Zülfü Livaneli Gölgeler
22:31:00Bu eseri okumadan önce yazarın kaleminden çıkan Konstantiniyye Oteli eserini okumanız gerektiğini düşünüyorum. Yazarın önsözde bahsettiği gibi Gölgeler kitabı, Konstantiniyye Oteli'ndeki bir bölüm olan "Edebi ve Edebi Gölgeler"'in geliştirilmiş ve genişletilmiş halidir. Kitap kendi başına da okunabilir ancak Konstantiniyye Oteli'ni okuduğunuzda parçalar daha iyi oturacaktır.
Yazarın bu kitabı yazmasındaki amacı ise on sekizin yüzyılda dizeler halinde yazılan Şehrengiz'in yeniden hatırlanmasıdır. Şehrin güzellikleri ve o şehirdeki önemli insanlarının anlatılmasına dayanan bu sanatı Livaneli kendi mürekkebiyle okuyucuya sunmuş.
Yaşadıkları dönemlerde yarattıkları eserleri kendi adları yerine mahlas kullanarak yayımlamak zorunda kalanların diyaloglarını okurken kendi hayatlarındaki önemli konuşmaların ve eserlerin peşinden tıpkı onların gölgeleri gibi gideceğiz. Aynı dönemde yaşamasalar bile bir İstanbul gecesinde bir araya gelen bu gölgelerin hikayelerini Livaneli'nin kalemi sayesinde sanki onlar yanı başınızda sizinle konuşuyormuş gibi dinleyeceksiniz.
"Dans edemediğin devrim devrim değildir .Cumhuriyet’le kadınlar dans etmeyi öğrendiler. Utanmadan, korkmadan..."
Eserle ilgili yapabileceğim bir eleştiri ise, isimleri herkes tarafından bilinen ancak bir dönem mahlas kullanarak eserler veren bu önemli kişiler arasında geçen diyalogların bir anda bitmesi olacaktır. Konu itibariyle bu diyalogların ve bu kişiler için İstanbul'un ne anlama geldiği daha ayrıntılı bir şekilde yazılabilirdi. Eseri bitirdiğimde sanki devamı gelmeliydi hissi uyandı içinde.
"Mezarlardan geçerken yüreğimize derin bir üzüntü, bilmem daha nerelere kadar uçabilecek olan insanlığımızın kanatları kırılarak, varlığımıza aşağılık bir düşkü çöker. Biliriz ki her şeyin sonunu getiren bir sır, doğanın kanatları, bizi de gölgelendiriyor. Bir gün, on gün, bir yıl, on yıl, hasılı en uzun süreyi yok ederek bizi saracak, götürecek! Fakat bu duygu müzelerde keskinleşir; orada hissederiz ki insanlığın vücutlarının, kişiliklerinin, sevgilerinin, ruhlarının, sanatlarının, yaşantılarının en küçük niteliğine kadar —ölümsüz olmak insan duygusuyla— taşlarda ortaya koydukları örnekleri de mezara girecekler; tek olarak değil, yapıtlarıyle, uluslarıyle, uygarlıklarıyle göçecekler! İnsanlığın ölmemek için ne zararlı, ne acıklı, ne gülünç özençleri var! Mezarlar bize kendimizin son bulacağını duyurarak bizi korkuturlar; fakat yapıtlarımızın düşüncelerimizin gereksiz bir süsü olacağını, geçmişin bağışlayan bir lütufla bunları bir köşeye saklayacağını his eder etmez, düşüncemizin, sanatımızın, ruhumuzun en ince gururu, en duygulu yeriyle sızlar ve inleriz."
Ünlerinin arkasında kalmış mahlasların var olan gölgeleri... Eserde yer alan önemli kişileri bizler kendi adlarıyla bilsek de ilk eserlerini mahlas kullanarak yayımlamalarının nedenleri de yaşadıkları dönem ile bağdaşmaktadır. Kimisi tutuklanmamak için, kimisi yaşadıkları baskıdan ve toplamsal olayların gidişatı gibi nedenlerden ötürü mahlaslarının içine sığınmışlar. Bu nedenleri diyalog şeklinde okurken zamanda yolculuk yaptığımı hissettim.
Fatih Sultan Mehmed, Mustafa Kemal Atatürk, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Nâzım Hikmet, Yahya Kemal, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Orhan Veli, Ülkü Tamer, Ece Ayhan, Cemal Süreya ve Attilâ İlhan'ın gölgeleri...
Farklı türde eserler okumaktan hoşlanıyorsanız bu kitaba bir göz atabilirsiniz.
0 yorum