Feride Çiçekoğlu Uçurtmayı Vurmasınlar

10:39:00

Bazı kitaplar vardır: "Keşke bitmese de tekrar tekrar okusam." dediğimiz. İşte o kitaplardan biri ile karşınızdayım.Kitabı okuduktan sonra duygularım kendini gösterdi ve Barış'a dünyadaki bütün uçurtmaları almak istedim. Hepsi gökyüzünde havalansın ve semalar rengarenk olsun istedim."Uçurtmayı vurmasınlar, çocuklar uçurtma da uçurabilsinler diye.."

Kitap annesinin cezası yüzünden kendisi de hapishanede olan, hapishane ortamını kendi masum ve basit bakış açısıyla anlamlandırmaya çalışan küçük Barış'ın daha önce tahliye olan düşünce suçlusu İnci’ye yazdığı mektuplardan oluşuyor. Kitabı bu kadar etkileyici yapan Barış'ın mektupların içinden çıkan sesiydi. Dünya'yı anlamaya çalışan o çocuk sesi..

" Adını ne Barış yılını düşünerek koymuşlar, ne de savaşlar çıkmasın diye. Babasının sevdiği bir müzikçinin adıymış, yalnızca o yüzden.
Adının anlamı dünyayı kucaklasa, taşta büyümezdi Barış. Ama bunu ne anası bilirdi., ne de anası gibiler. Bilseler 'çocuklar şeker de yiyebilsinler 'diye gökyüzüne hasret çeken bizler, çayırlara yalnızca kuş kanadında uçmak zorunda kalmazdık belki."

Kitapta belli bir tarih verilmiyor ama büyük ihtimal 80’li yıllar anlatılıyor ki kitabın ilk basımı da 1986 yılına ait. Türkiye’de 80’li yıllar demek de darbenin etkisini en taze gösterdiği yıllar demek oluyor. Düşünce suçu da 80'li yıllarda siyasi durumlardan dolayı hapse giren kişilere hapse koymak için sundukları durum diyelim.

"1984 yılının bir Haziran öğle sonrası, demir kapı beni dışarı kapayıp Barış'ın çığlıkları içerde kaldığında, gün olup onun sesinin bunca çok insana ulaşacağı hiç aklıma gelmemişti. Barış'la ilgili anıları kağıda dökmeyi düşünmediğimden değil, kağıda dökülü sözün okuma alışkanlığı olan sınırlı kişiye bile çoğu kez iletilemediğini sezmemden. Beyazperde Barış'ın mırıl mırıl sesini yükseltiverince "Uçurtmayı Vurmasınlar" için yeni bir basım şansı doğdu. Ak kağıt üzerindeki kara yazılar herkese kendi düşlerini üretmenin ipucunu verdiklerinden midir nedir, resimlenmiş düşlerden daha renkli olabiliyorlar. Bir çocuğun gözlerinden duvarları kendi düşlerinde sorgulama olanağını daha fazla okura sunabilmek, filmin armağanı. Kitabın bu nedenle beyazperdeye gönül borcu var."

Yazarın bu kitabı yazmasındaki en büyük neden hapishanede yazılan mektuplar gardiyanlar tarafından okunup eğer onlara göre uygunsa dışarı çıkabiliyor. Bu yüzden de yazılan her mektup sahibine ulaşmıyor. Yazar da mektuplar sahibine ulaşsın diye yazmış bu kitabı. İyi ki de yazmış. Okuyunca çocuk yüreğinizin kalbinizin içinde olduğunu tekrardan anlayacaksınız.

"Sen Filiz'i tanımazsın. (...) Kitap okuduğu için getirmişler. Hani kitap okumak güzeldi. Ben buradan çıkınca kitap okursam beni yine getirirler mi? Ben de o zaman kitap okumam. sen artık hiç kitap okumuyor musun ? bazen seni çok özlüyorum. Keşke kitap okusa da geri gelse diyorum. Ama o zaman annen üzülür. Sen yine de okuma istersen Belki ben senin yanına gelirim."

"Kabahat senin demeye de dilim varmıyor canım anacığım ama, bunca haksızlığa uğradığımız bu yüzdendir. Biz birlik olmadıkça bize daha çok şey ederler."

"Sen niye buradasın?" diye sordum Nevin'e.
O da halkını sevdiği için buradaymış. Ben büyüyünce halkımı hiç sevmeyeceğim. Halkını sevenler hep kafese giriyor."


"Yine akşam oldu işte. Hiç sevmiyorum akşamları. Gün batarken sayıyorlar bizi. İçeri sokuyorlar sonra. Kapıyı da kilitliyorlar üzerimizden. Koğuştan avluya açılan demir kapıda minicik bir mektup deliği var. En son Safinaz'la ben kalırız o deliğin başında. Boşalan avluya bakarız bir süre. Gardiyanlar avlu merdivenlerini çıkıp idareye giden dış kapıyı da kapatırlar. Akşamı götürürler anahtarlarıyla birlikte. Yıldızları da..."

"Kuşum ölmedi. Benim elimden mama bile yiyor. Canlanıyormuş yavaş yavaş. "Yaşayacak",dedi Nuran. Hep benimle kalsın istiyorum. Ama biraz büyüyünce uçmak istermiş. "O zaman beni bırakıp gider mi?" diye sordum. Uçma zamanı gelince gitmesi gerekirmiş. Kuşlar tutsak yaşayamazlarmış. Ya çocuklar ,İnci? Onlar tutsak yaşayabilirler mi? "

''Şimdiki sevdalar naylondandır. Sevdanın hası bizim zamanımızdaydı, " diyor. 
Annemin naylon gömleği var. Çamaşır ipimiz de naylondandır. Naylondan sevda nasıl olur İnci?"


"Nuran yatağına yattı. Tavana bakıyor. 
'Hani işin vardı?'dedim.
Kızdı bana.
'Düşünüyorum ya, bu da iş,'dedi.
Düşünmek ciddi bir işmiş.Hatta Nuran'ı düşündüğü için atmışlar buraya. Öyle söyledi.
'Yanına yatıp seninle birlikte düşüneyim mi? diye sordum. Güldü o zaman. Büyüyünce beni de içeri atarlarmış, çok düşünürsem. Sahiden atarlar mı İnci?"



You Might Also Like

0 yorum