Zülfü Livaneli Kardeşimin Hikayesi

17:59:00

Bazı yazarlar var keşke önceden okusaydım dediğiniz. İşte Zülfü Livaneli de benim için o yazarlardan biri. Ben ilk Kardeşimin Hikayesi ile başlarım devamı da gelirse gelir diyordum. Devamı kesinlikle gelecek. 


Kitap, Ülker Livaneli'nin "İnsanların duyguları olmasaydı her şey ne kadar kolaylaşırdı." demesiyle kitabın temelleri oluşmuş.

Hepimiz duygusuz olursak acaba dünya nasıl bir yer olurdu? Duyguların bizim hayatımızdaki yeri nedir? İşte bu soruların cevabını Livaneli, bir cinayet ile harmanlayarak okurlarına sunar.

Podima'da gerçekleşen bir cinayetten sonra gazeteci kızın emekli inşaat mühendisi Ahmet Arslan'ın evine soru sormaya gelmesiyle başlar hikayemiz. Maktül, cinayetten önceki gece verilen partinin ev sahibi olan Arzu Kahraman'dır.

Kitap polisiye romandan ziyade kendimizi sorgulamamızı sağlar. Bunu yaparken "Kardeşimin Hikayesi"nden yola çıkarak SSCB'nin çöküş yıllarına, Minsk kentine, Moskova'yı karış karış gezip dururuz. Fakat bu gezme hem iç duygularımız ile hem de dış dünya ile yaşanacak. 

Okurken hep katil kim acaba diye merak ederek okudum. Katili sonlara doğru tahmin ettim ancak kitabın sonunda bence katilden daha önemli bir şey gerçekleşti. İşte o son size sağ gösterip soldan iki kere vurdurur. Kesinlikle alıp okumalısınız. 

"Hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı: Unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez. "

"Normal olarak insanlar, bir tanıdıklarının ölüm haberini aldıklarında üzüntü belirtirler. Yaşadığım deneyimler sonucunda bu kadarını biliyordum. Evet, üzüntü ifade eden bir şeyler söylemeliydim ama duyguları öğrensem bile, dozunu ayarlamayı bilmiyordum henüz. Yani beynim biliyordu ama kalbim bilmiyordu. Zaten o zavallı, yorgun pompa ne bilebilir ki!"

"Hepimiz öleceğimizi biliriz ama öldürüleceğimiz aklımıza gelmez, diye yazdım. Kim bilir kaç milyon bebek, doğduktan sonra sevinçle, alkışla karşılanmış, daha o anda yaşlanmaya başladığı ve ölüm mahkumu olduğu anasının babasının aklından bile geçmemiştir. Daha da tuhafı hiç kimse doğan bebeğin bir gün öldürülebileceğini, bir cinayete veya bir kazaya kurban gidebileceğini, idam edilebileceğini, savaşta ölebileceğini düşünmez. Oysa bunların hepsi insanlar için. İnsanlık tarihi boyunca milyarlarca kişi "normal" denilen şekilde yaşlanıp ölmemiş, öldürülmüş."

"Zaten insanın kaderini bilmesinden daha korkunç ne olabilir? Herkes öleceği günü saati bilseydi, geriye sayım ne kadar zor olurdu, düşünsenize. Geçen her dakikayı bir tabut çivisi gibi algılamaz mıydık?"

"Benim için hayat bir roman, herkes de roman kahramanı."

"“Peki sizin ayrıcalığınız ne?" diye soruyor.
“Çok basit.” diyorum. “Okumak, sadece okumak. Okuyan insan dünyanın aklına yaslar sırtını.O zenginlerin arkadaşları- birkaç finansçı, üç beş holding yöneticisi, üstelik içtenlikten her zaman şüphe duyulan ilişkiler içindeler. Oysa benim dostlarım dünyanın gelmiş geçmiş en akıllı, en yaratıcı insanları: Aristoteles, Platon, İbn Rüşd, Faulkner, Homeros, Nietzsche, İbn Haldun… bunları hangi maddiyatla bir tutabilirsin?”"

"''Aşk denen şey bazen yürür, bazen uçar; bazen koşar biriyle birlikte; bir başkasıyla ölümcül yürüyüşe çıkar; üçüncüyü buzdan heykele çevirir; dördüncüyü atar alevlerin içine. Birini yaralar; öldürür ötekini. Aynı anda çakıp sönen bir şimşeğe benzer.Geceleyin saklar şafakta zapt edilecek olan kaleyi.Çünkü dayanacak güç yoktur karşısında. 
''Ne garip bir metin''dedi. ''Kim yazmış bunu?''
''Cervantes''dedim. ''Yazdığı her şey doğru, fazlası yok, hatta eksiği var.''"



You Might Also Like

4 yorum

  1. Bu güzel yorum için teşekkürler ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumumu beğenmene çok sevindim çok teşekkür ederim ne mutlu bana ❤️❤️

      Sil
  2. Zülfü Livaneli sağ gösterip sol vurmanın haricinde "tamam sonunu biliyorum ama kesin katil başka biri" dediğim anda al sana hikaye diyor resmen :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle katılıyorum :) İşte bu Livaneli farkı :)

      Sil