Lisede edebiyat dersinde Tanzimat Edebiyatı gören herkesin kulağında aşina olduğu bir eser Şair Evlenmesi.Batılı anlamda ilk tiyatro oyunu olarak biliniyor. Tiyatro eserini oynatma amacı gütmeden yazmış Şinasi. Ebüzziya Tevfik, Şinaşi'yi şu sözlerle anlatır: "...Onu (Şinasi'yi) orada (öldüğü evde) görmek istiyordum. Bir daha yüzünü görmek, bence her arzunun üstünde idi. Milleti dilsizlikten kurtaran, bize edebiyat sevgisi, bir siyasi düşünce veren, zulümden nefret ettiren, zalimleri yılandan...
Jack London denilince akla gelen kelimeler; kızak, kar, kuzey, köpekler, altın oluyor. İşte bu 50 sayfalık kısacık eserinde de bizi bu kelimeler karşılıyor. Karşılarken de yazar olayın yaşanılan bölgenin daha iyi anlaşılması için betimlemelerden yararlanıyor. Bu sayede okuyucu karın yağmasını, kızakların çekişini, köpeklerin ve insanların durumunu daha iyi anlıyor. Kitap, eğer daha önce yazarın kitaplarını okuduysanız sizi şaşırtmayacak öğelere sahip. Bunlardan biri Darvin'in...
Oya Uysal'ın dili sizi hayatın bir köşesinden alıp kendinizi olduğunuz gibi kabul etmeyi, bu hayatı iyisi ve kötüsüyle sevilmesi gerektiğini sadece kendi isteğiyle yaşanması gerektiğini savunur. "Misafir Perdeler çekilir, koyulaşır gölgeler, yanında yer açardı yalnızlığa hüznüm. Başı beklenen ağır hastaydı düşler, baharını gördüğüm bahçelerde kar. Elini öpüp, alnıma koyduğum hayatderdime dert ekleyen halinle sevdim seni.Sabahın mahmur yüzünden kanatlanan kuşlardauykunun tutmadığı kederli gecelerde sevdim seniayın ışığında....
Khaled Hosseini'nin son kitabı olan Deniz Duası'nın yazma nedenini yani kitabın oluşumuna etken olan olaydan başlamak lazım. Bu sayede kitabın adının oluşması, mektubun neden yazıldığı ve babanın çocuğu için endişesinin tohumlarını anlamak gerekiyor. Kitaptaki babanın oğlu için yazdığı mektubu okurken denizin sularında sallanan geminin köşesindeki insanlar, bombalardan saklanmaya çalışan umutsuz insanlar ve eski günlerin güzelliğini buruk tebessümle hatırlayan insanlardan kareler sergileniyor. Bu kareler insanlığın...
Bazen şu soruyu sorarken buluyorum kendimi: Para insanı gerçekten değiştiriyor mu? Hani derler ya paranın açamadığı kapı yoktur; sahiden de öyle mi? İşte Orhan Kemal de bu konuya değinmiş bu öykü kitabında. Yaşanan olaylar 72.Koğuş'ta geçiyor. Buradaki "adembabalar" beş parasız, yiyeceklerini çöpten bulan, hırsızlık yapan sadece kendilerini düşünen tiplerdir. O dönemin şartlarındaki koğuşu anlatmıştır. Bu sayede okuyucu kafasında o koğuşu, şartlarını resmetmiştir. Koğuşta izmarit...