Her şairin bilindiği, o şairin kült olduğu bir eser vardır. Faruk Nafız Çamlıbel'in de Han Duvarları şiiridir.
1918'lerden 1930'lara kadar olan zaman içinde edebiyatımızın yegane kudretli aşk şairi şöhretiyle tanınan ve şiirleri zamanın genç kız ve genç erkek defterlerine ihtimamla yazılan Faruk Nafiz'in bu başarısının nedeni Türkçe'yi güzel kullanışıdır.
Yahya Kemal tarafından takdir edilmiş ve;
"Bir lübbüdür cihanda elezz-i lezaizin,
Her mısra-ı güzidesi Faruk Nafiz'in."
gibi, her şair için kolay söyleyemeyeceği bir iltifatla değerlendirilmiştir.
Yassıada'da arkadaşlarıyla maruz kaldığı acı baskıyı "Zindan Duvarları" adıyla yassı bir kitap haline getirmiştir.
Faruk Nafiz şiirlerinde yurt güzelliklerinden ve yurt güzellerine ait yerli çizgileri bir araya getirir.
Han Duvarları
...
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
Kapanmayan gözlerim duvarda gezerken
Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı,
Bu dört mısra değildi, sanki dört damla kandı.
Ben garip çizgilerle uğraşırken başbaşa
Rastlamıştım duvarda bir şair arkadaşa:
...
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgarın önüne katılmışım ben,
...
Aradan yıllar geçti, işte o günden beri
Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim.
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları...
San'at
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarlarımız da bin bir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar.
...
Başka san'at bilmeyiz, karşımda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu'muz.
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz!
Kızıl Saçlar
...
Yaklaşırken bu bakır tenli güzel, kıvrılarak,
Karlı gönlümde güneş gördü kızıl bir yaprak.
Bir kızıl gün doğuyor sandım o baştan yarına;
Gözlerim yandı dokundukça kızıl saçlarına.
Çoban Çeşmesi
...
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taş delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi,
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi!
...
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar:
Beyhude seslenir, beyhude çağlar
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi!