Yazarın ilk kitabı olan Ağrı Kesici ile karşınızdayım. Yazar öykü türünde yazdığı bu eserinde sizi başka diyarlara yolculuğa çıkaracak. Ama bu yolculuğu bildiğiniz yöntemlerin aksine mizah ve imgelerin birbiri ile uyumu ile yapacak.
Gelelim ne demek istediğime; İmgelerle buluştuğumuz yer genellikle şiir türü oluyor. Ancak bu kitaptaki imgeler, size hayalinizde canlandırdığınız dünyanın aksi yönüne bakmanızı öğütlüyor.
Yazar ile yapılan bir röportajı okuduğumda yazarın insanların dertlerini dinlemeyi sevdiğini ve bu dertlerden yola çıkarak bu öyküleri yazdığını söylemiş.Okuduğum öykülerde dert teması ve bu dertten kurtulma isteği karakterin hayatını etkiliyor. Konuşmak isteyen çok fazla insan var ama onları dinlemek isteyen insan yok.
Öykülerde rastladığım diğer konu ise çoğu Türk Yazarın aksine ne bir durum öyküsü yazmış ne de bir olay öyküsü. Olayları anlattığı hikayelerindeki imge ve mizah sayesinde bizim durumu gözlerimizle canlandırmamızı ve orada o insanlarla konuşmamızı istiyor.
Kitap 4 bölümden oluşuyor: Ağrı Kesici, Ateş Düşürücü, Kas Gevşetici ve Antidepresan. Kitapta yaklaşık 30 öykü var. Ben size en sevdiklerimden bahsetmek istiyorum. Özellikle de "Origami" öyküsünü çok beğendim. Tekrar tekrar okurum o öyküyü.
Ağrı Kesici:
"Kimisi bedel ödememek için zamanı ilaç olarak kullanmaya çalışır ama siz bir kutu aspirin veya biraz zaman yerine bu öyküyü alacaksınız.
Hayatımızdaki ağrılardan kurtulmak ya da bu ağrıları unutmaya çalışmaktan başka isteğimiz olsa da bu istekleri yapmak için ağrısız (özellikle de baş ağrısız) bir dünya dileriz. Bunun için ağrı kesiciler ve öyküler var. Haydi kapın öyküyü!
"Önemsiz görünen kıymetli bir hediyeyiz. Bakın, denedik ve başarıya ulaştık. Onun da ağrısını keseriz. Kalp ağrılarını baş ağrılarından daha iyi keseriz. Saçlarının arasına yerleştirdiğiniz bir papatya kadar sakinleştirici ve onun dirseklerini ovmanız kadar güven verici oluruz."
Gelelim Origami öyküsüne. Bu öyküyü okuduktan sonra herkese "Bu öyküyü okuyun." diye bağırmak istedim. Beni o kadar çok etkiledi ki öyküyü okuduktan sonra yüzümdeki hafif tebessümle kitaba ara verdim. Galiba Ağrı Kesicim bu öykü oldu.
Efkarlı bir gecede yazardan sigara istemeye gelen bir adam sayesinde kağıttan motorlarını yaptılar. ve istedikleri yere gittiler.
"Kağıtlar öyle güzel ki, ne istersen yapabiliyorsun; yoruldun mu, hemen bir yastık yap uzan, bu kadar basit. Canın mı sıkılıyor, zıplayan bir kurbağanın almayacağı can sıkıntısı yoktur. İster bol ağaçlı bir park gibi katla kağıdı, ister şelale; bir ejderha da olur, atla sırtına çık gökyüzüne, hisset rüzgarı, alıyor hemen tüm dertlerini, krizde olsan bile..."
Ve sonra Japonya'daki inanışı anlatmaya başlar adam. Kim ki, bin bir tane kağıdı turna şeklinde bükerse, tüm dilekleri kabul olurmuş. Hatta atom bombası atıldıktan sonra vücudu radyasyon ve yanıklarla dolu olan minik bir kız derhal turna yapmaya başlamış. Fakat dokuz yüz doksan dokuzuncu turnayı yaptığında ölmüş minik kız. Sonra adam bu hikayeyi öğrendikten sonra sevgilisine kavuşmak için o da yapmaya başlamış turna şeklinde kağıtları. Fakat o da dokuz yüz doksan dokuz tane yapmış. Son iki kağıtla yazarla gemi yapıp yolculuğa çıkmışlardı. Yazar bunu duyunca hemen gemisini ona verip "Bunu ve kendininkini derhal turna yapıp sayıyı tamamla, çok teşekkür ediyorum ama bana yaptığın iyilik hedefinin önüne geçmesin." deyip kağıtlarını ona verdi.
Sevgilisi ile barışıp tekrardan ayrılmış. Ona bu hikayeden bahsetmemiş. Onunla tekrardan birlikte olmak için yapmış kağıttan turnalarını. Tam dokuz yüz doksan dokuz tane....
"Birini şimdi yaptım, bin etti. Sonuncuya da bu öyküyü yazdım. Yazdım iyi ki. Bu öyküyü bir kuş gibi büktüğümde, bana tekrar döner belki."
Gelelim diğer beğendiğim öykülerden birine. Sistem Gereksinimleri öykünün adı. Bilgisayar oyunu almaya giden yazar, bilgisayarının oyunu çalıştırmadığını anlayınca soluğu tamircide alır. Bilgisayarı eski olduğu için oyun açılmıyormuş. Ama o oyunu dener ve bilgisayar bozulur.
Ertesi gün okula gittiğinde derste tahta bir anda toz olur ve uçar. Tıpkı ilerde yapacağı barış tablosu gibi.
"Binlerce insanın gözü önünde barış resmimiz sigara dumanı gibi uçtu. Bir parça huzuru tuvalde olsun bulamadık."
"Bak evlat, cevap verilmesi en güç sorular, cevabı kesinlikle bilinen sorulardır."
"Ya bunca tantanaya sahne olan hayatı, insan yüreği kaldıramazsa? Ya en sevdiğimiz filmi izlerken küt diye toz olursak? Ya ufacık kalbimiz, bir ayrılığın sistem gereksinimlerini karşılayamazsa, buhar olup uçmaz, sis olup çökmez miyiz?
İnsan kalbi de sistem gereksinimlerini karşılayamadığı şeylerle karşılaşınca bilgisayar gibi çöker, fakat bu biraz zaman alıyor. Bunca imkansızlığa rağmen bizim, halen içimizden çekip gitmeyen minicik bir ümit, bize şunu dedirtmeden bırakmıyor: Bari aynı anda buharlaşalım. Yaşarken sarılamadık, dumanlarımız olsun birbirine değip karışır belki."
"Ateş Düşürücü: Kitaplar sadece insanın ateşini artırmaya yarıyor. Bu yüzden üzgünüz."
Gelelim bir diğer öyküye. Öykü Benzeşmesi. Gabinin dostu bir gün kayboldu. gabi yaşlandı öldü ve onu tanıyanlarda ölünce Gabi'de tanınmaz oldu.
"Biraz daha kurcaladıktan sonra anladık, insanların yok olduğu filan yok. Bir insanı severek veya sevmeyerek, bilerek veya bilmeyerek isteyerek veya istemeyerek hayatımıza alıyoruz. Kimisi küp şekerin suyu emmesi gibi hayatımızı ele geçiriyor, görünüşte sizi değiştirmiyor fakat pratikte yumuşatıyor. Kimi de hediye paketi gibi üzerimize kaplanıyor ve içinden çıkmadan eski kimliğinizi bulamıyorsunuz. daha bin bir türlüsü var ki, aslında çoğu birer canavar. Size en uygun olan insanları bulmak için yanlışları eliyorsunuz. Bir bakıyorsunuz, başka birilerinin yanlışı olmuşsunuz. Sonunda en uygun kişileri bulduğunuzda, artık onların size çok da uygun olmadığını anlıyorsunuz veya sizin onlara..."
Kas gevşetici: Aslında tüm gerginliklerinizin kaynağı odaklandığınız şeyle ilgilidir.
Antidepresan: "Kainatın en etkili rahatlama biçimi, hap şeklindeki kitaplardır."
"Ruh bu dünyadaki en açıklanamaz obje.Seninki benim çok içimde.Hep yanımda.Yakaladım bir kere bırakmıyorum hiç.Bu kadar gizli bir şeyi,bu kadar çok hissetmem sence de garip değil mi ?"
Gelelim ne demek istediğime; İmgelerle buluştuğumuz yer genellikle şiir türü oluyor. Ancak bu kitaptaki imgeler, size hayalinizde canlandırdığınız dünyanın aksi yönüne bakmanızı öğütlüyor.
Yazar ile yapılan bir röportajı okuduğumda yazarın insanların dertlerini dinlemeyi sevdiğini ve bu dertlerden yola çıkarak bu öyküleri yazdığını söylemiş.Okuduğum öykülerde dert teması ve bu dertten kurtulma isteği karakterin hayatını etkiliyor. Konuşmak isteyen çok fazla insan var ama onları dinlemek isteyen insan yok.
Öykülerde rastladığım diğer konu ise çoğu Türk Yazarın aksine ne bir durum öyküsü yazmış ne de bir olay öyküsü. Olayları anlattığı hikayelerindeki imge ve mizah sayesinde bizim durumu gözlerimizle canlandırmamızı ve orada o insanlarla konuşmamızı istiyor.
Kitap 4 bölümden oluşuyor: Ağrı Kesici, Ateş Düşürücü, Kas Gevşetici ve Antidepresan. Kitapta yaklaşık 30 öykü var. Ben size en sevdiklerimden bahsetmek istiyorum. Özellikle de "Origami" öyküsünü çok beğendim. Tekrar tekrar okurum o öyküyü.
Ağrı Kesici:
"Kimisi bedel ödememek için zamanı ilaç olarak kullanmaya çalışır ama siz bir kutu aspirin veya biraz zaman yerine bu öyküyü alacaksınız.
Hayatımızdaki ağrılardan kurtulmak ya da bu ağrıları unutmaya çalışmaktan başka isteğimiz olsa da bu istekleri yapmak için ağrısız (özellikle de baş ağrısız) bir dünya dileriz. Bunun için ağrı kesiciler ve öyküler var. Haydi kapın öyküyü!
"Önemsiz görünen kıymetli bir hediyeyiz. Bakın, denedik ve başarıya ulaştık. Onun da ağrısını keseriz. Kalp ağrılarını baş ağrılarından daha iyi keseriz. Saçlarının arasına yerleştirdiğiniz bir papatya kadar sakinleştirici ve onun dirseklerini ovmanız kadar güven verici oluruz."
Gelelim Origami öyküsüne. Bu öyküyü okuduktan sonra herkese "Bu öyküyü okuyun." diye bağırmak istedim. Beni o kadar çok etkiledi ki öyküyü okuduktan sonra yüzümdeki hafif tebessümle kitaba ara verdim. Galiba Ağrı Kesicim bu öykü oldu.
Efkarlı bir gecede yazardan sigara istemeye gelen bir adam sayesinde kağıttan motorlarını yaptılar. ve istedikleri yere gittiler.
"Kağıtlar öyle güzel ki, ne istersen yapabiliyorsun; yoruldun mu, hemen bir yastık yap uzan, bu kadar basit. Canın mı sıkılıyor, zıplayan bir kurbağanın almayacağı can sıkıntısı yoktur. İster bol ağaçlı bir park gibi katla kağıdı, ister şelale; bir ejderha da olur, atla sırtına çık gökyüzüne, hisset rüzgarı, alıyor hemen tüm dertlerini, krizde olsan bile..."
Ve sonra Japonya'daki inanışı anlatmaya başlar adam. Kim ki, bin bir tane kağıdı turna şeklinde bükerse, tüm dilekleri kabul olurmuş. Hatta atom bombası atıldıktan sonra vücudu radyasyon ve yanıklarla dolu olan minik bir kız derhal turna yapmaya başlamış. Fakat dokuz yüz doksan dokuzuncu turnayı yaptığında ölmüş minik kız. Sonra adam bu hikayeyi öğrendikten sonra sevgilisine kavuşmak için o da yapmaya başlamış turna şeklinde kağıtları. Fakat o da dokuz yüz doksan dokuz tane yapmış. Son iki kağıtla yazarla gemi yapıp yolculuğa çıkmışlardı. Yazar bunu duyunca hemen gemisini ona verip "Bunu ve kendininkini derhal turna yapıp sayıyı tamamla, çok teşekkür ediyorum ama bana yaptığın iyilik hedefinin önüne geçmesin." deyip kağıtlarını ona verdi.
Sevgilisi ile barışıp tekrardan ayrılmış. Ona bu hikayeden bahsetmemiş. Onunla tekrardan birlikte olmak için yapmış kağıttan turnalarını. Tam dokuz yüz doksan dokuz tane....
"Birini şimdi yaptım, bin etti. Sonuncuya da bu öyküyü yazdım. Yazdım iyi ki. Bu öyküyü bir kuş gibi büktüğümde, bana tekrar döner belki."
Gelelim diğer beğendiğim öykülerden birine. Sistem Gereksinimleri öykünün adı. Bilgisayar oyunu almaya giden yazar, bilgisayarının oyunu çalıştırmadığını anlayınca soluğu tamircide alır. Bilgisayarı eski olduğu için oyun açılmıyormuş. Ama o oyunu dener ve bilgisayar bozulur.
Ertesi gün okula gittiğinde derste tahta bir anda toz olur ve uçar. Tıpkı ilerde yapacağı barış tablosu gibi.
"Binlerce insanın gözü önünde barış resmimiz sigara dumanı gibi uçtu. Bir parça huzuru tuvalde olsun bulamadık."
"Bak evlat, cevap verilmesi en güç sorular, cevabı kesinlikle bilinen sorulardır."
"Ya bunca tantanaya sahne olan hayatı, insan yüreği kaldıramazsa? Ya en sevdiğimiz filmi izlerken küt diye toz olursak? Ya ufacık kalbimiz, bir ayrılığın sistem gereksinimlerini karşılayamazsa, buhar olup uçmaz, sis olup çökmez miyiz?
İnsan kalbi de sistem gereksinimlerini karşılayamadığı şeylerle karşılaşınca bilgisayar gibi çöker, fakat bu biraz zaman alıyor. Bunca imkansızlığa rağmen bizim, halen içimizden çekip gitmeyen minicik bir ümit, bize şunu dedirtmeden bırakmıyor: Bari aynı anda buharlaşalım. Yaşarken sarılamadık, dumanlarımız olsun birbirine değip karışır belki."
"Ateş Düşürücü: Kitaplar sadece insanın ateşini artırmaya yarıyor. Bu yüzden üzgünüz."
Gelelim bir diğer öyküye. Öykü Benzeşmesi. Gabinin dostu bir gün kayboldu. gabi yaşlandı öldü ve onu tanıyanlarda ölünce Gabi'de tanınmaz oldu.
"Biraz daha kurcaladıktan sonra anladık, insanların yok olduğu filan yok. Bir insanı severek veya sevmeyerek, bilerek veya bilmeyerek isteyerek veya istemeyerek hayatımıza alıyoruz. Kimisi küp şekerin suyu emmesi gibi hayatımızı ele geçiriyor, görünüşte sizi değiştirmiyor fakat pratikte yumuşatıyor. Kimi de hediye paketi gibi üzerimize kaplanıyor ve içinden çıkmadan eski kimliğinizi bulamıyorsunuz. daha bin bir türlüsü var ki, aslında çoğu birer canavar. Size en uygun olan insanları bulmak için yanlışları eliyorsunuz. Bir bakıyorsunuz, başka birilerinin yanlışı olmuşsunuz. Sonunda en uygun kişileri bulduğunuzda, artık onların size çok da uygun olmadığını anlıyorsunuz veya sizin onlara..."
Kas gevşetici: Aslında tüm gerginliklerinizin kaynağı odaklandığınız şeyle ilgilidir.
Antidepresan: "Kainatın en etkili rahatlama biçimi, hap şeklindeki kitaplardır."
"Ruh bu dünyadaki en açıklanamaz obje.Seninki benim çok içimde.Hep yanımda.Yakaladım bir kere bırakmıyorum hiç.Bu kadar gizli bir şeyi,bu kadar çok hissetmem sence de garip değil mi ?"