Türkan Saylan Hayvanlar ve Çocuklar
19:50:00Türkan Saylan, yaptıkları ve yaşattıklarıyla hayatımızda yer edinen önemli kadınlardan sadece biri. Bu değerli kadının yazdığı içinde on tane öykünün bulunduğu Hayvanlar ve Çocuklar kitabını okuduğumda onun gözlem gücüne hayran kaldım. Kitaptaki öyküleri çocuklar ile konuşarak yazmıştır. Bu sayede çocuklar öykülerin yaşandığı olaya daha kolay adapte olabilmesi sağlanmış.
Türkan Saylan canlı sevgisini çocuklara aşılama amacıyla yazmış öykülerini. Kimi öyküsünde insan ilişkilerini konu alarak sonunda çocuklara öğütücü dersler vermiş kimi öyküde ise hayvan ve doğayı insanların kullanma şeklini ( yani insanların hayvanlara ve canlılara saygı duymayışına dem vurarak onlara canlı sevgisini tatmalarını öğütlemiştir.) Bir canlının yaşamının önemini çocuklara anılar ile anlatmak istemiştir.
"Size yazdığım bu on öykü, gözlemci kişiliğimle beynime kazınan gerçek olaylardan oluşmaktadır. Çoğu, kendi yorumlarımı da içermektedir. Bu nedenle bu öykülerin, salt çocuk yaştakilerce değil, gençler, özellikle de genç anne babalarca da okunmasını dilerim." Türkan Saylan
Gelelim kitabın içindeki on öyküye; İlk öykü Hayvanlar Ve Çocuklar'dır. İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşayan beş kardeşin öyküsünü okuyoruz. Savaş döneminde oyuncak alacak parası olmayan beş kardeş için en güzel oyuncak ise etraflarındaki hayvanlar olmuştur.
"" “Özgürlük insanlar kadar hayvanların da hakkı, onları kafeslere, kutulara kapatmak doğru mu acaba? Bizim her çeşit hayvanlarımız oldu, ama hiç kafeste kuş beslemedik, içimizden gelmedi. Hayvanlarla dostluk kurun, onları anlamaya çalışın, sevin, okşayın çocuklar. Çok mutlu olacaksınız eminim.”
"Sakın siz, istemeyerek de olsa hayvanlara zarar vermeyin. Onlar dünyayı bizlerle paylaşan güzel ve zararsız yaratıklardır."
İkinci öykü Sedef Lapçin'miş. Bir gün beş kardeş yolda yürürken birden bire önlerine dünya güzeli bir Dalmaçyalı çıkar ve onların peşine takılır. Bu Dalmaçyalı köpekten sonra beş kardeşin yaşadıkları anlatılır.
"Hayvanları öldürüp derilerinden kürk yapmak inanılmaz kötülük değil mi? Bazıları, etleri için kesilmiş olan koyun, inek ve benzeri büyük hayvanların derilerini kullanarak giysiler yapar. Eski insanlar ısınmak için avladıkları hayvanların derilerinden elbise yaparlarmış. Bunları doğal karşılamak lazım. Ama sadece kürkü için tavşanın, daha doğmadan öldürülen yüzlerce minik hayvanın derisini birleştirip yapılan, adına astragan denilen pahalı kürkü giyip insanlara fiyaka yapmak hoş mu ? Onun için birçok ülkede hayvan kürkü karşıtları sık sık gösteri yapar. Kürkü için hayvan avlanmasın, minik hayvanlar öldürülmesin diye. Öyle ya, yapay olarak kürke çok benzeyen kumaşlar da yapıldı. meraklısı onları giyse ne olur?"
Üçüncü öykü Ayşe Teyze'nin Yumurtaları. Çiftlikte yaşayan Ayşe Teyze'nin görevi çiftliğini korumaktır. Geçimini hayvanlarından sağlar. Üç günde bir yumurta ve sütünü satmaya şehre inen Ayşe Teyze ve onun yumurtalarının çocuklar üzerindeki etkisini okuyoruz.
Dördüncü öykü Anakedi'nin Yavruları. Hayvan sever beş kardeş deniz kenarında üç yavrusunu emziren bir kedi ile karşılaşırlar ve onları eve götürürler. Bu kediler ile yaşadıkları anlatılır.
"Acaba Anakedimize benzer fedakar insanlar var mıydı dünyada? Hiçbir şey beklemeden kendinden veren, zavallı yavrulara sahip çıkan insanlar..."
Beşinci öykü İnatçı Kardeşlerin Maceraları. Beş kardeşin erkekleri mucit işlerine meraklıdır ve beş kardeşin evine radyo gelmesiyle yaşanan maceralar anlatılır.
"Sevgili çocuklar, şaka karşılıklı olursa keyiflidir, gülmek insana güç verir, yaşam sevinci verir. Ama bunu aşırıya kaçırmak, örneğin karşımızdakinin kocaman burnuyla, kepçe kulaklarıyla alay etmek, arkadaşlarımızı küçük düşürmek çok yanlış ve ayıptır. Aynısı ya da benzeri bize yapılsa ne kadar üzüleceğinizi düşünür, kendinizi karşınızdakinin yerine koyarsanız o zaman alay etme duygularınızı bastırırsınız. Hani "eşek şakası" derler ya, işte bu türden şaka yapmamalıyız."
Altıncı öykü Nilüfer. Nilüfer, kızıl saçlı bir çocuktur. Ailesi geçim sıkıntısından dolayı köyden kente göç etmiştir. Bu ailenin şehirde yaşadıkları anlatılır.
Yedinci öykü Çocuk, Silah ve Bebek. Ahmet ve Ayşe geleneklere uygun bir şekilde evlenmişler ve Ahmet'in okulunun olduğu büyük şehre yerleşmişlerdir. İkiz bebekleri Efe ve Ece ile yaşadıkları anlatılır. (Burada kız ve erkek çocukların yetiştirilme tarzından bahsedilerek eleştiriliyor.)
Sekizinci öykü Aliye'nin Öyküsü. Zorunlu 8 yıllık eğitimini bitiren Aliye'nin meslek lisesine gitme isteği var. Ancak babasının ekonomik durumu iyi değildir. Aliye'nin azmini okuyoruz bu öyküde. Burada çocuk işçiliği, çocuk yaşta okulu bıraktırmayı, çocuk yaşta evliliği eleştiriyor.
Dokuzuncu öykü Ayakkabı Boyayan Çocuklar. Hatice ve Ahmet 5 çocuk ile köyden büyük kentte göç etmiştir. 3 çocuğu, erkek olanları ayakkabı boyacılığına , kızı ise mendil satmaya yollarlar. Diğer iki çocuk ise akraba evliliğinden dolayı engelli doğmuştur. 3 çocuğun otobüste Billur ile karşılaşmaları ile 3 çocuğun hayatı değişmiştir.
"Bazen bir rastlantı insanların tüm yaşamını değiştirebilir. Bu nedenle insan hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamalıdır."
Son öykü ise Hacı Mustafa Efendi. Hacı Mustafa Efendi, bir Osmanlı Paşası, dindar ve 4 karısı olan biri. Onların ve iki çocuklarının yaşadıkları anlatılır.
0 yorum