Tahar Ben Jelloun Işığın O Kör Edici Yokluğu

21:56:00

Romanın ilk sayfasında yer alan, "Tazmamart Zindanı'ında kalmış eski bir mahkumun tanık olduğu gerçek olaylara dayanılarak yazılmıştır." cümlesi ile merakım daha da artarak sayfaları çevirdim.

Her şey 10 Temmuz 1971 tarihinde başlıyor. Yaklaşık 1000 asker kamyonlara bindirilip onlara, askeri bir tatbikat yapılacağı söylenerek Fas Kralı'nın 42. yaşını kutladığı Skhirat Sarayı'na götürülüyor. Aslında amaç kralı tahtından indirip askeri bir darbe yapmak. Fakat bu darbe başarısız oluyor ve görev yerine gidileceği söylenen askerler darbe suçuyla hapse atılıyorlar.

Kötü bir koşula sahip olan Kenitra hapishanesine götürülen askerlerin bir kısmı, 1 yıl sonra krala karşı yapılan darbeden dolayı kamyonlara doldurulup Tazmamart Zindanı'na götürülüyor. Işığın olmadığı, 1.50 metre boyunda, soğuk ve birçok böceğin kol gezdiği bir yeraltı zindanı. Burada askerin yiyeceği sadece bayat ekmek ve lapa. Tuvaletlerini hücrelerinin içindeki deliğe yapmak zorundalar çünkü başka bir seçenekleri yok. Tıpkı onlara sorulmadan kamyona bindirilip götürülmeleri gibi...

Yavaş yavaş acı çeke çeke ölüme mahkum edilen askerler.. Geçmişin ve bilinmezliğin çukuruna atılmış askerlerin çığlıkları ve içinizi ürperten hikayesini okuyacaksınız.

Yaşanılanları okumak bir anda olacak bir şey değil. Ben okurken ruhen kendimi savunmasız hissederken o zindana mahkum edilen askerin 18 yıl boyunca neler yaşadığını tahmin etmekte çok zorlandım.

"Tüm çevreyi saran surlara rağmen, duvarlar yeterince kalın değildi galiba, hiçbir şey belleğin birikintilerinin içeri sızmasını engelleyemiyordu. İnsanın geçmişinin çoğu kez güzelleşmiş, bazen silik bazen net görüntüler halinde gözünün önünden geçtiği rüyalara kendini kaptırmaması çok zordu."

Kitaptaki ana karakterin ismi Salim. Aslında gerçek hayattaki ismi Aziz Binebine. Yazar, romanda Salim ismini kullanmış. Bunu da kitapla ilgili bilgiler araştırırken öğrendim. Salim'in zindanda bedensel ve -özellikle- ruhsal değişimini okumak sizi derinden sarsacak. Mahkumların gardiyanlara kendilerini vurmaları için yalvarmalarını okumak beni çok etkiledi.

"Bir şeyden söz etmek, onu hatırlamak anlamına gelmez. Yaşam, yerde sürüklenen o pis paçavra değil, gerçek yaşam, doyumsuz güzelliği içindeki yaşam, demek istediğim, basitliği içindeki, harika sıradanlığı içindeki yaşam: Önce ağlayıp sonra gülen bir çocuk, aşırı yoğun ışık yüzünden kırpıştırılan gözler, elbise deneyen bir kadın, çayırda uyuyan bir adam. Ovada bir at koşuyor. Rengârenk kanatlar takmış bir adam uçmaya çalışıyor. Bir ağaç, taşın üzerinde oturan bir kadına gölge yapmak için eğiliyor. Güneş uzaklaşıyor, hatta bir gökkuşağı bile görünüyor.Yaşam, kolunu kaldırabilmektir, ensenin arkasından geçirmek, sadece zevk için gerinmek, amaçsızca yerinden kalkmak ve yürümek, insanların geçişini seyretmek, durmak, bir kitap okumak ya da insanın pencerenin önünde oturup kalması, çünkü yapacak bir işiniz yoktur ve hiçbir şey yapmamak pek güzeldir."

Hayatın ruhsal anlamını 18 yıl boyunca zindana mahkum edilen kişilerin yaşadıklarını irdeleyerek ve sorgulayarak yeniden bu kitap ile farkına varacaksınız. Okunması ve romanın alt metinlerindeki gizli mesajlar ile özgürlüğün veya sonsuzluğun aslında ne olduğunun görülmesi gerekiyor.

"Ölümün yanı başındaki bir çukurda anlatılan bir romanın anlamı ve sonuçları, bir plajda, bir çayırda ya da kiraz ağaçlarının gölgesinde okunduğu zamankiyle aynı olmaz."



You Might Also Like

0 yorum