Ellen Marie Wiseman Erik Ağacı

14:26:00

Hayatınızın en güzel günü bir anda hayatınızın en kötü günü oldu mu? Ya da hayatınızın aşkını bulmuşken aynı gün içinde imkansız aşk oldu mu ?

Bu cevapların hepsi 'evet' ise sanırım Erik Ağacı kitabından bahsediyoruz. Bir çok hayatın savaş yüzünden yok oluşunu okuyoruz bu kitapta.

Bu kitabı anlamlandıran en önemli özelliği ise kitaptaki olayların gerçekten yaşanmış olmasıdır. Karakterler kurgu olabilir fakat olayların gerçek olması karakterlere de hayat vermiş. Okurken göz yaşlarınız gözlerinizden akacaktır. Bu yüzden yanınızda peçete bulunmasını tavsiye ederim.

"Arkadaşlarıma toplumsal suçu kişisel suçla bir tutmanın ne kadar saçma olduğunu nasıl açıklayacağımı bilemiyordum. Geriye dönük suçlamada bulunmak kolaydı." Ellen Marie Wiseman

1938 yılında Almanya'da başlayan savaşın etkileri başlamıştır. Yahudilere kötü davranılmaya, onların yanında Hristiyan çalışanların olmaması gibi bir çok kural konulmaya başlanmıştır. İşte bu günlerde Christine ve annesi Bauerman'ların evinde çalışmaktadırlar. Fakat Bauerman'lar Yahudidir ve bu yüzden de Hitler'in koyduğu kurallardan biri de yanlarında Hristiyan kişilerin çalışmayacağı kuralını Christine'nin ailesi ne kadar paraya ihtiyacı olursa olsun uymak zorunda kalırlar.

İşten ayrılacakları gün Bauerman'ların oğlu Isaac, aşkını Christine söylediği gün olması belkide yazarın kaderin oyununu eserlerinde kullanmayı sevmesiyle alakalıdır. İşte Christine bu saf duygularla eve giderken annesinin haberi ile yıkılır.

Sevgililer gizli gizli buluşmaya başlar. Bu sırada Yahudiler farklı yerlerde alışveriş yapmaları istenir. Kollarına sarı yıldız takmaları istenir. Sanki onlar pis, iğrenç bir varlıkmış izlenimi verilmek istenir. İşte bu kurallarla dolu bir yerde, Isaac ve Christine aşklarını gizli saklı yaşamaya çalışırlar. Ta ki Isaac Christine'i tehlikeye attığını ve buluşmamaları gerektiğini söylediği güne kadar...

"Her gün savaşta binlerce asker ölüyordu. Binlerce sivilin üzerine bombalar yağıyordu. Ailesinin özelliği neydi ki ? Babası ya da ailesinden biri, neden milyonların acısından uzak olacaktı? Bu savaşı başlatan insanların gözünde bir rakamdan başak bir şey değillerdi. Koro hızlandığında Christine duygularını daha fazla bastıramadı.Sıcacık gözyaşları yanaklarından süzüldü. Dünyası kararıyordu ve elinden gelen hiçbir şey yoktu."

Savaş başlamıştır. İnsanlar sefalet içinde yaşarken, Hitler her yerden bağırmaya, savaşmaktan, zaferlerden, Yahudilerden bahseder. Alman halkı sefalet, yoksulluk içinde yemeklerinin kendilerini kaç gün idare edeceğinin hesabını yapmaya başlar. Savaşın ne zaman biteceğini düşünmekten vazgeçmişlerdir.

"Diğer partiler savaşla bu kadar ilgilenmeseydi,mülke böylesine ekonomik buhranın içinde olmasaydı, bu pisliğe bulanmayacaktık! Hindenburg mücadele edemeyecek kadar yaşlı ve yorgun. Yoksa Hitler'i asla başbakan yapmazdı. Bu deli herif seçimle gelmiş bile sayılmaz ki! Şimdi ona karşı gelenleri ya tutukluyorlar ya da öldürüyorlar. Ulusal Sosyalizm'i, vaizin dini sattığı gibi satıyor. Sorgulamak mümkün değil. Sadece itaat edebiliyorsun. Boyun eğmeyenlerdense direkt kurtuluyorlar."

Isaac ve ailesini Dachau'ya kampa götürülür. Orada yaşadıkları zulümlerden sonra bir yıl sonra Christine'nin yaşadığı yere Yahudi esirler gelir. Christine onlara yemek koyduğu bir gün Isaac'ı görür ve ona kendisiyle gelmesini söyler.

Isaac onunla gider ve Christine ailesinden gizli onu saklar. Tabi onları bulduklarında ikisi birlikte Dachau'ya götürülür. Christine'nin babası istemediği halde 6.Ordu (Stalingrad'da) Rusların esiri olmuştur ve ondan iki yıl haber alamayan ailesi onun geldiğini sevinirken bir anda Christine'nin olayı patlak verir.

Artık Christine için Dachau'da yaşam mücadelesi başlar. Askerlerin evinde çalışmaya başlar. Isaac'ten haber almaya çalışır. Tabi onun yaşadığını bilirken bir anda ormana götürülür ve silah sesleri gelir. Isaac geri dönememiştir.

Amerikalılar Almanya'yı işgal ettiğinde savaşı Almanlar kaybetmiştir. Hitler yaptığı her şey zavallı sesi çıkarsa ölecek olan halka kalmıştır. Piyango Alman halkına, herkes onları suçluyor. Katliamın suçlusu olarak bakıyorlardı. Fakat onlarda bombalardan kaçan, fakirlik içinde yaşarken kimse onları düşünmemiştir. 

Christine evine döndüğünde ailesi onun geldiğini görünce onu mutlu etmek için her şeyi yapmaya çalışırlar. Isaac artık yoktur. Zaten Isaac'ı sakladığı zaman diktiği erik ağacı da meyve vermemiştir.

Christine Amerika'lıların aldığı topraklarında yaşarken en iyi arkadaşının nişanlısını Dachau'da gördüğünü ilk Kate'e daha sonra ise herkese söyler. Fakat Stefan onu tehdit eder ve babasının Rusya'da askerlik yaptığı için babasını Amerikalılara söyler ve babası Dachau'ya sürgün edilir.

Bu durumdan kendisini suçlayan Christine babasını kurtarmaya Dachau'ya gider. Orada Isaac ile karşılaşır ve bayılır. Ve plan yaparak babasını kurtarır ve Stefan'ı Amerikalılara teslim eder.

En sonunda diktiği Erik Ağacı Isaac'ın gelmesiyle meyve vermeye başlar. Çiçekler açar.

Savaş'ın bütün insanların hayatını etkilemesini Christine'nin hayatıyla gözlemci anlatım ile okuyoruz. Kitabı bitirdikten sonra nefes alamadım ve insanları sarsmak istedim. Sadece sormak istediğim "Neden?" sorusu olurdu. Bu tarz kitaplar okuduğumda sadece kendini düşünen kendi çıkarı için milyonlarca kişinin hayatını mahveden kişilerden tiksinmeye başlıyorum.

Umarım daha güzel günler görürüz.


En güzel günlerimiz :
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz :
henüz söylememiş olduğum sözdür... 

                                       Nazım Hikmet


"Yalnız başına geçirdiği saatler düşüncelerini özgür bırakması için bir fırsattı."

" Dünya hâlâ nasıl bu kadar güzel olabiliyor? diye düşündü Christine. Bulutlar böylesine korkunç bir manzaraya şahit olurken nasıl hâlâ pembe ve mavi? "

"Zaman, değişim yaratabilecek tek güçtü."

"Birlikte olduğumuz zaman sadece birbirimizi göreceğiz. Etrafımızdaki çirkinlikleri değil."

"Her şeyin bir zamanı var, bunu sen de biliyorsun. Çalışmanın, oynamanın, korkmanın, huzur bulmanın..Şimdi ailenle birlikte vakit geçirmenin tadını çıkar. Yarının ne getireceğini hiçbirimiz bilemeyiz."

"Her hikâyenin iki yüzü vardır."

"Bir şeyler değişmek zorunda. İyi ya da kötü, illa ki değişecektir."

"Kimse yaşanılanlardan bahsetmezse gelecekte bir şeyleri nasıl değiştireceğiz? Görmezden gelip bitkin düşüne kadar çalışmak hiç kimsenin işine yaramadı."

"Savaş bazılarını fail, bazılarını suçlu kılar ama sonuç olarak olarak herkesi mağrur eder. "

"Hayatın akışına kapılacağım.
Yaralarım alıştığım, güzel anlarla kabuk bağlayacak.
Çünkü geçmişte yaşarsam, hayatta kalamam..."


Toprak ana bir daha eskisi gibi olmayacaktı.Küle kül,toza toz...Cansız bedenleri içine alacak ve bunu asla...unutmayacaktı."

"Fakat iyiler hala şeytanın karşısında durabilir. Ve belki de bunu yapmak için en uygun yer burasıdır."


You Might Also Like

0 yorum