Şiirlerin bir dili olmalı. O dili bilirsek o şiirleri anlarız. Dili bilmek için de şairi anlamamız gerekir. İşte bu kitapta da Edip Cansever'i tanıdıklarından dinliyoruz.
Ülkü Uluırmak'ın derlemesiyle oluşan bu kitabı okuduktan sonra Edip Cansever evindeki masasından bana el salladı.
Tanıdıklarının onun hakkındaki görüşlerini, duygularını, anılarını okudukça sevdikleri için önemli biri olduğunu anlıyorum. Ben bu tarz yaşanmışlıkları okurken kendimi kimi anlatıyorlarsa ya da kim anlatıyorsa sanki dizinin dibinde oturup anlatılanları dinliyorum. tıpkı bu kitap gibi. Soluksuz bir çırpıda okunan bir kitap. Tabi okurken onunla anıları tekrardan yaşamınızı öneririm.
Ben onunla evindeki çalışma odasına, kuyumcu dükkanındaki üst kata gittim. Akşamları arkadaşları ile meyhaneye gittim. İşte bir kitap size bunları yaşatıyorsa o kitap sizin için özeldir.
Kitap, Ülkü Uluırmak'ın yazısıyla başlayıp Edip Cansever'in arkadaşları ve ailesinin yazıları ile devam ediyor. Kitabın son sayfalarında ise Edip Cansever'in çocukluk, gençlik,dostlarıyla ve ailesiyle olan fotoğrafları yer alıyor.
"... Fatih Camii avlusunda top oynanırmış. İkinci Dünya savaşı yılları, o zaman lastik top diye bir şey yok, bez topla oynanır. Edip'in lastik topu var ve Edip'i lastik topu olduğu için takıma alıyorlar, aslında kötü bir oyuncu. Bu, insanda nasıl bir iz bırakır? Edip'te? Bu bir gerçek, babası zengin, esnaf. O sırada fazla zengin olmasa da sonradan oldu. Ama lastik topu olan bir çocuk Edip, bunun için onu takıma alıyorlar. Bu, Edip'te kompleks yaratmıştır. Kendisi söyledi bunu, ben nerden bileyim. Burda bir hüzün var, Edip o hüznü sevdi. Aslında şiirimizdeki durumu da budur, hep ona lastik topu var gibi bakıldı." Cemal Süreya
Ülkü Uluırmak'ın amaçlarından biri olan Edip Cansever'in biyografisini yazmaktır. Ancak görüştükleri kişilerin çoğu onun görüşme isteğinin savsaklayınca o da istediği gibi bir sonuca ulaşamıyor. Ama bana göre Edip Cansever'i anlamak için mükemmel bir eser olmuş.
"Her sabah işine gider gibi girdiği oda ve işinin başına oturduğu masa. Her sabah işe gider gibi şiirine giden bir başka şair var mıdır acaba ?"
"Ben onun şiirini çok seviyordum. Öyle hınzır öyle incelikler buluyor ki, müthiş bir şey." Vedat Günyol
"Yani kendisiyle bir monolog içinde, ne yaptığını tam bilmeyen ama sözcükleri çok seven, her gün okşayan, öyle bir şiir." Cemal Süreya
Edip çok hırçındı. şiiri söz konusu olduğunda alabildiğine alıngandı. Şiirine eleştiri yöneltildiği zaman son derece kırıcı ve kaba olabilirdi. " Fethi Naci
"Zaten şiirlerinde tiyatro öğesi çok yer tutuyor. Mehmet Baydur
"Edip'in ilginç bir yöntemi vardı şiirde. Bir kitap okurken hoşuna giden bir bitki, bir ağaç adı ya da kulağa çok tuhaf gelen bir kelime bulunduğunda onu hemen not eder, bundan bir dize yapıverirdi. sonra bakardım daktilonun başına geçmiş günlerce ve günlerce bunu çoğaltarak, geliştirerek ilginç birtakım imgeler yaratmak için uğraşırdı. sonunda sayfalar doldurur ve şiirlerinin böyle geliştirirdi. Edip uzun şiirler yazmasını severdi." Merih Sezen
"Edip şiir yazacağı zamanlarda alkolü bırakırdı. Yani alkolün getirdiği bir şey değildi onun yazdığı şiirler ama alkol onun kişiliğinin bir parçasıydı. daha sonra İstanbul ve deniz. İstanbul'la denizi birlikte düşünebiliriz." Selçuk Baran