arındığını bu dünyanın geçiciliğini önemli olanın para değil sevgi ve inancın olduğunu anlatmak istemiş yazar. Yazarın dilinin akıcı olması ve sözcükleri okuyucuyu etkileyecek şekilde kullanması kitabı okumanızı kolaylaştırıyor.
"Dünya bir değirmendi, insanın algısını öğütüyordu en çok. Yanılgılardan beslendiğini, görüntülere aldandığını biliyordu insanın.”
"Toplumlar kendi tarihlerini nasıl silemiyorlarsa birey de kopamıyordu kişisel geçmişinden. Her şeyin geride kaldığını düşündüğü bir anda insan, unutmak istediği elemlerin yorgunluğuna yakalanıyordu ansızsın.”
"Seni gördüğüm o gün, baharın yeşile çalan sevinci yanaklarına gamze olmuştu. Gülüyordun, yüzünde mevsimlerin en güzeli."
"Görülen her nesne bir gölgeydi. Gölgelerin esaretinden kurtulmayan hangi ruh hürriyetten bahsedebilirdi?"
" İnsanın kendi yalnızlığında büyüteceği çiçekleri olmalıydı. Baharın tazeliğini, içe akıtılan gözyaşı diriltebilirdi bazen."
"Aşk gönle yazılan bir şiirdi..."