Fulden Ufacık

Benim Mutlu Evliliğim manga serisine başlamak istiyorsanız bu manga serisinin ilk kitabı olan Benim Mutlu Evliliğim 1'i okumanız gerekmektedir. İlk manganın devamı niteliğinde olan ikinci ve üçüncü kitapları ilk eseri okuduğunuzda daha iyi anlayacak, karakterlerin sergilediği davranışlar kafanızda daha iyi oturacaktır. Özellikle Miyo'nun...

Aynı zamanda bu manga serisinin Netflix'te animesi mevcuttur. Animenin 2.sezonu da bu yıl yayımlandı.

Üvey kız kardeşi Kaya ve üvey annesi, kendi isteklerini Miyo'ya yaptırabilmek için onu depoya kapatırlar. Amaçları ona baskı yaparak nişanını bozmasına neden olmaktır ancak Miyo sevgiyi tattığı nişanlısından vazgeçmeyerek ilk defa direnecektir. Sadece kendi istekleri için..

"Ancak ilk defa yapılan haksızlığa sessiz kalmadım. Bu yaralardan gurur duymalıyım. İlk defa istediğim şekilde hareket ettim."

Miyo'nun bir an önce yaşananlardan kurtulmak için sessiz kaldığı onca şeyden sonra ilk kez kendisini hissettiği yerden gitmek istememiştir. Serinin bu kitabında Miyo da kendi istekleri olduğunu fark edecektir. Sevilmenin onda yarattığı güzellikleri; hayır kelimesinin oluşturduğu gücü ruhunda hissedecektir. 

Serinin bu kitabında bazı sırların minik de olsa tohumunun atılmaya başlaması, geçmişin ayak izleri ve bazı olayların başlangıcı da sizleri karşılayacaktır. 

Benim Mutlu Evliliğim manga serisinin ilk kitabında karakterler hakkında yavaştan bilgi edinirken ikinci kitapta onlara daha alışıp üçüncü kitapta da olayların içerisine yavaştan adım atacaksınız. Eğer romantik türde manga eserleri okumaktan hoşlanıyorsanız bu seriyi mutlaka incelemelisiniz.

Benim Mutlu Evliliğim 1 Kitap Yorumu

Benim Mutlu Evliliğim 2 Kitap Yorumu

"Yalnız başına olan insan kadar büyük adam yoktur ama insanlarla beraber olan insan hakiki kıymetini ölçer, biçer. O zaman büyük adamsa büyük adamdır. Bir şeye yaramaz adamsa bir halta yaramaz adam olduğunu anlayan adam da bir şeydir."

Sait Faik, insanın kendisini kaleme alıyordu. Olduğu ve gördüğü gibi... 

Birçok kişinin hayalleri vardır. Bu hayaller yaşam ile birleştiğinde insanın ruhu ortaya çıkıp kendisini belli eder. Özellikle birisini veya bir şeylerin olmasını bekleme eylemi öykülerine serpiştirip kalemi ile can bulmuştur. 

"Electrical World dergisinin editörü Thomas Commerford Martin ... "Tesla'nın zihni durmak bilmeyen önseziyle diğerlerinden ayrışıyor. Edison'da da olduğu gibi ona bir şey söylemeye ya da sormaya başladığınızda o konuya yaklaşmak için altı, problemi çözmek için on yol bulmuş oluyordu."

Durmak bilmeyen hayalci zihni ile ilk başta yapacağı icatları hayal edip daha sonrasında ise laboratuarında saatlerce çalışmaya başlıyordu. Yaptığı en önemli buluşlardan birisi de Alternatif Akım'dır. Günümüzde kullanılan elektrik sistemlerinin kaynağı denilen bu akımda zaman içerisinde değişen bir gerilim mevcut olup aynı yönde hareket etmez. Doğru akımın aksine yönü sürekli olarak değişmektedir. Doğru akım ise aynı yönde sabit olarak hareket eder. 

Doğru Akım'ın savunucusu Edison ve Alternatif Akım'ın savunucusu Tesla arasında yıllarca sürecek çekişmenin ayak izleri Tesla, Edison için çalışırken oluşmaya başlamıştı. Tesla aslında Edison'un alternatif akım hakkındaki düşüncesini değiştirmek isteyerek yanına gittiğinde Edison, kendisini inandırdığı takdirde ona 50.000 dolar para teklifi yaptı. Tesla, alternatif akım ile ilgili çalışmalar yaptı. En sonunda işin tamamlandığını söylediğinde aldığı tek şey şakaydı. Bu şakanın karşılığında ise Tesla istifasını vermiş, kendi şirketini kurması için teklifler geliyordu finansörler tarafından.

Tesla kurduğu şirketinde kendi deneyleri için çalışmalara devam ederken unuttuğu bir şey varsa o da şirketin kar elde etmesi gerektiydi. Paola Cantatore işletmelerin ana amacını çizimleri ve kendisine has karanlık dili ile okuyucuya sunmaktadır. 

Tesla'nın hayat hikayesini; Edison, yıldırım, mikroplara karşı fobisi, patentler ve işletmeler ve daha fazlasını bulacağınız bu karanlık çizgi roman ile keşfedeceksiniz.

Eğer bu tarzda eserler okumaktan hoşlanıyorsanız bu kitabı seveceğinizi düşünüyorum.

Her şeyin güllük gülistanlık geçtiği, gençlik yıllarının uçarı davranışlarının kol gezdiği, ilk aşkların kalpleri yerinden zıplattığı masum yıllar bir anda o yaz tepetaklak olur arkadaş grubu için. O gece yaşanacakları bilseydi bu şekilde davranmayacağına emindi Ece ama bazı şeyleri düzeltmeye kimseyi gücü yetmezdi.

"Bazı hatıralar insanı olduğu yerde titretmeye yeterdi."

Kitapta şimdiki zaman ile geçmiş arasında yaşananlara değinerek karakterlerin şu andaki psikolojilerinin yapı taşını okuyucuya göstermek istemiş yazar. Özellikle geçmiş zamandaki bölümlerin ayrıntılı olması hoşuma gitti. Ece, Kerem ve Okan'ın üçlü arkadaş grubuna Akın, Yiğit ve Serra'nın katılmasıyla işlerin nasıl sarpa sardığını, kıskançlık ve aşkın insan üzerindeki etkisini heyacanı tempoda tutarak anlatmış yazar.

"Öyle ya, hayatta kötüye giden her şeyin, çıt diye kırıldığı bir an vardır ve çoğu zaman öyle belli belirsiz bir çıt sesidir ki bu, kimse duymaz; ama o günden sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmaz."

Hep birlikte geçirdikleri son gecede oynanan şişe çevirmecenin burukluğu ve yapılan eylemin pişmanlığını Ece'nin kalbinde enkazlara sebep olacaktır. Bu gençlik yaz arkadaşları yıllar sonra bir araya geldiğinde geçmişin bazı parçaları yeniden belli olacaktır. 20 yıl sonra devam edilmesi gereken şişe çevirmece oyunu bu sefer gerçekleri gün yüzüne çıkaracaktır.

Kitabın ustaca kurgulandığını belirtmem gerekiyor. Merak unsurunu üst seviyede tutan yazar, Ece karakteri ile bireyin kendini anlaması ve kendi yolculuğunu ancak cesaret ile bambaşka diyarlara doğru tamamlayacağını derinlemesine anlatmış.

Eğer bu türde eserler okumaktan hoşlanıyorsanız bir solukta okuyacağınız bu kitabı seveceğinizi düşünüyorum.

"Oysa edebiyatı, öncelikle bir yol olarak kabul etmeliyiz. Müzik gibi, resim gibi, başka birçok yol gibi yazmak da hayatı algılamanın, anlamaya çalışmanın ve dolayısıyla hayata müdahale etmenin bir yolu."

Birçok dalda eserler yaratan Livaneli, birikimlerini gözlem gücünü de göstererek denemelerine serpiştirmiş Edebiyat Mutluluktur'da. Özellikle birey ve toplum üzerinden edebiyat kavramına ışık tutmuştur. Bireyin yaşananlara karşı kalemine sarılması, karakterlerin psikolojisini, toplumdaki kültür ve değerleri, sosyolojik yapının derinliğini, tarihin eserlere katkısı gibi birçok konunun edebiyatı oluşturduğunu da denemelerinde yer alan örnekler ile sunmuştur.

"...bir gerçeğin farkına varan insan, bir daha onun farkında olmadığı zamana dönemez. Mecbursunuz, hep daha ileriye gideceksiniz. Geldiğiniz yer sizi huzursuz edince, "Bilinç beni mutsuz etti, önceki halime döneceğim" diyemezsiniz. Huzursuzluktan dolayı geldiğiniz yerde de duramazsınız."

Yazdığı film ve dizilerden sonra bir de siyaset hayatına atılıp oraya da el atması beklenir ondan. Ancak ona göre bizler onu gözümüzde fazla büyütmüşüzdür. Velhasıl o siyasete girmeyeceğini söylese de ah gözlem yeteneği ile bu eserinde bir kuplecik de olsa kendisini göstermesi gerektiğinin bilinci ile kalemine sarılmıştır. Merak etmeyin siyasete girmeyecek ama biz yine de gözümüzde büyütelim, çünkü işini ehli bir sanatçı.

Bu eserinde kendi hayatından bazı sahneler bizi karşılıyor. Tabi ki bu sahnelerde mizahçı birisine yakışır şekilde buram buram absürtlük mevcut, çünkü neden olmasın. Gülse Birsel hayatın akışında olan birçok konuya kendisine has üslubu ile sunmuş. Bu üslupta bir sohbet var, sohbetin tadı ise gülmek ile çıkacağını yıllardır biliyor. 

Kadın topuklu ayakkabısının türlerinin gizemini bir insanı vezir edebileceği gibi siyasetçi de yapabileceğini aktarırken, günümüzdeki yemek isimlerine ve trendlere doğru yol alıyoruz. Bu yolculukta Gülse Birsel'in çocukluk, gençlik ve orta yaş anıları da peşimizden çoktan gelmiş. Bu arada orta yaş 35-65 yaş arasıdır, bunu bilmelisiniz.

Kadın-erkek acı eşiği de sohbete katılıp, Bodrum maceraları arkamızdan el sallıyor. Günümüz ilişkileri, gençler ve ergenlik dönemleri derken sayfalar akmış gitmiş. Sanki bir film izliyormuşum gibi her bölüm gözümde canlandı, bu da kaleminin gücüne bir işaret benim için. Sadece hayatını anlatmak ile kalmamış hayatı üzerinden komedi unsurunu serpiştirerek günümüzdeki toplum ve birey yapısını da ele almış.

“Bir beyniniz var. Ve beyin kullanılmak ister. Hep açtır. Eğer beslemezsen gider çöpten beslenir! Vesvese yapar, fobi üretir, korku dolu senaryolar yazar, onu bunu kıskanır, bunalır, sonunda alev alıp kendini yakar! Beynini bilgiyle besle, geceleri rahat uyursun.“

Cumhuriyet kadını olan Gülse Birsel'in mizahi zekasını her bölümde hissedeceğiniz bir eser. Akıcı ve sizi güldürürken düşündüren Beni Gözünüzde Büyütmeyin, hayat temposuna ufak bir mola niteliğinde. Türü seviyorsanız okumanızı tavsiye ederim.

Yaptığım araştırmalarda Pinokyo kitabında birçok metaforun din ile birleştiğini fark ettim. Mesela, ağaçta asılı kalma bir nevi çarmıha gerilme olarak düşünülebilir. Aynı zamanda Pinokyo'yu yaratan kişi olan Geppetto'nun baba olarak addedilmesi de din metaforlarından sadece birisi.