Erich Scheurmann Göğü Delen Adam

20:54:00


Bir Samoalıya göre Papalagi nasıl biridir?  
Samoa kabilelerinden birisi olan Tiavea'nın kabile reisi Tuiavii'nin düşüncelerini okuyacağımız bu eserde 19. ve 20 yüzyılda yaşayan Avrupalıların (Papalagi'nin) hayata karşı bakış açısını anlaşılır ve sade bir biçime kaleme alındığı fark edeceksiniz. Bu sadeliğin altında yatan cümleler ise derin düşüncelerin ortaya çıkmasına gebedir. Tuiavii'nin amacı işe burada yatmaktadır: Kendi kabilesini bilgilendirme ve onları uyarma isteği... Peki Avrupalılara neden Papalagi denilmiştir?

"Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse göğü delen anlamına gelir. Samoa'ya ilk misyoner bir yelkenli gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti."

Erich Scheurmann, seyahat ettiği Samoa'da tanışıyor Tuiavii ile. Tuiavii daha önceden Avrupa'yı görmüş ve oradaki insanların yaşam şekillerini gözlemleyerek gördüklerini aktarmak istiyor. Samoa adasındaki bireyler ile Papalagi (yani Avrupalıların) hayata bakış açılarını kıyaslarken kendi köklerini unutmamaları gerektiğini dile getiriyor kabilesine. 19. ve 20. yüzyıllarda Avrupalıların sömürge devleti arayışını ve sömürgecilik faaliyetlerini gerçekleştirirken yaptığı eylemlerden de bahsetmiştir. Erich Scheurmann bunu yazdığı önsözde de belirtmiştir.

"Bize, ışığı getireceğinize inandırmıştınız," demişti son kez birlikte olduğumuzda, "oysa sizin niyetiniz bizi de kendi karanlığınıza çekmekti!" O, yaşamdaki nesneleri ve süreçleri, bir çocuğun doğruluyla ve gerçek sevgisiyle gözlemliyor, içerdiği çelişkileri ve ahlaki zaafları keşfediyor ve bunları sayıp dökerek anımsamaya çalıştıkça her biri bir deneyime dönüşüyordu."

Kısa ama okuyucuyu kendi yaşamını düşündürtecek bu esere; para, kıyafet, zaman, inanç, ev, eğitim ve eşyaların Papalagi ve Samoa kabilesi için ne ifade ettiği anlatılmaktadır. Bu düşünceler, örnekler ve betimlemeler kullanılarak kaleme alınması sayesinde okuyucunun gözüne hem Avrupalı hem Samoa adası yerlisi canlanacaktır. 

"İnsan yalnızca el, yalnızca ayak ya da yalnızca kafa değildir, bunların hepsi bir bütündür. El, ayak ve kafa bir arada olmak ister. İnsanın yüreği ancak bütün organları ve duyuları bir arada hareket ediyorsa sağlıklı, mutlu olabilir yoksa bir bölümü camlı diğer bölümleri ölüyse asla."

Kitabı okurken fark ettiğim bir konu ise; bu eserin kaleme alındığı 20.yüzyıl ile şu anda yaşadığımız 21.yüzyıl arasında kitapta bahsedilen ve eleştirilen bazı durumların değişmemesi ve hatta daha da çok arttığını fark ettim. Paraya ve eşyaya olan bağlılık, inançlar üzerinden bireyleri yönlendirme, zamanın kullanım şekli günümüzde de geçerliliğini koruyor.
Kitabın son sayfasına geldiğimde ise bu sade ama derinliğin hissediliği eseri herkesin kendi yaşamını düşünerek okuması gerektiğini düşündüm, özellikle zaman, inanç ve eşya kavramını tüketim çılgınlığının yaşandığı bu yüzyılda bir kabile reisinin gözünden yeniden keşfedilmeli.

"Eğer insan çok fazla 'şey'e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir."

Yavaş ve sindirerek herkesin okuması gereken bir eser.

You Might Also Like

0 yorum