"Tezer Özlü ile iki konuda birbirimize söz vermiştik.
İlki evlilik kurumunu, kocaları, daha çok eşlerimizi anlatacak birer roman yazmaktı. Ben bu sözü Mektup Aşkları'yla yerine getirmeye çalıştım. Yazık ki Tezer, kendininkini yazmaya fırsat bulamadan, benimkini de göremeden hayata veda etti.
İkinci sözümüz ise, mektuplarımızı yayımlamaktı. Ortak dostumuz Harald Schmidt'in de tanık olduğu, daha sonra eşi Hans Peter'e yinelediği bu isteği ise bu kitapçıkla yerine getirmiş olacağım. "
Ben mektup okumaya bayılırım. Özellikle de yazarların yazdığı mektuplara. Sanki o mektuplarda onları bana yazıyorlarmış gibi bir his geliyor. Aslında komik bir durum fakat yazdıkları o kadar içten ki okurken karşı tarafın yerinde oluyorum.
Tezer Özlü, Leyla Erbil'e yazdığı mektuplarında onun o sıcaklığını o insanlara duyduğu sevgiyi ve mektuplarında yaşadıklarına bir kez daha okumak onunla birlikte yaşama neden oldu. Mektuplarının yayımlanmasının istemesinin nedeni de onu daha iyi tanımamız içindir. Bence bu işe yaramıştır çünkü ben Tezer Özlü'yü daha iyi tanıdım ve onu daha çok sevmeye başladım.
"Hepimizin hayatında karşılaşmaktan, dostluk etmekten pişmanlık getirdiğimiz insanlar olmuştur. Hayatımızı güzelleştiren karşılıklı olarak yüreklerimizi değiştirdiğiniz insanlar da. Tezer Özlü benim yaşamımda, ne şanslıyım ki sayıları pek de az sayılamayacak derin dostluklar kurabildiğim bir kişi olarak yerini aldı."
Herkesin kendince dostluk tanımı vardır. Benimki ise mutsuz veya mutlu anlarda yanında olacağım ve benim yanımda olacak kişilerdir.
Bu zamanda dostluklar çabuk yitiyor. Bu biraz da bizim elimizde. Dostluk çaba ister emek ister. Kendinden başka dostunu da düşünmektir.
"Özverinin, kardeşlik duygusunun silinip, kullanmanın, çıkar ilişkilerinin egemen olduğu bir dünyada dostlar olmadan ne yapardık bilemiyorum."
Tezer Özlü'yü anlamak için onunla birlikte hayatı yaşamak gerekir.
"Özlü'nün sevgi dünyası birçoklarımızın anlayabileceğinden çok ötede, çok geniş kucaklayıcılığa sahipti. Bu yüzden bazı insanların onu anlaması gerçekten de zordu."
Tezer Özlü'nün en beğendiğim eserlerinden biri de Yaşamın Ucuna Yolculuktur. Kendisini kendi istediği gibi yolculuk etmesi, iç düşüncelerini bize açması kitabın temel öğesidir."
"Kendim 30-40 sayfa kadar yazdım. Ancak konulu bir şey anlatmak istemiyorum. Konu o kadar çok ki, çevresine bakan binlerce konuyu görür, görsün. Ünlü ve aktüel olmak da istemiyorum. Ama gene küçük bir kitap yaparsam, okuyana bir şey versin, içini dalgalandırsın, onu huzursuz etsin istiyorum..."
"Ve o on dört günlük yolculuk, yaşamımın en yoğun, en hareketli, en enerjik süresi oldu. Bir başıma, nereye gideceğimi bilmediğim, yalnız ve yalnız Kafka'nın, Italo Svevo'nun ve Cesare Pavese'nin mezarlarını aradığım o iki hafta."
Leyla Erbil'e için Tezer Özlü:
"Şu doğruyu içten benimsemişti; bir yazarın başına gelen, tüm insanların başına gelmiş sayılır, doğrular ne denli aykırı olsalar da, onlara yan çizdiğin an yok olma başlar."
"İnsan mektuplarını kendi iç dünyasına en yakın olarak yazabiliyor."
"Ama her şeyden önemli olan, yaşayabilmek... Biz, kimse ile yaşayamıyorsak da, kendimizle yaşayan, kendi içimizde gece gündüz mücadele eden insanlarız."
"Mücadeleden yılmak yok.. Yılarsak tüm yaşam nedenimiz yok olur."
"Bazen hiçbir şeyden yılmayacak kadar gücüm oluyor. Bazen çok aciz oluyorum."